Yazılar

Israrlı Takip suçu Türk Ceza Kanunun 123/A maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;

‘Israrlı bir şekilde; fıziken takip etmek ya da haberleşme ve iletişim araçlarını, bilişim sistemlerini veya üçüncü kişileri kullanarak temas kurmaya çalışmak suretiyle bir kimse üzerinde ciddi bir huzursuzluk oluşmasına ya da kendisinin veya yakınlarından birinin güvenliğinden endişe duymasına neden olan faile altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verilir.

Suçun;

a) Çocuğa ya da ayrılık kararı verilen veya boşandığı eşe karşı işlenmesi,

b) Mağdurun okulunu, iş yerini, konutunu değiştirmesine ya da okulunu veya işini bırakmasına neden olması,

c) Hakkında uzaklaştırma ya da konuta, okula veya iş yerine yaklaşmama tedbirine karar verilen fail tarafından işlenmesi hâlinde faile bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

(3) Bu maddede düzenlenen suçun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır.’

Bu suçun oluşması için bir kişiyi ısrarlı bir şekilde takip etme ve çeşitli yollarla temas kurmaya çalışma eyleminin gerçekleştirilmesi, bu eylemin karşı taraf üzerinde ciddi bir huzursuzluk ya da güvenliğinden endişe duymasına sebebiyet verecek şekilde gerçekleştirilmesi gerekir. Dolayısıyla temas kurmaya çalışılmaması veya eylemin ciddi bir huzursuzluk ya da endişe yaratmaması halinde söz konusu suç oluşmayacaktır. Yaratılan huzursuzluğun ciddi olup olmadığı her somut olaya göre irdelenecektir. Örneğin eski sevgilisi veya eski eşinin kapısının önünde birden fazla kere uzunca bekleyip, eski eşi veya eski sevgilisi geldiğinde onunla kapıda tartışması sonucunda ciddi bir huzursuzluk oluşması söz konusudur.

Temas kurmaya çalışmak bir kişi ile iletişime geçebilmek için eylemde bulunmayı ifade etmektedir. Temas kurma fiziki olarak yapılabileceği gibi iletişim araçları ve internet ile de yapılabilmektedir.

Kanuni düzenlemeye göre ısrarın oluştuğunun tespiti açısından en önemli kriter mağdurun rahatsızlığını faile bildirmesine rağmen failin rahatsız edici davranışlarına devam edip etmediğidir. Mağdur uyarmasına rağmen fail rahatsız edici davranışlarına devam ediyorsa ısrarlı takip suçu gerçekleşmiş olur. Bu suç tipinde TCK m. 43 zincirleme suç hükümlerinin uygulanarak cezada artırım yapılması mümkün değildir.

ŞİKAYET SÜRESİ VE UZLAŞTIRMA

Israrlı takip suçu şikayete tabi suçlardandır. Soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi mağdurun şikayetine bağlıdır. Mağdur fail ve fiili öğrenmesinden itibaren 6 ay içinde şikayette bulunmalıdır. Bu suç uzlaşma prosedürü uygulanmasını gerektiren suçlardan değildir. İzmir ceza avukatı – Ceza davası

Şikayet, Uzlaşma ve Zamanaşımı Süresi

Adli Para Cezasına Çevirme, Erteleme veya Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması

hakaret suçu ve cezası, tehdit suçu, Cumhurbaşkanına hakaret suçu

Taksirle yaralama suçu yaralanmanın gerçekleşmesiyle tamamlanan bir suç olup, meydana gelen neticenin ağırlığı önemli değildir. Taksirle yaralamanın icrai ya da ihmali bir davranışla işlenmesi mümkündür. Taksirle yaralama en çok trafik kazaları ve iş yerinde gerçekleşen iş kazaları ile karşımıza çıkmaktadır. İzmir ceza avukatı İzmir boşanma avukatı

İş kazaları açısından, işverenin işçilerine gerekli eğitimleri vererek iş güvenliği kurallarını öğretme, kurallara uyulmasını sağlama ve bunun denetimini yapma sorumluluğu vardır. Ancak işçi, işin yapılması için izlemesi gereken prosedürün ve kendisine verilen talimatların dışına çıkmışsa işverenin sorumluluğu ortadan kalkar.

Taksirle Yaralama Cezası

Taksirle yaralama suçu Türk Ceza Kanunu’nun 89. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre ‘Taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.’

– TCK m.89/2 de ise cezanın ağırlaştırılmasını gereken nitelikli haller düzenlenmiştir. Buna göre 89/2 deki durumlardan birinin veya bir kaçının gerçekleşmesi halinde taksirle yaralama üzerinden verilen ceza yarısı oranında arttırılacaktır. Buna göre

‘Taksirle yaralama fiili, mağdurun;

a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,

b) Vücudunda kemik kırılmasına,

c) Konuşmasında sürekli zorluğa,

d) Yüzünde sabit ize,

e) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,

f) Gebe bir kadının çocuğunun vaktinden önce doğmasına,

Neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, yarısı oranında artırılır.’

– TCK m.89/3 de ise daha ağır cezayı gerektiren nitelikli haller düzenlenmiştir. Buna göre 89/3 deki durumlardan birinin veya bir kaçının gerçekleşmesi halinde taksirle yaralama üzerinden verilen ceza bir katı oranında arttırılacaktır. Buna göre;

‘Taksirle yaralama fiili, mağdurun;

a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,

b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,

c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,

d) Yüzünün sürekli değişikliğine,

e) Gebe bir kadının çocuğunun düşmesine,

Neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, bir kat artırılır.’

Failin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı hareket etmesi neticesinde birden fazla kişinin yaralanması halinde altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

ŞİKAYET, SÜRESİ VE UZLAŞTIRMA

Taksirle yaralama suçunun soruşturması ve kovuşturması şikayete bağlıdır. Şikayet süresi suçun işlenmesinden ve failin öğrenilmesinden itibaren 6 aydır.

Suç bilinçli taksirle işlenmiş ise suçun sadece TCK m.89 kapsamında basit hali şikayete tabi olup nitelikli halleri şikayete tabi değildir.

Taksirle yaralama suçu uzlaştırmaya tabidir. Uzlaştırma prosedürü uygulandıktan sonra taraflar uzlaşırsa soruşturma aşamasında dava açılmasına yer olmadığına, ceza davası aşamasında ise ceza verilmesine yer olmadığına karar verilir. izmir ceza avukatı, boşanma davası

Haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 132. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;

‘Kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu gizlilik ihlali haberleşme içeriklerinin kaydı suretiyle gerçekleşirse, verilecek ceza bir kat artırılır.

Kişiler arasındaki haberleşme içeriklerini hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Kendisiyle yapılan haberleşmelerin içeriğini diğer tarafın rızası olmaksızın hukuka aykırı olarak alenen ifşa eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.’

Kanuni düzenleme ile haberleşmeye katılan kişilerin onayı olmadıkça söz konusu haberleşmelerinin üçüncü kişilerle paylaşılmasının önüne geçmek hedeflenmiştir. Gizliliği ihlal niteliğinde herhangi bir davranışın gerçekleştirilmesiyle birlikte bu suç tamamlanır.

Kişiler arasında herhangi bir araç kullanılmadan gerçekleştirilen haberleşme bu suçun değil, özel yaşamın gizliliğini ihlal ya da kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçunun konusunu oluşturur.

TCK m. 137’ye göre suçun kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetkiyi kötüye kullanmak veya belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi suçun nitelikli halini oluşturur.

Haberleşmenin gizliliğini ihlal, haberleşmeye katılan kişilerin iradesine aykırı olarak haberleşme içeriğinin görülmesi, duyulması ya da dinlenmesi ile gerçekleştirilebilir. Haberleşme içeriğini öğrenen kişi aynı zamanda bunu başkalarına da ifşa etmiş ise TCK M.132/2 kapsamında daha ağır cezaya çarptırılır.

HUKUKA AYKIRILIK UNSURU

Hakkın kullanılması bu suçta hukuka aykırılığı ortadan kaldırmaktadır. Örneğin anne veya babanın küçük çocuklarını korumak maksadıyla çocuklarına yabancı bir kişiden gelen mesajı okumaları bu suçu oluşturmaz.

ŞİKAYET VE UZLAŞTIRMA

Haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu suçu şikayete tabidir. Şikayet olmadan soruşturma ve kovuşturma yapılamaz. Şikayet süresi fiilin ve failin öğrenildiği tarihten itibaren 6 aydır. 6 aylık süre hak düşürücü süre olup resen dikkate alınması gerekmektedir.

Bu suç uzlaşmaya tabi suçlar arasındadır. Uzlaşma sağlanamaması halinde soruşturma ve kovuşturmaya devam edilebilir.

Türk Medeni Kanunu’nun 164. maddesine göre; ‘’Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hâkim veya noter tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır. boşanma avukatı

Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hâkim veya noter, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi hâlinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilân yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz.’’ boşanma avukatı

TERKİN ŞARTLARI

a-) Eşlerden birinin ortak konutu terk etmesi. boşanma avukatı

-Ortak konut, evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri yerine getirmemek maksadıyla terk edilmelidir. Konuttan ayrılmak haklı bir sebebe dayanıyorsa terk olarak kabul edilmez. Örneğin iş için seyahate çıkma, askere gitme, cenazeye gitme vb. Ayrıcı eşlerden biri eşini anne ve babası ile oturmaya zorlaması halinde terk haklı sebebe dayanır.

-Tek için haklı sebep ortadan kalktıktan sonra eşin ortak konuta dönmemeye devam etmesi. Örneğin cenaze için farklı bir şehre giden eşin aradan uzun zaman geçmesine rağmen geri dönmemesi. boşanma avukatı

-Eşin diğer eşi haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmesini engellemesi hali de terk olarak kabul edilir. Örneğin eşin haklı bir sebep olmadan evin anahtarlarını değiştirerek konuta almaması.

b-) Terkin en az 6 ay sürmüş olması gerekir.  6 aylık süre dolmadan terke boşanma davası açılması mümkün değildir.

c-) Terk eden eşe hakim veya noter aracılığıyla ihtarda bulunulması ve buna rağmen eşin konuta dönmemesi gerekir. boşanma avukatı

Eşe ihtar çekilebilmesi için terk ettiği tarihten itibaren 4 ay geçmiş olması gerekir. 6 aylık sürenin 4 ayı ihtardan önce 2 ayı ihtardan sonra geçerek dolmalıdır. İhtar bu 4 aylık süreçten sonra istenilen zamanda çekilebilir. Bu süreler dolduktan sonra terke dayalı boşanma davası açılabilir.

Terk mutlak bir boşanma sebebi olup kanunda düzenlenen şartlar gerçekleşmişse hakim boşanmaya karar vermek zorundadır. Şartlar gerçekleştikten sonra terk eden eşin konuta dönmek istemesi veya dönmesi davayı değiştirmez. boşanma avukatı

Boşanma davaları detaylı hukuki bilgiye ve usul kurallarına dayanmaktadır. Bu nedenle tarafların davalarını avukat aracılığı ile açmalarını tavsiye etmekteyiz. Boşanma davalarınız ile ilgili Boşanma Avukatı olarak her zaman tarafımızla iletişime geçebilirsiniz.

Zina (Aldatma); evlilik devam ederken eşlerden birinin karşı cinsten biri ile isteyerek cinsel ilişkide bulunması olarak tanımlanmaktadır. en iyi boşanma avukatı izmir

Eşlerin eşcinsel ilişkileri aldatma/zina olarak kabul edilmez, bu durumda TMK m. 163 gereği haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle boşanma davası açılabilir.  en iyi boşanma avukatı izmir

Aldatma/zinanın varlığı için sürekli olarak bir başkası ile cinsel ilişkide bulunulması aranmaz, cinsel ilişkinin bir defa gerçekleştiğinin tespit edilmesi yeterlidir. en iyi boşanma avukatı izmir

Cinsel ilişki de bulunmadan bir başkası ile gezmek, flört etmek zina olarak kabul edilmemektedir. Ancak eşin bir başkası ile aynı otel odasında kalması, eşin yalnızken karşı cinsten birini ortak konuta alması halinde aldatma/zinanın varlığı ispatlanmış kabul edilir.

Aldatmanın ispatında; tanık anlatımları, usulüne uygun olarak elde edilmiş fotoğraf ve video kayıtları, telefon görüşmeleri, sms/whatsapp yazışmaları, banka kayıtları, otel kayıtları, uçak kayıtları, sadece aldatmanın varlığını ispat edebilmek için bir kereliğine yapılmış ses kaydı kullanılabilmektedir. en iyi boşanma avukatı izmir

Aldatma – Zina Nedeniyle Boşanma Davası Açma Süresi

Türk Medeni Kanunu’nun 161/2. Maddesinde zina nedeniyle boşanma davası açılmasında hak düşürücü süre düzenlenmiştir. Buna göre; eşlerden birinin aldatma fiilini öğrenmesinden itibaren 6 ay içinde dava açma hakkı vardır. Her halde aldatma fiilinin gerçekleştirilmesinden 5 yıl içerisinde davanın açılması gerekmektedir. Dolayısıyla diğer eşin aldatmasını 5 yıl içinde ne zaman öğrenmişse, o andan itibaren 6 ay içinde dava açmak zorundadır. 5 yıl sonunda eşin dava açma hakkı sona erer. Süre hak düşürücü süre olduğu için hakim tarafından resen dikkate alınır.

Aldatma sebebiyle boşanma davası açma hakkı düşmüş olsa bile bu durum geçimsizliğe sebep oluyorsa TMK m. 166’ya dayanılarak evlilik birlikteliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davası açılabilir.en iyi boşanma avukatı izmir

Af

TMK m.161/3 e göre affeden tarafın aldatmaya dayanarak dava açma hakkı yoktur. Eşlerden biri aldatıldığını öğrendikten sonra eşini affedip evliliğine devam ederse sonrasında bu aldatma fiiline dayanarak boşanma davası açamaz. boşanma avukatı izmir avukat

Aldatmaya dayalı boşanma davası sadece aldatma olgusuna dayalı açılabileceği gibi hem aldatma hem de şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma davasına dayalı olarak açılabilir. Bu durumda aldatma eyleminin ispat edilmemesi halinde hakim şiddetli geçimsizlik halinin gerçekleşip gerçekleşmediğine bakarak boşanmaya karar verebilecektir. en iyi boşanma avukatı İzmir

Aldatılan eş aldatma nedeniyle maddi tazminat, manevi tazminat ve nafaka taleplerinde bulunabilir. Hakim tarafından aldatmanın ispat edilip edilmediği, edildi ise aldatan eşin maddi durumu vb. hususlara bakarak aldatılan eş lehine maddi/manevi tazminat ve nafakaya hükmedebilecektir.

Şunu da belirtmek gerekir ki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu kararına göre; eşin aldatma eylemini gerçekleştirdiği üçüncü kişiden sadece aldatma eylemine dayanarak tazminat talep edilebilmesi mümkün değildir. Sadakat yükümlülüğü sadece eşler arasında geçerli olup bu durum haksız fiil olarak da değerlendirilemez.

İzmir Boşanma Avukatı, İzmir’de nafaka davaları, boşanma davaları, velayet davaları ile ilgili konuların her alanında hizmet verilmektedir. Bu konuda danışma ve avukatlık hizmetleri için tarafımızla iletişime geçmeniz yeterlidir. Tarafımızca yüksek fiyatlar talep edilmemekte ve tarafların mağduriyetlerinin giderilmesi hedeflenmektedir. Dosyanız hangi aşamada olursa olsun tarafımızdan danışmanlık veya avukatlık hizmeti alabilirsiniz. olarak boşanma süreciniz için tarafımızla irtibata geçebilirsiniz.

Türk Medeni Kanunu’nun 163. Maddesinde suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme boşanma nedeni olarak sayılmıştır. Buna göre ‘Eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir.izmir avukat izmir boşanma avukatı

Küçük Düşürücü Suç İşleme; Kanunda hangi suçların küçük düşürücü olduğu belirtilmemiştir. Suçun küçük düşürücü olup olmadığı verilen ceza miktarına göre değil fiilin niteliği ve niceliğine göre tespit edilmektedir. Kişinin toplumdaki konumunu olumsuz etkileyen ve ahlaki bakımdan kınanmasına neden olan suçların küçük düşürücü nitelik taşıdığı söylenebilir. Küçük düşürücü suç, toplumdaki anlayışa, bakış açısına ve toplumdaki kurallara göre hakim tarafından belirlenmektedir. Hırsızlık, Yağma (Gasp), İrtikap, Cinsel İstismar, Cinsel Taciz, Dolandırıcılık, Zimmet, Hileli İflas, Güveni Kötüye Kullanma, Sahtecilik, Kasten Öldürme, Kasten Öldürmeye Teşebbüs, Uyuşturucu Madde Ticareti,  vb. suçlar küçük düşürücü suçlar olarak kabul edilmektedir. Küçük düşürücü suçun boşanma nedeni olarak sayılabilmesi için suçun taraflar evlendikten sonra işlenmiş olması gerekir aksi halde boşanma nedeni olarak kabul edilemez. izmir avukat izmir boşanma avukatı

Eşlerden birinin küçük düşürücü suç işleme sebebine dayanarak boşanma davası açabilmesi için diğer eş tarafından suçun kasten işlenmiş olması gerekmektedir. Taksirle işlenen suçlar, meşru müdafaa nedeniyle gerçekleştirilen eylemler, TMK 163’ e göre boşanma nedeni olarak kabul edilemezler. izmir avukat izmir boşanma avukatı

Eşin küçük düşürücü suç işlemesi halinde ceza yargılamasına uğraması ve ceza alması şart değildir, boşanma davası görülen mahkeme eşin böyle bir suçun işlenip işlemediğini incelemesi gerekmektedir.

Haysiyetsiz Hayat Sürme; toplumun ahlak anlayışına ve değer yargılarına göre değişkenlik göstermektedir. Toplumun değerleri ile ahlak, şeref ve namus anlayışına aykırı yaşam tarzının benimsenmesi ve bu yaşam tarzının devamlılık göstermesi haysiyetsiz hayat sürme olarak açıklanabilir. Genel olarak hayat kadınlığı, eşcinsel ilişkiler yaşamak, üçüncü kişilerle evlilik dışı ilişkiler yaşamak, teşhircilik, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kumarbazlık, maddi durumu iyi olmasına rağmen dilenmek vb. gibi haller haysiyetsiz hayat sürme olarak kabul edilir. Burada söz konusu eylemlerin devamlı yapılıp yapılmadığına bakılır. Bir seferlik gerçekleştirilmiş olması haysiyetsiz hayat sürme olarak kabul edilmez. Ancak küçük düşürücü suçun bir kez işlenmesi boşanmaya karar verilmesi için yeterlidir. Örneğin bir eşin diğerini bir defaya mahsus aldatmasına dayalı olarak Zina fiilinden boşanmaya karar verilebilirken TMK 163’e dayalı haysiyetsiz hayat sürme fiiline dayalı olarak boşanmaya karar verilemez. izmir avukat izmir boşanma avukatı

İzmir Boşanma Avukatı, İzmir’de nafaka davaları, boşanma davaları, velayet davaları ile ilgili konuların her alanında hizmet verilmektedir. Bu konuda danışma ve avukatlık hizmetleri için tarafımızla iletişime geçmeniz yeterlidir. Tarafımızca yüksek fiyatlar talep edilmemekte ve tarafların mağduriyetlerinin giderilmesi hedeflenmektedir. Dosyanız hangi aşamada olursa olsun tarafımızdan danışmanlık veya avukatlık hizmeti alabilirsiniz. olarak boşanma süreciniz için tarafımızla irtibata geçebilirsiniz.

TMK madde 162’de ‘’Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir. Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur.’’ denilmek suretiyle mutlak, kusura dayalı ve özel boşanma sebebi sayılmıştır. Kanun maddesinde sayılan boşanma sebebi üç farklı şekilde ortaya çıkmaktadır. izmir boşanma avukatı izmir avukat

Hayata Kast

Eşin diğer eşi öldürme niyetini ortaya koyacak fiillerde bulunmasıdır. Eşin diğerini öldürmeye teşebbüs etmesi, intihara teşvik veya yardım etmesi, eşin hayatta kalması için bir fiilde bulunması gerekirken bunu yapmaması hayata kast sebebi olarak sayılabilir. Eşin hayata kast eylemini harekete geçirdikten sonra eşini öldürmekten vazgeçmesi halinde de hayata kast şartı gerçekleşmiş kabul edilir. izmir boşanma avukatı izmir avukat

Pek Fena Muamele

Eşin diğerinin vücut bütünlüğüne veya sağlığına karşı gerçekleştirdiği her türlü saldırı pek fena muamele olarak kabul edilir. Bu saldırının sürekli veya düzenli aralıklarda olması şart değildir, bazen tek bir davranış da pek fena muamelenin oluşması için yeterlidir. Eşini dövmek, normal olmayan cinsel ilişkiye zorlamak, eve kilitlemek verilebilecek örneklerden bazılarıdır. izmir boşanma avukatı izmir avukat

Onur Kırıcı Davranış

Eşin diğer eşi aşağılamak, küçük düşürmek maksadıyla onuruna yönelik yaptığı haksız saldırıdır. Eşine sinirlenip toplum içinde ona hakaret etmek, eşini evden dışarı atmak, eşine iftirada bulunmak örnek verilebilir.

Yukarıda sayılan boşanma sebeplerine maruz kalan eşin bu sebeplerden boşanma hakkı boşanma sebebini öğrenmesinden (eylemlerin kendisine gerçekleştirilmesinden itibaren) 6 ay ve her halde sebebin doğumu üzerinden 5 yıl içerisinde dava açması gereklidir. Söz konusu süreler hak düşürücü süre olup hakim tarafından resen dikkat edilecektir. izmir boşanma avukatı izmir avukat

Eşin yukarıda sayılan boşanma sebeplerine maruz kalmasından sonra diğer eşi affetmesi halinde ise sonradan bu sebeplere dayanarak boşanmaya karar verilmesini isteme hakkı yoktur. izmir boşanma avukatı izmir avukatı

Maddi, Manevi Tazminat ve Nafaka

Hayata kast, pek kötü muamele ya da onur kırıcı davranışa maruz kalan, kişilik hakkı saldırıya uğrayan kusursuz veya daha az kusurlu eş kusurlu eşinden uygun bir maddi/manevi tazminat ve nafaka isteyebilir.

Kusursuzluk mutlak bir kusursuzluk değildir. Çünkü boşanma davasında taraflardan birinin hiç kusurunun bulunmaması nadiren rastlanılan durumlardandır. Burada önemli olan tazminat isteyen eşin herhangi bir kusurunun bulunup bulunmadığı değil boşanma sebebinde kusurunun bulunup bulunmadığıdır. izmir boşanma avukatı izmir avukat

Tazminatın miktarı hakim tarafından belirlenir. Tazminat miktarının uğranılan zararın tam karşılığı olması gibi bir zorunluluk yoktur. Hakim, tarafların mali ve sosyal durumlarını ve kusur derecelerini göz önünde bulundurarak tazminat miktarını belirler. Maddi ve manevi tazminatın mutlaka boşanma davası ile istenilmesi zorunlu değildir. Ayrı bir dava ile de talep edilebilir. izmir boşanma avukatı izmir avukat

Nafakayı ödeyecek olan eşin mali gücü nafaka miktarının belirlenmesinde önem arz etmektedir. Nafaka ödeme yükümlüsünün hiç ödeme gücü yoksa yoksulluk nafakasına karar verilemez. Yoksulluk nafakasının amacı talepte bulunanı yoksulluktan kurtarmaktır.

İzmir Boşanma Avukatı, İzmir’de nafaka davaları, boşanma davaları, velayet davaları ile ilgili konuların her alanında hizmet verilmektedir. Bu konuda danışma ve avukatlık hizmetleri için tarafımızla iletişime geçmeniz yeterlidir. Tarafımızca yüksek fiyatlar talep edilmemekte ve tarafların mağduriyetlerinin giderilmesi hedeflenmektedir. Dosyanız hangi aşamada olursa olsun tarafımızdan danışmanlık veya avukatlık hizmeti alabilirsiniz. olarak boşanma süreciniz için tarafımızla irtibata geçebilirsiniz.

Taksirle yaralama suçu Türk Ceza Kanunun 89. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; en iyi ceza avukatı

‘’(1)Taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. en iyi ceza avukatı

 (2) Taksirle yaralama fiili, mağdurun; a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına, b) Vücudunda kemik kırılmasına, c) Konuşmasında sürekli zorluğa, d) Yüzünde sabit ize, e) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma, f) Gebe bir kadının çocuğunun vaktinden önce doğmasına, Neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, yarısı oranında artırılır.

(3) Taksirle yaralama fiili, mağdurun; a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine, b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine, c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına, d) Yüzünün sürekli değişikliğine, e) Gebe bir kadının çocuğunun düşmesine, Neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, bir kat artırılır.

(4) Fiilin birden fazla kişinin yaralanmasına neden olması halinde, altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(5) Taksirle yaralama suçunun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır. Ancak, birinci fıkra kapsamına giren yaralama hariç, suçun bilinçli taksirle işlenmesi halinde şikâyet aranmaz.’’

Taksirle yaralamaya örnek verilecek olursa kişinin hayvanını başıboş bırakması neticesinde hayvanın bir bir kimseye saldırıp onu yaralaması durumunda taksirle yaralama suçu ortaya çıkar.

Taksirle yaralama suçu iş kazaları açısından da önemli bir yer teşkil etmektedir. 4857 sayılı İş Kanununun 77/1’e göre ‘’İşverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler.’’ Bu yükümlülüklerini yerine getirmeyen veya ihmal eden işverenler, işçilerin yaralanması neticesinde taksirle yaralama suçundan sorumlu tutulurlar. en iyi ceza avukatı

TAKSİRLE YARALAMADA TAZMİNAT SORUMLULUĞU

Taksirle yaralanmaya maruz kalan kişinin maddi ve manevi tazminat davası açma hakkı bulunmaktadır.

Trafik kazasında yaralanan kişi,  iş kazasında işverenin ihmali nedeniyle yaralanan kişilerin veya doktor uygulamasında yaralanan kişilerin tazminat hakları bulunmaktadır.

GÖREVLİ MAHKEME

Taksirle yaralama suçunda görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemesidir. en iyi ceza avukatı

ŞİKAYET, ZAMANAŞIMI VE UZLAŞTIRMA

Taksirle yaralama suçu şikayete tabi suçlardandır. Ancak suçun TCK M89/2-3-4 de düzenlenen nitelikli hallerinin bilinçli taksir halinde işlenmesi durumunda soruşturma ve kovuşturma şikayete tabi değildir.

Dava zamanaşımı 8 yıldır. Suç uzlaştırmaya tabi olup uzlaştırma prosedürü uygulanmadan yargılama yapılabilmesi mümkün değildir.

HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİYE BIRAKILMASI VE ERTELEME

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması; hakkında cezaya hükmedilen sanığın belirli şartlar altında ve bu şartlara uyması koşuluyla hükmolunan cezanın bir sonuç doğurmamasıdır. Bu suç tipinde kamu davası açıldıktan sonra yapılan yargılama sonucunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir. en iyi ceza avukatı

Erteleme; yapılan yargılama sonucunda belirlenen cezanın cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesi olarak tanımlanabilir. Bu suç tipinde de mahkemece verilen ceza ertelenebilmektedir.

İzmir’de Ceza Avukatı, İzmir Ceza Avukatı, İzmir’de en iyi Ceza Avukatı, araştırmalarının dikkatli yapılması gerekmektedir. Tarafımızca Ceza Hukukuna ilişkin davalar Asliye Ceza Mahkemesi ve Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davaların her alanında hizmet verilmektedir. Bu konuda danışma ve avukatlık hizmetleri için tarafımızla iletişime geçmeniz yeterlidir. Tarafımızca yüksek bedeller talep edilmemekte kişilerin mağduriyetlerinin en kolay yoldan giderilebilmesi hedeflenmektedir. İzmir de avukat ceza avukatı

İzmir Ceza Avukatı olarak dosyanız hangi aşamada olursa olsun tarafımızdan danışmanlık veya avukatlık hizmeti alabilirsiniz.

Kişilerin birlikte yaşayıp yaşamadıklarına bakılmaksızın belli derecedeki kan hısımlarının birbirlerine yardım etme yükümlülüğü mevcuttur. Türk Medeni Kanununa göre üstsoy, altsoy  hısımlar ile kardeşler yardım nafakası ile yükümlüdürler.  Örneğin şartları gerçekleşmişse anneanne ve dede nafaka yükümlüsü olabileceği gibi torun da nafaka yükümlüsü olabilir. İzmir avukat boşanma avukatı

ŞARTLARI

Yardım nafakası talebinde bulunabilmek için yardım edilmediği takdirde yoksulluğa düşülecek olması gerekir. Kişi yaşaması ve geçimi için gerekli olanakları sağlayamaması halinde yoksulluğa düşmüş kabul edilir. Yani bakılacak şey kişinin geçinebilmesi için gerekli vasıtalara sahip olup olmadığıdır. Talepte bulunanın hısımlarından nafaka isteyebilmesi için paraya çevrilebilecek mal varlığı varsa ve bu mal varlığını satması kendisini zor bir duruma sokmayacaksa onu da tüketmiş olması gerekir.  Ancak örneğin bir tek evi olan kişinin o evi sattığında kalacağı bir yeri olmaması halinde kendisinden evini satması beklenemez. İzmir avukat boşanma avukatı

Nafaka isteyen kişinin bütün çabasına rağmen ihtiyaçlarını temin edememesi gerekir. Çalışma gücü olan bir kimse çalışmadığı için yoksulluğa düşmüşse yardım nafakası talebi uygun görülmeyecektir. İzmir avukat boşanma avukatı

NAFAKA YÜKÜMLÜLERİ

TMK m. 364’e göre nafaka yükümlülerden altsoy, üstsoy ile kardeşler arasında bir ayrım söz konusudur.

Nafaka yükümlüsünün altsoy veya üstsoy olması halinde; bu kişilerden nafaka istenilebilmesi için sadece ödeme güçlerinin bulunması yeterlidir. Bu kişiler nafaka ödemeleri halinde zor duruma düşmeyecekler ise ödeme güçlerinin olduğu kabul edilir. Ancak altsoy veya üstsoy nafaka ödemesi halinde gerek kendileri gerekse de eşi ve çocuklarının ihtiyaçlarını karşılamakta zor duruma düşecek ise nafaka ödeme yükümlülükleri ortadan kalkar.

Nafaka yükümlüsü kardeşler ise; nafakadan sorumlu olmaları refah içinde bulunmalarına bağlıdır. Yani kardeşlerde altsoy ve üstsoydakiler gibi ödeme gücünün bulunması yeterli görülmemiş ayrıca refah içinde olmaları da aranmıştır. Yargıtay’a göre ‘bir kimse geleceği için kaygı duymadan toplumun lüks saydığı ihtiyaçları karşılayabilecek durumdaysa refah içinde yaşıyor demektir’.

NAFAKA YÜKÜMLÜLÜK SIRASI

TMK m. 364 de belirtilen nafaka yükümlülerinin birden fazla olması halinde TMK m. 365 gereği belli bir sıra öngörülmüştür. Buna göre ‘’nafaka davası mirastaki sıra göz önünde tutularak açılır.’’ Aynı sırada birden fazla kişi varsa ödenecek nafaka tutarı ödeme güçleri oranında aralarında paylaştırılır.

NAFAKA MİKTARININ TESPİTİ

Nafaka miktarının üst sınırı o günün koşullarına göre nafaka talebinde bulunan kişinin geçinmesi zorunlu olan miktar kadardır. Nafaka miktarının alt sınırı ise nafaka yükümlüsünün mali durumu kadardır. Nafaka miktarı tespit edilirken ülkenin ekonomik durumu, geçim şartları, temel ihtiyaçlar, tarafların ihtiyaçları ve maddi durumları göz önünde bulundurulacaktır. Dolayısıyla hakim takdir yetkisini de kullanarak bu şartlar altında en uygun nafaka miktarını takdir edecektir. İzmir avukat boşanma avukatı

HACZEDİLEMEZLİK

Nafaka alacakları mahkeme kararına dayanıyor ise hiçbir şekilde haczedilemezler. Ancak sözleşmeye dayanıyor ise haczedilebilirler.

GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME

Yardım nafakası davalarında görevli mahkeme Aile Mahkemeleridir. Yetkili mahkeme ise taraflardan birinin yerleşim yeri mahkemesidir. İzmir avukat boşanma avukatı

İzmir’de nafaka davaları, boşanma davaları, velayet davaları ile ilgili konuların her alanında hizmet verilmektedir. Bu konuda danışma ve avukatlık hizmetleri için tarafımızla iletişime geçmeniz yeterlidir. Tarafımızca yüksek fiyatlar talep edilmemekte ve tarafların mağduriyetlerinin giderilmesi hedeflenmektedir. Dosyanız hangi aşamada olursa olsun tarafımızdan danışmanlık veya avukatlık hizmeti alabilirsiniz.

 

Cumhurbaşkanına hakaret suçu Türk Ceza Kanunu m. 125 de tanımlanan hakaret suçundan ayrı olarak özel madde ile düzenlenmiştir. Cumhurbaşkanına hakaret suçu Devletin Egemenlik Alametlerine ve Organların Saygınlığına Karşı Suçlar başlığı altında yer almaktadır. Burada korunması amaçlanan Cumhurbaşkanlığı makamının saygınlığıdır. İzmir avukat en iyi ceza avukatı

Suçun faili herkes olabilir. Suç sadece Cumhurbaşkanı’na hakaret edilmesi halinde gerçekleşir bu nedenle Cumhurbaşkanlığı andiçme ile başlayacağından seçim sırasında yapılan hakaret Cumhurbaşkanına hakaret suçunu oluşturmaz.

Madde gerekçesinde Cumhurbaşkanı’nın Devleti temsil etmesi ve Anayasa da belirtilen görev ve yetkileri göz önüne alınarak onun kişiliğine yöneltilen hareketin bir bakıma Devlet kuvvetleri aleyhine cürümlerden sayılması gerektiği düşüncesinden hareketle bu madde kaleme alınmış ve Cumhurbaşkanı’na karşı hakaret müstakil bir suç haline getirilmiştir.İzmir avukat en iyi ceza avukatı

CUMHURBAŞKANINA HAKARET SUÇUNUN CEZASI

TCK m.299’a göre ‘‘Cumhurbaşkanına hakaret eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

            (2) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/35 md.) Suçun alenen işlenmesi hâlinde, verilecek ceza altıda biri oranında artırılır.

             (3) Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır.’’

Hakaret suçu iki şekilde işlenebilir;İzmir avukat en iyi ceza avukatı

1-)Onur şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat etme suretiyle.

2-) Sövme suretiyle kişinin onur, şeref ve saygınlığını rencide edilmesi. Sözlü biçimde işlenebileceği gibi el kol hareketi vb. davranışlar ile de işlenebilir. 

Cumhurbaşkanına hakaret suçunun neredeyse tamamı Cumhurbaşkanının gıyabında işlenmektedir. Genel anlamda gıyapta hakaretin en az 3 kişi tarafından öğrenilmesi gerekir ancak Cumhurbaşkanına hakarette bir kişinin hakareti duyması yeterli olup 3 kişinin hakareti öğrenmesi şartı aranmamaktadır.

 SUÇUN NİTELİKLİ HALİ

Cumhurbaşkanına hakaret suçunun alenen işlenmesi halinde verilecek ceza altıda bir (1/6) oranında arttırılacaktır. Suçun alenen işlenmesinden kasıt belirsiz sayıda kişilerin hakaret olan sözü duymaları veya görmelerine olanak sağlanmasıdır. Örneğin twitter üzerinden hakaret edilmesi veya herkese açık bir alanda hakaret içerikli sözlerin söylenmesi vb.İzmir avukat en iyi ceza avukatı

GÖREVLİ MAHKEME

 Cumhurbaşkanına hakaret suçunda görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemesidir.

ŞİKAYET SÜRESİ, UZLAŞMA VE ZAMANAŞIMI

 Söz konusu suç uzlaşmaya tabi olan suçlardan değildir. Suç  şikayete tabi olan suçlardan da değildir. Suçun gerçekleştiğinin öğrenilmesi halinde Savcılık tarafından resen soruşturma başlatılır. Dava zamanaşımı süresi 8 yıldır bu süre geçtikten sonra soruşturma başlatılamaz.İzmir avukat en iyi ceza avukatı

 HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİYE BIRAKILMASI, ERTELEME VE ADLİ PARA CEZASI

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması; hakkında cezaya hükmedilen sanığın belirli şartlar altında ve bu şartlara uyması koşuluyla hükmolunan cezanın bir sonuç doğurmamasıdır. Bu suç tipinde kamu davası açıldıktan sonra yapılan yargılama sonucunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir. 

 Erteleme; yapılan yargılama sonucunda belirlenen cezanın cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesi olarak tanımlanabilir. Bu suç tipinde de mahkemece verilen ceza ertelenebilmektedir.

 Adli para cezası; tek başına veya hapis cezası ile birlikte verilebilen ve ödenmediğinde hapis cezasına çevrilebilen bir yaptırım türüdür. Hakaret suçu nedeniyle hakim hapis cezası yerine adli para cezası verebilir.

İzmir’de Ceza Avukatı, İzmir Ceza Avukatı, İzmir’de en iyi Ceza Avukatı, araştırmalarının dikkatli yapılması gerekmektedir. Tarafımızca Ceza Hukukuna ilişkin davalar Asliye Ceza Mahkemesi ve Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davaların her alanında hizmet verilmektedir. Bu konuda danışma ve avukatlık hizmetleri için tarafımızla iletişime geçmeniz yeterlidir. Tarafımızca asla yüksek bedeller talep edilmemekte kişilerin mağduriyetlerinin en kolay yoldan giderilebilmesi hedeflenmektedir.İzmir avukat en iyi ceza avukatı

İzmir Ceza Avukatı olarak dosyanız hangi aşamada olursa olsun tarafımızdan danışmanlık veya avukatlık hizmeti alabilirsiniz.

 

Boşanma Avukatı halk dilinde daha çok boşanma davalarına giren, boşanma alanında uzmanlaşmış avukatlara denilmektedir. boşanma avukatı izmir avukat 

Boşanma davalarında kanunda belirlenmiş pek çok prosedür ve detay bulunmaktadır. Bu sürecin etkin bir şekilde yönetilmesi, davada alınacak sonuca doğrudan etki sağlayacağı için uzman bir avukat yardımı ile takip edilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde geri dönüşü mümkün olmayan hak kayıpları ile karşı karşıya kalınabilmektedir.

Boşanma avukatı; faaliyetlerinin büyük bir bölümünü Aile Hukuku alanında yoğunlaştırmış ve daha çok Aile Hukuku ile ilgili davalara bakan avukat olarak tanımlanmaktadır. Bireyler kimi zaman dava açarken veya davaya cevap verirken arzuhalcilere dilekçeler yazdırmakta ve o dilekçeleri mahkemelere sunmaktadırlar. Gerek kanunda belirtilen usullere uygun olmayan gerekse de esas ve içerik yönünden eksik olan dilekçeler nedeniyle davalar kimi zaman reddedilmekte veya istenilen sonuçlar alınamamaktadır.

Boşanma davası süreci, evli çiftler için oldukça zorlu ve yıpratıcı bir süreçtir. Boşanma sürecinde profesyonel hukuki yardım almak bu zorlu sürecin üstesinden gelmeyi kolaylaştırmaktadır. Özellikle çekişmeli boşanma davasının çok önemli hazırlık süreci bulunmaktadır. Yine dava süreci gerek usul gerekse de esas yönünden iyi ve etkin bir takip gerektirmektedir. Bu nedenle kişilerin Boşanma Davası için uzman avukat ile çalışmasını tavsiye ediyoruz. izmir boşanma avukatı izmir avukat en iyi boşanma avukatı

Boşanma davası açılırken Türk Medeni Kanunda belirtilen boşanma sebepleri doğru tespit edilmesi gerekir. Zira hakim tarafların dayandığı olaylar ve boşanma sebeplerine göre bir karara varacaktır. Bu hususta tarafların velayet, maddi tazminat, manevi tazminat, nafaka gibi talepleri açısından sürecin profesyonel bir şekilde yürütülmesi önemlidir.

Boşanma davası ile birlikte veya boşanma davası açıldıktan sonra, evlilik içerisinde edinilen mallar nedeniyle Mal Paylaşımı davası açılması da gerekebilmektedir. Bu davanın da taraflarca yürütülebilmesi pek mümkün değildir.

Uzman boşanma avukatı olmadan açılan boşanma davası veya mal paylaşımı davalarında yapılan hatalar geri dönüşü mümkün olmayan zararlara sebebiyet vermektedir. Geri dönüşü olmayan hatalar nedeniyle de yeniden dava açmak da mümkün olmamaktadır. Tarafların haklarının neler olduğu, maddi/manevi tazminat, nafaka vb. haklarını nasıl alacağı, profesyonel destek sağlayacak avukat yoluyla gerçekleşecektir. izmir boşanma avukatı izmir avukat en iyi boşanma avukatı

Boşanma davasında en önemli husus mahkemeye sunulacak delillerdir. Hangi delillerin yasaya uygun delil olduğu ve mahkemeye sunulması gereken delillerin tespiti oldukça önemlidir. Bu nedenle boşanma davalarında kanuna ve Yargıtay içtihatlarına vakıf olunması gerekmektedir.

Boşanma davası sonucunda tazminat ve/veya nafakaya hükmedilmesi halinde ödemeye yükümlü olan kişi ödemeleri gerçekleştirmeyebilir. Bu nedenle icra takibi başlatılması gerekecektir.

İzmir’de tavsiye edilebilecek Boşanma Avukatıİzmir’de en iyi Boşanma Avukatı araştırmalarının dikkatli yapılması gerekmektedir. Tarafımızca Boşanma Davalarının her alanında hizmet verilmektedir. Boşanma Avukatı tutmak zor bir süreç olmamakla birlikte danışma ve avukatlık hizmetleri için tarafımızla iletişime geçmeniz yeterlidir. Tarafımızca yüksek fiyatlar talep edilmemekte ve tarafların mağduriyetlerinin giderilmesi hedeflenmektedir. İzmir’de Boşanma Avukatı olarak dosyanız hangi aşamada olursa olsun tarafımızdan danışmanlık veya avukatlık hizmeti alabilirsiniz.

ŞANTAJ SUÇU NEDİR ? 

Şantaj suçu Türk Ceza Kanunu m.107’de düzenlenmiştir. Buna göre; (şantaj suçu ve cezası, İzmir ceza avukat, İzmir avukat, en iyi ceza avukatı)

          ”Hakkı olan veya yükümlü olduğu bir şeyi yapacağından veya yapmayacağından bahisle, bir kimseyi kanuna aykırı veya yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya veya yapmamaya ya da haksız çıkar sağlamaya zorlayan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

           Kendisine veya başkasına yarar sağlamak maksadıyla bir kişinin şeref veya saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususların açıklanacağı veya isnat edileceği tehdidinde bulunulması halinde de birinci fıkraya göre cezaya hükmolunur.’’

Şantaj suçu kanunda iki farklı şekilde düzenlenmiştir. 

            1- Suçun ilk görünüş biçimi bir kimseyi kanuna aykırı veya yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya veya yapmamaya ya da haksız çıkar sağlamaya zorlamaktır. (şantaj suçu ve cezası, İzmir ceza avukat, İzmir avukat, en iyi ceza avukatı)

Bunun için de fail hakkı olan veya yükümlü olduğu bir şeyi yapacağını veya yapmayacağını söylemektedir. Bu hak ve yükümlülüğün de hukuk düzenlemesinden kaynaklanmış olması gerekmektedir. Dolayısıyla hukuk düzeni faile bir hak tanımamış veya bir yükümlülük yüklememiş olup fail bu yolla karşı tarafı inandırarak çıkar elde etmiş ise oluşan suç dolandırıcılık suçu olacaktır. Hırsızlık yapıldığını gören bir kişinin, kendisine belli bir miktarda para verilmezse polise ihbar edeceğini söylemesi, bir kimsenin çalıştığı yerde terfi almaması halinde şirket içinde dönen yolsuzlukları anlatacağını söylemesi şantaj suçuna örnek verilebilir.

Mağdurun yerine getirmesi istenen davranış kanunun onayladığı bir davranış ise veya kişinin haklı olan bir çıkarı elde etmek için hak ve yükümlülüğünü söylemesi şantaj suçunu oluşturmaz. Örneğin borcunun ödenmemesi halinde kişiyi dava edeceği veya icra takibi başlatacağının söylenmesi. (şantaj suçu ve cezası, İzmir ceza avukat, İzmir avukat, en iyi ceza avukatı)

Suçun tamamlanması için failin istediğinin yapılmış olması veya çıkar sağlanması şart değildir. Mağdurun belli bir davranışı gerçekleştirmeye ya da haksız çıkar sağlanmaya zorlanmış olması halinde suç tamamlanmış olur.

          2- Şantaj suçunun ikinci görünüş biçiminde fail kendisine veya bir başkasına yarar sağlamak için bir kişinin şeref ve saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususları açıklayacağı tehdidinde bulunmaktadır.

          Burada açıklanacak hususlar gerçek olabileceği gibi uydurma da olabilir. Açıklanacağı veya isnat edileceği söylenen şeyler mağdurun iradesini zorlamaya elverişli olmalıdır. Örneğin gizli çekilen cinsel ilişki görüntülerinin sızdırılması tehdidiyle mağdurdan para istenmesi.

ŞİKAYET SÜRESİ, ZAMANAŞIMI VE UZLAŞMA

Şantaj suçu şikayete tabi suçlardan değildir. Suçun işlendiği herhangi bir şekilde tespit edildiği takdirde savcılık tarafından soruşturma başlatılmalıdır. Dolayla bu suçta bir şikayet süresi de yoktur.

Suçun dava zamanaşımı süresi 8 yıldır. Suçun işlenmesinden itibaren 8 yıl geçtikten sonra dava zamanaşımı süresi dolacak ve suç ile ilgili soruşturma yapılamayacaktır. (şantaj suçu ve cezası, İzmir ceza avukat, İzmir avukat, en iyi ceza avukatı)

Şantaj suçu uzlaşma kapsamında da değildir. Bu nedenle soruşturmaya uzlaştırmacı  atanamaz.

TEHDİT SUÇU İLE ŞANTAJ SUÇU ARASINDAKİ FARKLAR

Şantaj suçu tehdit suçunun özel bir görünüş biçimidir. Tehdit suçunda ileride gerçekleştirileceği bildirilen bir haksız saldırı ile korkutma söz konusudur. Şantaj suçunda ise  zor durumda bulunan mağdurun bu durumu tehdit konusu yapılarak belli bir davranışa zorlanmakta veya ondan çıkar sağlanmaktadır. Şantaj suçunda fail hakkı veya yükümlü olduğu bir şeyi elinde koz olarak tutar ve mağduru belirli bir davranışa zorla iken Tehdit suçunda ileride gerçekleştirileceği bildirilen bir saldırı söz konusudur.

HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİYE BIRAKILMASI (HAGB) , ERTELEME VE ADLİ PARA CEZASINA ÇEVİRME 

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması; hakkında cezaya hükmedilen sanığın belirli şartlar altında ve bu şartlara uyması koşuluyla hükmolunan cezanın bir sonuç doğurmamasıdır. Bu suç tipinde kamu davası açıldıktan sonra yapılan yargılama sonucunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir.

Erteleme; yapılan yargılama sonucunda belirlenen cezanın cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesi olarak tanımlanabilir. Bu suç tipinde de mahkemece verilen ceza ertelenebilmektedir.

Adli para cezası; tek başına veya hapis cezası ile birlikte verilebilen ve ödenmediğinde hapis cezasına çevrilebilen bir yaptırım türüdür. Şantaj suçu nedeniyle hükmedilen hapis cezası adli para cezasına çevrilebilir.

Olası mağduriyetlerin önüne geçmek için İzmir ceza avukatı, İzmir de ceza davasına bakan avukat olarak olarak bizimle irtibata geçebilirsiniz. (şantaj suçu ve cezası, İzmir ceza avukat, İzmir avukat, en iyi ceza avukatı)

NİŞANLANMANIN HUKUKİ NİTELİĞİ

Türk Medeni Kanunu m.118/1’e göre nişanlanma evlenme vaadidir. Nişanlanmanın kurucu unsurları karşılıklı evlenme vaadi ile bu vaat de bulunanların ayrı cinste olmalarıdır. Nişanlanmanın varlığı iki tarafın da evlenme vaadinde bulunması şartına bağlıdır. Evlenme vaadi taraflarca sözlü veya yazıyla yapılabilir. Dolayısıyla nişanlanmadan bahsedebilmek için nişanın tören, yüzük takma gibi bir şartı bulunmamaktadır. (nişan bozulması sebebiyle tazminat İzmir boşanma avukatı) avukatı

Tam ehliyetsizlerin yani ayırt etme gücüne sahip olmayan kişilerin yapacakları nişanlanma kesin olarak hükümsüzdür. Nişanlanmanın kişiye sıkı sıkıya bağlı olmasından kaynaklı olarak temsil ile yapılabilmesi de mümkün değildir. Ancak nişan sırasında ayırt etme gücüne sahip olmayan kişi nişan sonrası ayırt etme gücüne sahip halde olur ise ve nişanlanmayı da kabul ederse nişanlanma o andan itibaren geçerli hale gelir. nişan bozulması sebebiyle tazminat davası

18 yaşından küçükler ile mahkeme kararı ile kısıtlananlar ancak yasal temsilcilerinin rızası ile nişanlanabilirler.

Nişanlanmanın bir diğer şartı ise nişanlanmanın emredici hukuk kurallarına, ahlak ve adaba aykırı olmaması ve evlenmenin imkansız olmaması gerekir. Örneğin nişan yapılacak kişinin evli olmaması, bir başkası ile nişanlı olmaması, evlenmenin yasak olduğu kişilerden biri olmaması vb. (nişan bozulması sebebiyle tazminat İzmir boşanma avukatı) 

NİŞANLILIĞIN SONA ERMESİ NEDENİYLE TAZMİNAT DAVASI

Her nişan bozulmasında tarafların maddi veya manevi tazminat hakları bulunmamaktadır. Nişanlanma ile kimse evliliğe zorlanamayacağı gibi nişanlanma evlilik ile neticelenmeyebilir. Ancak nişanın haksız olarak bozulması bazı şartlarda maddi ve manevi tazminat ile sorumlu olmaya yol açabilmektedir. (nişan bozulması sebebiyle tazminat İzmir boşanma avukatı) 

NİŞANIN BOZULMASI SEBEBİYLE MADDİ TAZMİNAT

TMK m.120’ye göre ‘’ Nişanlılardan biri haklı bir sebep olmaksızın nişanı bozduğu veya nişan taraflardan birine yükletilebilen bir sebeple bozulduğu takdirde; kusuru olan taraf, diğerine dürüstlük kuralları çerçevesinde ve evlenme amacıyla yaptığı harcamalar ve katlandığı maddî fedakârlıklar karşılığında uygun bir tazminat vermekle yükümlüdür. Aynı kural nişan giderleri hakkında da uygulanır. Tazminat istemeye hakkı olan tarafın ana ve babası veya onlar gibi davranan kimseler de, aynı koşullar altında yaptıkları harcamalar için uygun bir tazminat isteyebilirler.’’

-Dolayısıyla nişanı haksız yere bozan ya da kusuru ile nişanın bozulmasına yol açan taraf tazminat ödemekle yükümlüdür. Örneğin, nişanlının başkaları ile flört etmesi, nişanlıya veya nişanlının ailesine hakaret etmesi, kumar alışkanlığı, alkol veya uyuşturucu bağımlılığı vb. (nişan bozulması sebebiyle tazminat İzmir boşanma avukatı) 

– Nişanın bozulmasına yol açan haklı sebep taraflardan hiç birinin kusuruna dayanmıyorsa nişanlılar birbirinden tazminat isteyemez. Nişanı hiçbir sebep olmaksızın bozan kişiden diğer taraf tazminat talep edebilir. İzmir boşanma avukatı

–  Tazminat talep etmeye hak kazanan taraf, evlenme amacıyla yaptığı masrafları; nişan töreni için kiralanan yerin bedeli, oturulacak ev için peşin ödenen kira bedeli, boya badana masrafları, ev eşyaları için yapılan masraflar vb. talep edebilecektir.

– Kusurlu olduğu ileri sürülen nişanlının anne ve babası ile onlar gibi davranan kimselerden nişanın bozulması sebebiyle maddi tazminat talep edilememektedir. Ancak nişanlının anne ve babası ile onlar gibi davranan kimseler kusurlu olan nişanlıdan yaptığı masraflar nedeniyle tazminat talep edebilmektedir.

– Hakim tazminat miktarını belirlerken takdir yetkisini kullanarak, tarafların nişanın bozulmasındaki rolünü, yapılan masrafın tazminat talebinde bulunan kişinin malvarlığı için arz ettiği değeri vb. hususları göz önünde tutarak karar verecektir.

NİŞANIN BOZULMASI SEBEBİYLE MANEVİ TAZMİNAT

Nişanın bozulması sebebiyle manevi tazminat talep edilebilmesi için;

-Nişanın taraflardan biri tarafından bozulması gerekir.  Ölüm, gaiplik, anlaşma hallerinde manevi tazminat istenemez.

– Tazminat isteyen tarafın kişilik hakkı zarara uğramış olması gerekir.

– Nişanı bozan kişini kusurlu olması diğer kişinin kusursuz veya daha az kusurlu olması gerekir.

Manevi tazminat kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan olduğu için tarafların anne ve babaları ile onlar gibi davranan kimseler tarafından istenemez. Sınırlı ehliyetsizlerin de davayı açmak için yasal temsilcilerinden izin almasına gerek yoktur.

ZAMANAŞIMI

TMK m.123 gereği ‘’Nişanlılığın sona ermesinden doğan dava hakları, sona ermenin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar’’.

GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME

Nişanın bozulmasından kaynaklı olarak açılacak maddi ve manevi tazminat davasında görevli mahkeme Aile Mahkemeleridir. Yetkili mahkeme ise genel yetki gereği davalının ikamet adresinin bulunduğu mahkemedir.

Nişanlanmanın bozulması sebebiyle tazminat davasının çok önemli hazırlık süreci bulunmaktadır. Yine dava süreci gerek usul gerekse de esas yönünden iyi ve etkin bir takip gerektirmektedir. Bu nedenle kişilerin Aile Hukuku alanında uzman avukat ile çalışmasını tavsiye ediyoruz.

İzmir Uzman Avukat, İzmir Boşanma Avukatıİzmir Boşanma Davasına Bakan Avukatlar, İzmir Aile Hukuku Avukatı, İzmir Nafaka Davası Avukatı olarak tarafımızla irtibata geçebilirsiniz.

Türk Medeni Kanunun 335. Maddesinde düzenlendiği üzere ergin olmayan çocuk, ana ve babasının velayeti altındadır. Yasal sebep olmadıkça velayet ana ve babadan alınamaz.

Evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velayeti birlikte kullanırlar. Ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hali gerçekleşmişse hâkim, velayeti eşlerden birine verebilir. Velayet, ana ve babadan birinin ölümü hâlinde sağ kalana, boşanmada ise çocuk kendisine bırakılan tarafa aittir. (TMK m.336)

Anne ve babanın evli olmaması halinde ise velayet anneye aittir. Anne küçük, kısıtlı veya ölmüş ya da velayet kendisinden alınmışsa hakim, çocuğun menfaatine göre, vasi atar veya velayeti babaya verir. (TMK m.337)

Velayetin değiştirilmesi davası; çocuğun velayeti kendisinde olmayan eşin, çocuğun velayetini almak için diğer eşe karşı açtığı dava türüdür. Bu dava ile birlikte çocuğun velayeti kendisinde olmayan eş velayetin kendisine verilmesini sağlayabilmektedir.

Velayetin değiştirilmesi davası ile birlikte, çocuğun eğitim, sağlık, beslenme gibi masraflarının karşılanması için iştirak nafakası verilmesi de talep edilebilmektedir.

Velayetin Değiştirilmesi Davası Hangi Şartlarda Açılabilir ?

Ana veya babanın başkasıyla evlenmesi, başka bir yere gitmesi veya ölmesi gibi yeni olguların zorunlu kılması hâlinde hâkim, re’sen veya ana ve babadan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alır. (TMK m.183)

Buna göre; çocuğun velayeti kendisine verilmemiş anne veya babanın ya da bir üçüncü kişinin yanında bırakılması, çocukla şahsi ilişkinin kurulmasının engellenmesi, çocuğun sağlık, güvenlik, eğitim vb. hususlarda kötü şartlar altında bırakılması, çocuğun velayeti kendisine verilen anne veya babanın yeniden evlenmesi, ölüm, çocuğun velayeti kendisine verilen anne veya babanın başka bir yere gitmesi gibi çocuğun menfaatini olumsuz olarak etkileyecek durumlar velayetin değiştirilme sebeplerindendir.

Velayetin Değiştirilmesi Davasında Çocuğun Görüşü 

Velayetin değiştirilmesi davasında 8 yaş ve üzerindeki çocukların dinlenmesi ve velayet konusundaki görüşü alınmak zorundadır. 8 yaş ve üzerindeki çocuklar dinlenmeden ve görüşü alınmadan mahkemece velayetin değiştirilmesine veya düzenlenmesine karar verilemez. Aksi halde Yargıtay tarafından benimsendiği üzere idrak yaşında olan çocuk dinlenilmeden verilen kararlar bozma nedeni sayılmaktadır. Yaşı küçük çocuklar mahkemede pedagog eşliğinde dinlenmelidir.

Çocuğun hangi ebeveyni yanında kalmak istediğini beyan etmesi tek başına çocuğun velayetinin o ebeveyne verilmesinde yeterli değildir. Hakim tüm hususları birlikte değerlendirerek çocuğun üstün yararı doğrultusunda karar verecektir.

Velayetin Değiştirilmesi Davasında Yargılama Usulü

Velayetin değiştirilmesi davası basit yargılama usulüne tabidir. Bu yargılama usulünde dilekçeler aşaması dava dilekçesi ile cevap dilekçesinden ibarettir. Dilekçeler aşamasının tamamlanmasından sonra hakim duruşma gününü tayin edecektir.

Görevli ve Yetkili Mahkeme

Velayetin değiştirilmesi davasında görevli mahkeme Aile Mahkemeleridir. Bu nedenle velayetin değiştirilmesi davasını açmak isteyen kişiler davayı Aile Mahkemelerinde açmalıdır.

Yetkili mahkeme ise çocuğun ikametgahının bulundu yer mahkemesi ile davalının yerleşim yeri Aile Mahkemesidir.

Velayetin Değiştirilmesi Davasının Sonuçları

Velayetin değiştirilmesi davası sonunda hakim davacı ebeveynin talebini kabul ederse çocuğun velayeti davacı ebeveyne verilir. Bununla birlikte velayeti kendisinden alınan ebeveyn ile çocuk arasında kişisel ilişki kurulmasına karar verilir.

Aynı zamanda çocuğun velayeti ile birlikte çocuğun eğitim, beslenme, sağlık gibi masraflarının karşılanması için velayeti kaybeden ebeveyn tarafından ekonomik gücü oranında iştirak nafakası ödenmesine hükmedilebilmektedir.

Velayetin değiştirilmesi davasının çok önemli hazırlık süreci bulunmaktadır. Yine dava süreci gerek usul gerekse de esas yönünden iyi ve etkin bir takip gerektirmektedir. Bu nedenle kişilerin Aile Hukuku alanında uzman avukat ile çalışmasını tavsiye ediyoruz.

İzmir velayet davası avukatı, İzmir Boşanma Avukatıİzmir Boşanma Davasına Bakan Avukatlarİzmir Aile Hukuku Avukatıİzmir Nafaka Davası Avukatı olarak tarafımızla irtibata geçebilirsiniz.

İzmir boşanma avukatı, en iyi boşanma avukatı İzmir,  İzmir boşanma davasına bakan avukatlar, İzmir aile hukuku avukatı, İzmir en iyi boşanma avukatı, İzmir nafaka avukatı, İzmir icra avukatı

Bu yazımızda boşanma sebepleri nelerdir, boşanma davası nasıl açılır, boşanma davasında görevli ve yetkili mahkeme neresidir, boşanma davası ne kadar sürer sorularına açıklık getireceğiz.

Boşanma; eşlerin kanunda öngörülen bir sebebe dayanarak açacakları dava sonucunda evlilik birliğine mahkeme kararı ile son verilmesidir. Boşanma davasının açılabilmesi için geçerli bir evlilik kurulmuş olup bu evliliğin dava sürecinde de devam ediyor olması gerekir.

Boşanma davası çekişmeli veya anlaşmalı olarak açılabilmektedir. Anlaşmalı boşanma davası tarafların boşanma ile boşanmanın sonuçları hususlarında tam bir mutabakata varılması halinde gerçekleşmektedir. Çekişmeli boşanma davası ise tarafların boşanma hususunda anlaşmaya varılamaması halinde açılan dava türüdür. 

Boşanma davasında görevli mahkeme Aile Mahkemeleridir.

Boşanma davasına bakmaya yetkili mahkeme ise; eşlerin son 6 aydan beri ikamet ettikleri yer aile mahkemesi, davacı tarafın yerleşim yeri aile mahkemesi veya davalı tarafın yerleşim yeri aile mahkemesidir. Eşler boşanma davasını bu mahkemelerden birinde açabilmektedir.

Boşanma Davası Ne Kadar Sürer ?

Anlaşmalı boşanma davası tek celsede sonuçlanmaktadır. Dava süresi ortalama olarak 1 ila 3 ay arasında değişmektedir.

Çekişmeli boşanma davası ise dava da dinletilecek tanık sayısı, tanıkların ikamet yerleri, tebligatın taraflara ve tanıklara ne zaman tebliğ edildiği, tanıkların duruşmaya ilk tebligatta gelip gelmemeleri, araştırma konusu yapılacak hususlar, kurumlara yazılan yazılara verilen cevap süreleri, kurumlardan istenilen belgelerin mahkemeye gönderilme süreleri vb. hususlara göre değişiklik göstermektedir. Dolayısıyla çekişmeli boşanma davası ortalama olarak 1,5 – 3 yıl arasında neticeye ulaşmaktadır.

Çekişmeli Boşanma Davasında Tarafların Duruşmaya Katılması Gerekir mi ?

Davada taraflar avukatları ile temsil ediliyorsa tarafların bizzat duruşmaya katılmaları gerekmemektedir. Avukatlar, tarafların haklarını taraflar olmaksızın savunacaklardır ancak avukat ile temsil edilmeyen taraflar hak kayıpları yaşamamak için duruşmalara katılmak zorundadır.

Belirtmek gerekir ki çekişmeli boşanma davası; nafaka, velayet, tazminat talepleri konusunda çekişmenin hat safhada olduğu dava türüdür. Boşanma davasında, tarafların delillerini iyi bir şekilde sunması, usul kurallarına zamanında, hatasız ve eksiksiz olarak uyması gerekmektedir. Bu nedenle çekişmeli boşanma davalarının avukat vasıtasıyla takip edilmesini tavsiye ediyoruz.

Boşanma Sebepleri

Zina

Hayata Kast, pek kötü muamele ya da onur kırıcı davranış

Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme

Terk

Akıl hastalığı

Evlilik birliğinin sarsılması

Zina Sebebiyle Boşanma Davası

Zina kusura dayalı, mutlak ve özel bir boşanma sebebidir. Zina, evlilik birliği devam ederken eşlerden birinin bir kişi ile isteyerek cinsi münasebette bulunması olarak tanımlanmaktadır.

Eşler Ayrılık kararı sonrası ayrı yaşıyor olsalar bile, eşin dışında bir kişi ile cinsi münasebette bulunması zina sayılmaktadır. Cinsi münasebet dışında başkasıyla flört etmek veya başka türlü yakın ilişki içerisinde olmak zina olarak kabul edilmemektedir. Buna rağmen ispat edilen çeşitli olaylar ve olgular bir zinanın bulunduğu hususunda hakime kanaat verdiği takdirde hakim, zinanın varlığı suçüstü tespit edilmemiş olsa bile boşanmaya karar verebilir.

Zina sebebiyle boşanma davasında kanunda öngörülmüş hak düşürücü süre bulunmaktadır. Buna göre dava hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Buna göre eş, diğer eşin zinasını beş yıl içinde ne zaman öğrenmişse, o andan itibaren altı ay içinde davayı açmak zorundadır. Beş yıl sonunda dava açma hakkı sona erer ve dava hakkı düşer ancak zinanın devam etmesi halinde her zina fiilinden itibaren süre en baştan işlemeye başlar. Zina fiilini affeden eşin, sonrasında aynı zina fiiline dayanarak dava açma hakkı yoktur.

Hayata Kast Pek Kötü Muamele ya da Onur Kırıcı Davranış Sebebiyle Boşanma Davası

 Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açılabilir.

Hayata kast, bir eşin diğerinin hayatına kast etmesi yani onu öldürme niyetini bazı fiillerle açıklamasıdır. Hayata kast, diğer eşi öldürmeye teşebbüs hali olabileceği gibi onu intihara teşvik ya da yardım etme şeklinde de olabilir. Hayata kastın her olayın şartlarına göre ayrı değerlendirilmesi gerekir.

Pek Kötü Muamele, diğer eşin vücut bütünlüğü ve sağlığına yönelik her türlü saldırı olarak kabul edilmektedir. Eşin diğer eşe şiddet uygulaması, aç bırakması, eziyet etmesi pek kötü muamele teşkil etmektedir.

Onur Kırıcı Davranış, eşlerden birinin diğer eşi küçük düşürmek, hakaret etmek veya onuruna saldırmak maksadıyla yapılan hareketlerdir.

Dava hakkı olan eş boşanma davasını öğrenmesinden itibaren altı ay ve her halde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmesiyle dava hakkı düşer. Affeden eşin dava hakkı bulunmamaktadır.

Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme Sebebiyle Boşanma Davası

Bu boşanma sebebi de kanunda özel boşanma sebebi olarak sayılmıştır.

Suç işleme her suç için değil, sadece küçük düşürücü suçlar için boşanma sebebi oluşturabilmektedir. Suçun küçük düşürücü olup olmadığı, toplumdaki anlayışa göre hakim tarafından takdir edilmektedir. Genellikle dolandırıcılık, hırsızlık, cinsel istismar gibi suçlar küçük düşürücü suç sayılmaktadır.

Haysiyetsiz hayat sürme, genellikle kumar bağımlılığı, ayyaşlık, hayat kadınlığı vb. olarak kabul edilmektedir. Eşlerden birinin sadece küçük düşürücü bir suç işlemesi ya da haysiyetsiz hayat sürmesi diğer eş için onunla birlikte yaşamayı çekilmez hale getirmemişse sırf bu hususlardan birinin varlığı boşanma sebebi oluşturmaz. Örneğin her ikisi de dolandırıcı veya alkolik olan eşler bu boşanma sebebine dayanamaz.

Bu boşanma sebebi her iki halde de herhangi bir hak düşürücü süreye bağlanmamıştır. İzmir boşanma avukatı, en iyi boşanma avukatı İzmir,  İzmir boşanma davasına bakan avukatlar, İzmir aile hukuku avukatı, İzmir en iyi boşanma avukatı, İzmir nafaka avukatı, İzmir icra avukatı

Terk Sebebiyle Boşanma Davası  

 Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği ya da haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hakim tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise, terk edilen eş boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.

Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hakim, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi halinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilan yoluyla yapılır. Ancak boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz.

Akıl Hastalığı Sebebiyle Boşanma Davası

 Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hale gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir.

Buradaki boşanma sebebine dayanabilmek için akıl hastalığının evlilik sırasında var olması gerekir. Hastalığın ne zaman başladığının önemi yoktur. Ancak eşlerden birinde evlenmeden önce evlenmeye engel olacak şekilde bir akıl hastalığı bulunmakta ise ve akıl hastalığı evlenmeden sonra da devam ediyorsa burada evlilik mutlak butlan sebebi ile sakattır. İzmir boşanma avukatı, en iyi boşanma avukatı İzmir,  İzmir boşanma davasına bakan avukatlar, İzmir aile hukuku avukatı, İzmir en iyi boşanma avukatı, İzmir nafaka avukatı, İzmir icra avukatı

Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması Sebebiyle Boşanma Davası

Yukarıda sayılan özel boşanma sebeplerinin aksine burada boşanma sebebi özel bir olguya dayanmamaktadır.

Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir. Bu hallerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.

Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu hâlde boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya hükmolunur. Bu hâlde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz.

Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir. İzmir boşanma avukatı, en iyi boşanma avukatı İzmir,  İzmir boşanma davasına bakan avukatlar, İzmir aile hukuku avukatı, İzmir en iyi boşanma avukatı, İzmir nafaka avukatı, İzmir icra avukatı

Boşanmanın Sonuçları

Boşanma kararı ile sadece evlilik sona ermemektedir. Boşanma davasının eşler yönünden kişisel, çocuklar yönünden ve mali olmak üzere bir takım sonuçları vardır.

Boşanma Kararının Eşler Yönünden Sonuçları

Boşanmış eşler yeniden evlenebilirler ancak kadının yeniden evlenebilmesi için üç yüz günlük bekleme süresinin geçmiş olması gerekir. Boşanan kadın doğum yapar ise bekleme süresi sona erer ya da kadın gebe olmadığını ispat eder veya eşler birbirleriyle tekrar evlenirlerse hakim bu süreyi kaldırır.

Eşlerin boşanması ile gündeme gelecek diğer konu mal rejiminin tasfiyesidir. Boşanma halinde eşlerin tabi olduğu mal rejimine göre tasfiyenin nasıl yapılacağı belirlenecektir.

Boşanma halinde kadın, evlenmeyle kazandığı kişisel durumunu korur ancak evlenmeden önceki soyadını yeniden alır.

Boşanma ile birlikte eşlerin birbirlerine miras hukukundan doğan herhangi bir hakları kalmaz.  Bundan sonra eşler birbirine bu sıfatla yasal mirasçı olamazlar. Yine eşlerin birbirleri lehine yapmış oldukları ölüme bağlı tasarruflar aksini belirlememiş iseler kendiliğinden hükümsüz olur.

Boşanma Kararının Çocuklar Yönünden Sonuçları

 Boşanma neticesinde çocukların velayeti hakim tarafından anne veya babadan birisine verilir. Bizim hukukumuzda ortak velayet söz konusu değildir. Velayetin kime verileceği konusunda hakime geniş bir takdir yetkisi verilmiştir. Hakim çocuğun velayetinin kime bırakılacağı konusunda karar verirken öncelikli olarak çocuğun üstün yararını düşünecektir.

Velayetin verilmesinde, çocuğun kimin yanında olursa daha iyi yetişmesi ve üstün yararı önemli olduğu için, eşlerin mali durumları veya eşlerin boşanmadaki kusurları önemli değildir. Hakim çocuğun hangi eş yanında daha iyi yetişeceği kanaatine varırsa çocuğun velayetini mali durumu iyi olmayan veya boşanmada kusurlu olan tarafa da verebilir.

 Boşanmanın Mali Sonuçları

 Boşanmanın mali sonuçları maddi tazminat, manevi tazminat ve nafakayı kapsamaktadır.

 Maddi Tazminat

Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir.

Kusursuzluk mutlak bir kusursuzluk değildir. Çünkü boşanma davasında taraflardan birinin hiç kusurunun bulunmaması nadiren rastlanılan durumlardandır. Burada önemli olan tazminat isteyen eşin herhangi bir kusurunun bulunup bulunmadığı değil boşanma sebebinde kusurunun bulunup bulunmadığıdır.

Tazminatın miktarı hakim tarafından belirlenir. Tazminat miktarının uğranılan zararın tam karşılığı olması gibi bir zorunluluk yoktur. Hakim tarafların mali ve sosyal durumlarını ve kusur derecelerini göz önünde bulundurarak tazminat miktarını belirler. İzmir boşanma avukatı, en iyi boşanma avukatı İzmir,  İzmir boşanma davasına bakan avukatlar, İzmir aile hukuku avukatı, İzmir en iyi boşanma avukatı, İzmir nafaka avukatı, İzmir icra avukatı

Maddi tazminatın mutlaka boşanma davası ile istenilmesi zorunlu değildir. Ayrı bir dava ile de talep edilebilir.

Manevi  Tazminat

Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun bir miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.

Manevi tazminat olarak paradan başka bir şeye karar verilemez. Tazminat miktarı hakim tarafından belirlenir.

Yoksulluk Nafakası

 Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında nafaka isteyebilir.

Nafakayı ödeyecek olan eşin mali gücü nafaka miktarının belirlenmesinde önem arz etmektedir. Nafaka ödeme yükümlüsünün hiç ödeme gücü yoksa yoksulluk nafakasına karar verilemez. Yoksulluk nafakasının amacı talepte bulunanı yoksulluktan kurtarmaktır.

Çekişmeli boşanma davasının çok önemli hazırlık süreci bulunmaktadır. Yine dava süreci gerek usul gerekse de esas yönünden iyi ve etkin bir takip gerektirmektedir. Bu nedenle kişilerin Boşanma Davası için uzman avukat ile çalışmasını tavsiye ediyoruz.

İzmir Boşanma Avukatı, İzmir Boşanma Davasına Bakan Avukatlar, İzmir Aile Hukuku Avukatı, İzmir Nafaka Davası Avukatı olarak boşanma süreciniz için tarafımızla irtibata geçebilirsiniz.

İzmir boşanma avukatı, en iyi boşanma avukatı İzmir,  İzmir boşanma davasına bakan avukatlar, İzmir aile hukuku avukatı, İzmir en iyi boşanma avukatı, İzmir nafaka avukatı, İzmir icra avukatı

[bt_highlight][/bt_highlight]Kanun koyucu, MK. md. 174’de, boşanma sonucunda maddi ve manevi zarara uğrayan tarafın, belirli koşullar altında, karşı taraftan tazminat talep edebileceğini hükme bağlamıştır. MK. md. 174/I göre, “mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir tazminat isteyebilir’’. Boşanma sonucunda mevcut veya beklenen menfaatleri zarar gören davacı tarafın, karşı taraftan maddi tazminat talebinde bulunabilmesi için, her şeyden önce, davalı tarafın kusurlu olması zorunludur. Örneğin, boşanma davasının sebebi akıl hastalığı ise, akıl hastası olan taraftan, davacı tarafın maddi tazminat talep etmesi hukuken mümkün değildir.

Boşanan taraflardan kusursuz veya az kusurlu olan davacı tarafın, davalı taraftan maddi tazminat talebinde bulunabilmesi için, ayrıca boşanmadan dolayı mevcut bir menfaatinin yada beklenen bir menfaatinin zarar görmüş (zedelenmiş) olması zorunludur. Mevcut menfaatlerden maksat, boşanan tarafın evlilik birliği devam etseydi, bundan elde etmeye devam edeceği maddi menfaatlerdir.

Hakim, boşanma sonucunda maddi tazminata karar verirken, maddi tazminat talep eden tarafın ileri sürmüş olduğu her vakıayı ayrı olarak özenle değerlendirmeye tabi tutmalıdır. Zira, talep edilen maddi tazminata ilişkin olarak ileri sürülen her sebep, boşanmanın neticesinde ortaya çıkan maddi zararın uygun bir sebebi olmayabilir.

Medeni Kanun madde 178’ de, “evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zaman aşımına uğrar’’ demekle, boşanma sonucunda ortaya çıkan maddi tazminata ilişkin talebin hem boşanma davasıyla hem de boşanma davası kesinleştikten sonra bir yıl içinde kullanılabileceğini dolaylı olsa da ifade etmiş olmaktadır.

Hakim, maddi zarar miktarının hesaplanmasında, özellikle, hakkaniyeti, tarafların kusurlarının yoğunluğunu, eğitim seviyeleri, yaşlarını, sosyal durumlarını, tekrar bir evlilik yapıp yapamayacaklarını ve tazminat miktarının her hangi bir sebepsiz zenginleşmeye sebebiyet verip vermediğini, özenle dikkate almalıdır. Ancak, hakim, kanun koyucunun kendine tanımış olduğu taktir yetkisini kullanarak ve mevcut delilleri değerlendirerek, her zaman, talep edilen maddi tazminat miktarından daha az bir tazminat miktarına hükmedebilir.

Boşanan tarafların da, maddi tazminatın ödenme şeklini aralarında kararlaştırmaları her zaman mümkündür. Ancak, tarafların bu konuda yapmış olduğu anlaşmanın ayrıca hakim tarafından da onaylanması yasal bir zorunluluktur.

Kanun koyucu, Medeni Kanun’da, boşanmada maddi tazminatla beraber manevi tazminatı da düzenlemiştir. Zira, boşanma durumunda, boşanan tarafların sadece mevcut veya gelecekteki maddi menfaatleri değil, aynı zamanda, kişilik hakları da zarar görebilir. Davacının kişilik haklarına zarar verdiğini iddia ettiği ve boşanmaya da sebep olan karşı tarafın kusurlu davranışı, manevi zararın uygun bir sonucu olmalıdır. Kişilik hakkında meydana gelen eksilmenin hesaplanması, işin mahiyeti gereği, maddi zararların hesaplanmasına nazaran genellikle daha zordur. Nitekim, bu düşüncelerden hareket eden kanun koyucu da, MK. md. 174/II‘ de‚ ‘‘boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir‘‘ diyerek, bu konuda hakime geniş bir taktir yetkisi tanımıştır.

İş Hukukunun Tanımı

İş hukukunun tanımı, toplumda bireylerin iş ilişkilerini düzenleyen uyulması zorunlu kuralların bütünüdür. İş hukukunun toplumsal yaşam içinde düzenlediği ilişkiler iş ilişkileridir. Ancak iş hukukunun tanımı tüm iş ilişkilerini düzenlemez.

İş hukukunun düzenlediği iş ilişkilerinin özellikleri şunlardır:

  • İş hukukunun tanımı kuralları ile düzenlenen bir iş ilişkisinin, iş sözleşmesine(hizmet akdine) dayalı olması gerekir. Bu iş sözleşmesinin tarafları işçi ve işverendir.
  • İş sözleşmesinin tarafları arasındaki hukuki ilişki; işveren adına ve hesabına iş görmesine yol açarak, işçiyi işverene bağımlı kılar. Öğretide tabiiyet olarak ifade edilen bu bağımlılık teknik, ekonomik ve hukuki bağımlılık olarak karşımıza çıkar.
  1. İşçinin; işverene işin yapılması ile yürütüm biçimi ve koşulları yönünden bağlı olması teknik,
  2. iş görmesi karşılığında düzenli ve sürekli bir gelir elde etmesi ekonomik,
  3. işverenin gözetimi ve yönetimi altında iş görmesi ise, hukuki yönden işverene olan bağımlılığını ifade eder.
  • Bu nedenle kendi adına ve hesabına bağımsız olarak çalışan esnaf, sanatkarlar ve serbest meslek sahipleri ile iş sözleşmesi dışında istisna(eser)akdi, vekalet akdi gibi konusu yine insan emeği olan başka sözleşme türlerine bağlı olarak çalışan müteahhitler ve iş sahipleri ya da vekiller ile müvekkilleri arasındaki iş ilişkileri bu hukuk dalının düzenleme alanı dışında kalır.
  • Statü hukukuna bağlı olarak çalışanların iş ilişkileri iş hukukunun dışında kalır. Bu nedenle memurların(kamu görevlilerinin) iş ilişkileri idare hukuku tarafından düzenlenir.