İzmir ceza avukatı Mert Sezgin

AÇIĞA İMZANIN KÖTÜYE KULLANILMASI SUÇU (TCK M.209)

Açığa İmzanın Kötüye Kullanılması suçu Türk Ceza Kanunu’nun 209. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;

 “Belirli bir tarzda doldurulup kullanılmak üzere kendisine teslim olunan imzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kağıdı, verilme nedeninden farklı bir şekilde dolduran kişi, şikayet üzerine, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

“ İmzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kağıdı hukuka aykırı olarak ele geçirip veya elde bulundurup da hukuki sonuç doğuracak şekilde dolduran kişi, belgede sahtecilik hükümlerine göre cezalandırılır.”

Bu suçla korunmak istenilen hukuki yarar sözleşmelere olan güvenin sağlanmasıdır. Suçun konusu imzalı olan tamamen veya kısmen boş bir kağıttır. Fail kendisine teslim edildiği anda belge olmayan imzalı kağıdı belge haline getirmektedir. Bu suçun oluşabilmesi için imza sahibinin kağıdı faile kendi isteği ile teslim etmiş olması gerekir. Suç imzalı ve kısmen veya tamamen boş kağıdın verilme nedeninden farklı bir şekilde doldurulmasıyla tamamlanır.  Ancak imzalı ve tamamen veya kısmen boş kağıdın teslim edilen kişi dışında başka bir kişi tarafından hukuka aykırı bir biçimde ele geçirildikten sonra doldurulup belge haline getirilmesi durumunda belgede sahtecilik suçu oluşur.

Açığa İmzanın Kötüye Kullanılması Suçu Şikayete Tabidir

Mağdur şikayet hakkını suçun öğrenildiği tarihten itibaren 6 ay içerisinde yapması gerekir. Aksi halde kişi şikayet hakkını kaybetmektedir. Şikayetten vazgeçme kamu davasının düşmesi sonucunu doğurur.

 Bu suç tipi uzlaşmaya bağlı suçlar kategorisinde yer almaktadır.

Uzlaşma; şüpheli ile mağdurun bir uzlaştırmacı aracılığıyla görüşme sağlanarak uzlaşmasıdır. Uzlaşma sağlanması halinde dava açılmamaktadır. Bu suç tipinde olağan dava zamanaşımı süresi 8 yıldır. Suçun, üzerinden 8 yıl geçtikten sonra öğrenilmesi ve şikayette bulunulmadı halinde dava zamanaşımına uğramış olmaktadır.

Adli Para Cezasına Çevirme, Erteleme ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması

Açığa Atılan İmzanın Kötüye Kullanılması suçu kapsamında verilen hapis cezası para cezasına çevrilebilir. Şartların oluşması halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebileceği gibi verilen cezada erteleme yoluna gidilebilir. Bu suç tipinde görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemesidir.

İzmir ceza avukatı olarak tarafımızla iletişime geçebilirsiniz.

kişinin hatırasına hakaret suçu, av. Mert Ali Rıza Sezgin

KİŞİNİN HATIRASINA HAKARET SUÇU (TCK M.130)

Kişinin hatırasına hakaret suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 130. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;

‘Bir kimsenin öldükten sonra hatırasına en az üç kişiyle ihtilat ederek hakaret eden kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Ceza, hakaretin alenen işlenmesi halinde, altıda biri oranında artırılır.

Bir ölünün kısmen veya tamamen ceset veya kemiklerini alan veya ceset veya kemikler hakkında tahkir edici fiillerde bulunan kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.’

Kanun maddesinde bir kimsenin öldükten sonra hatırasına üç kişi ile ihtilat edilerek hakaret edilmesi suç sayılmıştır. Suçun alenen işlenmesi ise cezanın ağırlaştırılmasını gerektiren nitelikli hal olarak düzenlenmiştir.

TCK m.103/2 de ise suçun konusunu ölen kişinin cesedi ile kemikleri oluşturmaktadır. Ölünün ceset veya kemiklerini almak ya da ceset veya kemikler hakkında tahkir edici fiillerde bulunmak suçun konusunu oluşturmaktadır. Cesedi parçalamak, cesetle cinsel ilişkiye girmek, cesedi tekmelemek veya cesedin bulunduğu tabutu tekmelemek vb. Cesede karşı sözlü olarak hakaret eyleminde bulunma halinde ise TCK m.130/1 uyarınca suç işlenmiş olacaktır.

Atatürk’ün hatırasına yönelik yapılan aşağılayıcı fiiller 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun’da düzenlendiği için TCK m.130 uygulama alanı bulmayacaktır.

kişinin hatırasına hakaret

HUKUKA UYGUNLUK NEDENLERİ

Ceset üzerinde yapılan beden muayenesi, moleküler inceleme, ölen kişinin kimliğini tespit için yapılan inceleme, adli muayene ve otopsi gibi haller ve bunun için cesedin mezardan çıkarılması durumları hukuka uygunluk nedeni teşkil eder. Ölüden 2238 sayılı Organ ve Doku Alınması, Saklanması, Aşılanması ve Nakli Hakkında Kanun gereği yapılan işlemler de hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilir.

kişinin hatırasına hakaret suçu

NİTELİKLİ HAL

TCK m. 130/1’e göre hakaretin alenen işlenmesi halinde, ceza altıda biri oranında artırılır.

kişinin hatırasına hakaret

ŞİKAYET SÜRESİ VE ŞİKAYETTE BULUNABİLECEK KİŞİLER

Kişinin hatırasına hakaret suçu şikayete tabi suçlardandır. Şikayet süresi fiilin ve failin öğrenildiği andan itibaren 6 aydır.

Ölen kişinin ikinci dereceye kadar üstsoyu ve altsoyu; yani anne, baba, dede, çocuk, torun, eş ve kardeşleri tarafından şikayette bulunulabilir.

UZLAŞMA VE YETKİLİ MAHKEME

Kişinin hatırasına hakaret suçu uzlaşmaya tabi suçlardandır. Uzlaşmanın gerçekleşmesi halinde dava açılmaz, uzlaşmanın sağlanmaması halinde dava aşamasına geçilmektedir. İzmir ceza avukatı olarak tüm hukuki ve cezai problemlerinizle ilgili tarafımızla iletişime geçebilirsiniz.

İzmir gayrimenkul avukatı Mert Sezgin

İZMİR GAYRİMENKUL AVUKATI

GAYRİMENKUL HUKUKU NEDİR ? gayrimenkul avukatı

Gayrimenkul, taşınması mümkün olmayan ev, arazi, arsa, bağımsız bölüm gibi eşyalara verilen isimdir. Gayrimenkul hukuku ise tüm taşınmalar üzerinde yapılan tasarruflar ile ilgili hususları düzenleyen ve inceleyen hukuk dalıdır. Gayrimenkul hukuku, çok geniş bir alanı kapsaması nedeniyle bu alanda kanunlar ve yönetmelikler ile çok fazla düzenleme barındırmaktadır. Gayrimenkul olarak tabir edilen eşyalar, kişiler tarafından yaşamlarını devam ettirmek maksadıyla kullanılabildiği gibi sadece yatırım amacıyla da kullanılabilmektedir. Bu hukuk dalını oluşturan eşyalar diğer taşınabilir eşyalara kıyasla maddi değer olarak daha yüksek olabilmektedir. Taşınmazlara gelebilecek zararlar bazen çok yüksek olabilmekte hatta telafisi mümkün olmayan zararlarla karşılaşılabilmektedir. Bu nedenle gayrimenkul hukukunu kapsayan eşyaların korunması için sağlam temellere dayalı kanuni düzenlemeler yapılmıştır. gayrimenkul avukatı

Günümüzde gayrimenkul hukuku alanında en çok karşılaşılan dava türü muris muvazaası nedeniyle tapu iptal ve tescil davalarıdır.  Diğer bir ifade ile mirastan mal kaçırma olarak ifade edilen muris muvazaası mirasçıların sahip olduğu miras hakkını ortadan kaldırabilmek için miras bırakan tarafından hileli olarak elden çıkarması durumudur. 

GAYRİMENKUL AVUKATI KİMDİR ?

Gayrimenkul avukatı tabiri, gayrimenkul hukuku alanı üzerinde çalışan, bu konuda bilgi ve tecrübe birikimine sahip avukattır. Gayrimenkul hukuku çok geniş alanı kapsadığı için hata yapma ve hak kaybı yaşama riski yüksek olan bir alandır. Bu nedenle gayrimenkul hukuku alanında bilgi birikimine sahip avukatlar ile çalışmak hak kaybının önüne geçilmesi hususunda büyük önem arz etmektedir. gayrimenkul avukatı

Tarafımızca bu alanda verilen başlıca hizmetler;

Tapu iptal ve tescil davaları,

El atmanın önlenmesi ile ecrimisil davaları, 

İzle-i Şuyu (ortaklığın giderilmesi) davası,

Kat karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı davalar,

Gayrimenkul satış vaadinden kaynaklanan davalar,

Alım-satım sözleşmelerinin düzenlenmesi,

Protokollerin hazırlanması, 

Kira sözleşmelerinin hazırlanması,

Kiralananın tahliyesi,

 Kira tespit davası,

Kira alacağı ile ilgili icra takibi,

Geçit hakkı davaları.

İzmir gayrimenkul avukatı olarak bu alanda hizmet sağlamakta müvekkillerimizin hak kaybı yaşamaması ve hukuki problemlerinin çözümü hususunda en etkili hukuki desteği vermekteyiz. Hukuki problemleriniz için tarafımızla irtibata geçebilir, hukuki danışmanlık alabilir, dava açılması veya takibi için tarafımızla çalışabilirsiniz. 

 

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu, İzmir en iyi ceza avukatı

ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİNİ İHLAL SUÇU (TCK M.134)

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 134. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; ‘Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır. İzmir en iyi ceza avukatı

Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.’ İzmir en iyi ceza avukatı

TCK m. 137’de ise suçunu nitelikli hali düzenlenmiştir. Buna göre; ‘Yukarıdaki maddelerde tanımlanan suçların; a) Kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak suretiyle, b) Belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle, İşlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.’ İzmir en iyi ceza avukatı

Özel hayatın gizliliğine müdahale oluşturan her türlü davranış bu suçu oluşturur. Özel yaşamın gizliliğine yönelik müdahalenin herhangi bir hak ve yetkiye dayanamaması gerekmektedir. Açık veya örtülü bir rızaya dayanarak yapılan eylemler bu suçu oluşturmayacaktır. Ancak rıza hangi kapsamda verilmiş ise o çerçevede gerçekleştirilen eylemler hukuka uygun hale gelecektir. Örneğin özel yaşam alanına girilmesine gösterilen rıza bunun kayda alınması veya ifşa edilmesini de kapsamıyorsa işlenen fiil suç teşkil edecektir. İzmir en iyi ceza avukatı

Burada en çok karşılaşılan sorun gazetecilik mesleğinin icrası çerçevesinde gerçekleştirilen eylemlerin bu suçu oluşturup oluşturmadığı noktasında toplanmaktadır. Özellikle ünlü, medyaya yakın kişilerin özel hayatına ilişkin haberlerin yapılması çokça tartışılmaktadır. Ancak kamuoyu tarafından tanınan kişiler hakkında yapılan magazinsel haberler de ifade özgürlüğü kapsamındaki basın özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilebilmektedir. Bu tür haberlerin suç teşkil edip etmediğini haber yapılan kişi ile haberin içeriğine göre ayrı ayrı değerlendirmek gerekmektedir.      

Kişinin bir daha kanıt elde etme olanağının bulunmadığı ve yetkili makamlara başvurma imkanının olmadığı ani gelişen durumlarda örneğin; kedisine karşı gerçekleştirilen hakaret, tehdit, cinsel saldırı, iftira, şantaj gibi eylemlere ilişkin delillerin kaybolmasını engellemek ve yetkili makamlara sunmak için saldırıyı gerçekleştiren kişinin eylemlerini bilgisi dışında kayıt altına alması suç teşkil etmemektedir.

ŞİKAYET VE UZLAŞTIRMA

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu şikayete tabidir. Şikayet olmadan soruşturma ve kovuşturma yapılamaz. Şikayet süresi fiilin ve failin öğrenildiği tarihten itibaren 6 aydır. 6 aylık süre hak düşürücü süre olup resen dikkate alınması gerekmektedir.

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu uzlaşmaya tabi suçlar arasındadır. Uzlaşma sağlanamaması halinde soruşturma ve kovuşturmaya devam edilebilir.

HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİYE BIRAKILMASI VE ERTELEME

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması; hakkında cezaya hükmedilen sanığın belirli şartlar altında ve bu şartlara uyması koşuluyla hükmolunan cezanın bir sonuç doğurmamasıdır. Bu suç tipinde kamu davası açıldıktan sonra yapılan yargılama sonucunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir. en iyi ceza avukatı

 Erteleme; yapılan yargılama sonucunda belirlenen cezanın cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesi olarak tanımlanabilir. Bu suç tipinde de mahkemece verilen ceza ertelenebilmektedir.

 İzmir’de Ceza Avukatı, İzmir Ceza Avukatı, İzmir’de en iyi Ceza Avukatı, araştırmalarının dikkatli yapılması gerekmektedir. Tarafımızca Ceza Hukukuna ilişkin davalar Asliye Ceza Mahkemesi ve Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davaların her alanında hizmet verilmektedir.

terk nedeniyle boşanma davası izmir boşanma avukatı

TERK NEDENİYLE BOŞANMA DAVASI

Türk Medeni Kanunu’nun 164. maddesine göre; ‘’Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hâkim veya noter tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır. boşanma avukatı

Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hâkim veya noter, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi hâlinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilân yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz.’’ boşanma avukatı

TERKİN ŞARTLARI

a-) Eşlerden birinin ortak konutu terk etmesi. boşanma avukatı

-Ortak konut, evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri yerine getirmemek maksadıyla terk edilmelidir. Konuttan ayrılmak haklı bir sebebe dayanıyorsa terk olarak kabul edilmez. Örneğin iş için seyahate çıkma, askere gitme, cenazeye gitme vb. Ayrıcı eşlerden biri eşini anne ve babası ile oturmaya zorlaması halinde terk haklı sebebe dayanır.

-Tek için haklı sebep ortadan kalktıktan sonra eşin ortak konuta dönmemeye devam etmesi. Örneğin cenaze için farklı bir şehre giden eşin aradan uzun zaman geçmesine rağmen geri dönmemesi. boşanma avukatı

-Eşin diğer eşi haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmesini engellemesi hali de terk olarak kabul edilir. Örneğin eşin haklı bir sebep olmadan evin anahtarlarını değiştirerek konuta almaması.

b-) Terkin en az 6 ay sürmüş olması gerekir.  6 aylık süre dolmadan terke boşanma davası açılması mümkün değildir.

c-) Terk eden eşe hakim veya noter aracılığıyla ihtarda bulunulması ve buna rağmen eşin konuta dönmemesi gerekir. boşanma avukatı

Eşe ihtar çekilebilmesi için terk ettiği tarihten itibaren 4 ay geçmiş olması gerekir. 6 aylık sürenin 4 ayı ihtardan önce 2 ayı ihtardan sonra geçerek dolmalıdır. İhtar bu 4 aylık süreçten sonra istenilen zamanda çekilebilir. Bu süreler dolduktan sonra terke dayalı boşanma davası açılabilir.

Terk mutlak bir boşanma sebebi olup kanunda düzenlenen şartlar gerçekleşmişse hakim boşanmaya karar vermek zorundadır. Şartlar gerçekleştikten sonra terk eden eşin konuta dönmek istemesi veya dönmesi davayı değiştirmez. boşanma avukatı

Boşanma davaları detaylı hukuki bilgiye ve usul kurallarına dayanmaktadır. Bu nedenle tarafların davalarını avukat aracılığı ile açmalarını tavsiye etmekteyiz. Boşanma davalarınız ile ilgili Boşanma Avukatı olarak her zaman tarafımızla iletişime geçebilirsiniz.

Aldatma-nedeniyle-bosanma-davasi-izmir-bosanma-avukati-izmir-avukati

ALDATMA – ZİNA NEDENİYLE BOŞANMA DAVASI

Zina (Aldatma); evlilik devam ederken eşlerden birinin karşı cinsten biri ile isteyerek cinsel ilişkide bulunması olarak tanımlanmaktadır. en iyi boşanma avukatı izmir

Eşlerin eşcinsel ilişkileri aldatma/zina olarak kabul edilmez, bu durumda TMK m. 163 gereği haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle boşanma davası açılabilir.  en iyi boşanma avukatı izmir

Aldatma/zinanın varlığı için sürekli olarak bir başkası ile cinsel ilişkide bulunulması aranmaz, cinsel ilişkinin bir defa gerçekleştiğinin tespit edilmesi yeterlidir. en iyi boşanma avukatı izmir

Cinsel ilişki de bulunmadan bir başkası ile gezmek, flört etmek zina olarak kabul edilmemektedir. Ancak eşin bir başkası ile aynı otel odasında kalması, eşin yalnızken karşı cinsten birini ortak konuta alması halinde aldatma/zinanın varlığı ispatlanmış kabul edilir.

Aldatmanın ispatında; tanık anlatımları, usulüne uygun olarak elde edilmiş fotoğraf ve video kayıtları, telefon görüşmeleri, sms/whatsapp yazışmaları, banka kayıtları, otel kayıtları, uçak kayıtları, sadece aldatmanın varlığını ispat edebilmek için bir kereliğine yapılmış ses kaydı kullanılabilmektedir. en iyi boşanma avukatı izmir

Aldatma – Zina Nedeniyle Boşanma Davası Açma Süresi

Türk Medeni Kanunu’nun 161/2. Maddesinde zina nedeniyle boşanma davası açılmasında hak düşürücü süre düzenlenmiştir. Buna göre; eşlerden birinin aldatma fiilini öğrenmesinden itibaren 6 ay içinde dava açma hakkı vardır. Her halde aldatma fiilinin gerçekleştirilmesinden 5 yıl içerisinde davanın açılması gerekmektedir. Dolayısıyla diğer eşin aldatmasını 5 yıl içinde ne zaman öğrenmişse, o andan itibaren 6 ay içinde dava açmak zorundadır. 5 yıl sonunda eşin dava açma hakkı sona erer. Süre hak düşürücü süre olduğu için hakim tarafından resen dikkate alınır.

Aldatma sebebiyle boşanma davası açma hakkı düşmüş olsa bile bu durum geçimsizliğe sebep oluyorsa TMK m. 166’ya dayanılarak evlilik birlikteliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davası açılabilir.en iyi boşanma avukatı izmir

Af

TMK m.161/3 e göre affeden tarafın aldatmaya dayanarak dava açma hakkı yoktur. Eşlerden biri aldatıldığını öğrendikten sonra eşini affedip evliliğine devam ederse sonrasında bu aldatma fiiline dayanarak boşanma davası açamaz. boşanma avukatı izmir avukat

Aldatmaya dayalı boşanma davası sadece aldatma olgusuna dayalı açılabileceği gibi hem aldatma hem de şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma davasına dayalı olarak açılabilir. Bu durumda aldatma eyleminin ispat edilmemesi halinde hakim şiddetli geçimsizlik halinin gerçekleşip gerçekleşmediğine bakarak boşanmaya karar verebilecektir. en iyi boşanma avukatı İzmir

Aldatılan eş aldatma nedeniyle maddi tazminat, manevi tazminat ve nafaka taleplerinde bulunabilir. Hakim tarafından aldatmanın ispat edilip edilmediği, edildi ise aldatan eşin maddi durumu vb. hususlara bakarak aldatılan eş lehine maddi/manevi tazminat ve nafakaya hükmedebilecektir.

Şunu da belirtmek gerekir ki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu kararına göre; eşin aldatma eylemini gerçekleştirdiği üçüncü kişiden sadece aldatma eylemine dayanarak tazminat talep edilebilmesi mümkün değildir. Sadakat yükümlülüğü sadece eşler arasında geçerli olup bu durum haksız fiil olarak da değerlendirilemez.

İzmir Boşanma Avukatı, İzmir’de nafaka davaları, boşanma davaları, velayet davaları ile ilgili konuların her alanında hizmet verilmektedir. Bu konuda danışma ve avukatlık hizmetleri için tarafımızla iletişime geçmeniz yeterlidir. Tarafımızca yüksek fiyatlar talep edilmemekte ve tarafların mağduriyetlerinin giderilmesi hedeflenmektedir. Dosyanız hangi aşamada olursa olsun tarafımızdan danışmanlık veya avukatlık hizmeti alabilirsiniz. olarak boşanma süreciniz için tarafımızla irtibata geçebilirsiniz.

Küçük Düşürücü Suç İşleme Haysiyetsiz Hayat Sürme Nedeniyle Boşanma, İzmir boşanma avukatı, İzmir avukat, İzmir Ceza avukatı

KÜÇÜK DÜŞÜRÜCÜ SUÇ İŞLEME VE HAYSİYETSİZ HAYAT SÜRME NEDENİYLE BOŞANMA DAVASI

Türk Medeni Kanunu’nun 163. Maddesinde suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme boşanma nedeni olarak sayılmıştır. Buna göre ‘Eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir.izmir avukat izmir boşanma avukatı

Küçük Düşürücü Suç İşleme; Kanunda hangi suçların küçük düşürücü olduğu belirtilmemiştir. Suçun küçük düşürücü olup olmadığı verilen ceza miktarına göre değil fiilin niteliği ve niceliğine göre tespit edilmektedir. Kişinin toplumdaki konumunu olumsuz etkileyen ve ahlaki bakımdan kınanmasına neden olan suçların küçük düşürücü nitelik taşıdığı söylenebilir. Küçük düşürücü suç, toplumdaki anlayışa, bakış açısına ve toplumdaki kurallara göre hakim tarafından belirlenmektedir. Hırsızlık, Yağma (Gasp), İrtikap, Cinsel İstismar, Cinsel Taciz, Dolandırıcılık, Zimmet, Hileli İflas, Güveni Kötüye Kullanma, Sahtecilik, Kasten Öldürme, Kasten Öldürmeye Teşebbüs, Uyuşturucu Madde Ticareti,  vb. suçlar küçük düşürücü suçlar olarak kabul edilmektedir. Küçük düşürücü suçun boşanma nedeni olarak sayılabilmesi için suçun taraflar evlendikten sonra işlenmiş olması gerekir aksi halde boşanma nedeni olarak kabul edilemez. izmir avukat izmir boşanma avukatı

Eşlerden birinin küçük düşürücü suç işleme sebebine dayanarak boşanma davası açabilmesi için diğer eş tarafından suçun kasten işlenmiş olması gerekmektedir. Taksirle işlenen suçlar, meşru müdafaa nedeniyle gerçekleştirilen eylemler, TMK 163’ e göre boşanma nedeni olarak kabul edilemezler. izmir avukat izmir boşanma avukatı

Eşin küçük düşürücü suç işlemesi halinde ceza yargılamasına uğraması ve ceza alması şart değildir, boşanma davası görülen mahkeme eşin böyle bir suçun işlenip işlemediğini incelemesi gerekmektedir.

Haysiyetsiz Hayat Sürme; toplumun ahlak anlayışına ve değer yargılarına göre değişkenlik göstermektedir. Toplumun değerleri ile ahlak, şeref ve namus anlayışına aykırı yaşam tarzının benimsenmesi ve bu yaşam tarzının devamlılık göstermesi haysiyetsiz hayat sürme olarak açıklanabilir. Genel olarak hayat kadınlığı, eşcinsel ilişkiler yaşamak, üçüncü kişilerle evlilik dışı ilişkiler yaşamak, teşhircilik, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kumarbazlık, maddi durumu iyi olmasına rağmen dilenmek vb. gibi haller haysiyetsiz hayat sürme olarak kabul edilir. Burada söz konusu eylemlerin devamlı yapılıp yapılmadığına bakılır. Bir seferlik gerçekleştirilmiş olması haysiyetsiz hayat sürme olarak kabul edilmez. Ancak küçük düşürücü suçun bir kez işlenmesi boşanmaya karar verilmesi için yeterlidir. Örneğin bir eşin diğerini bir defaya mahsus aldatmasına dayalı olarak Zina fiilinden boşanmaya karar verilebilirken TMK 163’e dayalı haysiyetsiz hayat sürme fiiline dayalı olarak boşanmaya karar verilemez. izmir avukat izmir boşanma avukatı

İzmir Boşanma Avukatı, İzmir’de nafaka davaları, boşanma davaları, velayet davaları ile ilgili konuların her alanında hizmet verilmektedir. Bu konuda danışma ve avukatlık hizmetleri için tarafımızla iletişime geçmeniz yeterlidir. Tarafımızca yüksek fiyatlar talep edilmemekte ve tarafların mağduriyetlerinin giderilmesi hedeflenmektedir. Dosyanız hangi aşamada olursa olsun tarafımızdan danışmanlık veya avukatlık hizmeti alabilirsiniz. olarak boşanma süreciniz için tarafımızla irtibata geçebilirsiniz.

Hayata Kast, Pek Kötü Muamele ya da Onur Kırıcı Davranış Nedeniyle Boşanma Davası, İzmir boşanma avukatı, İzmir avukat, İzmir ceza avukatı

HAYATA KAST, PEK KÖTÜ MUAMELE YA DA ONUR KIRICI DAVRANIŞ NEDENİYLE BOŞANMA

TMK madde 162’de ‘’Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir. Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur.’’ denilmek suretiyle mutlak, kusura dayalı ve özel boşanma sebebi sayılmıştır. Kanun maddesinde sayılan boşanma sebebi üç farklı şekilde ortaya çıkmaktadır. izmir boşanma avukatı izmir avukat

Hayata Kast

Eşin diğer eşi öldürme niyetini ortaya koyacak fiillerde bulunmasıdır. Eşin diğerini öldürmeye teşebbüs etmesi, intihara teşvik veya yardım etmesi, eşin hayatta kalması için bir fiilde bulunması gerekirken bunu yapmaması hayata kast sebebi olarak sayılabilir. Eşin hayata kast eylemini harekete geçirdikten sonra eşini öldürmekten vazgeçmesi halinde de hayata kast şartı gerçekleşmiş kabul edilir. izmir boşanma avukatı izmir avukat

Pek Fena Muamele

Eşin diğerinin vücut bütünlüğüne veya sağlığına karşı gerçekleştirdiği her türlü saldırı pek fena muamele olarak kabul edilir. Bu saldırının sürekli veya düzenli aralıklarda olması şart değildir, bazen tek bir davranış da pek fena muamelenin oluşması için yeterlidir. Eşini dövmek, normal olmayan cinsel ilişkiye zorlamak, eve kilitlemek verilebilecek örneklerden bazılarıdır. izmir boşanma avukatı izmir avukat

Onur Kırıcı Davranış

Eşin diğer eşi aşağılamak, küçük düşürmek maksadıyla onuruna yönelik yaptığı haksız saldırıdır. Eşine sinirlenip toplum içinde ona hakaret etmek, eşini evden dışarı atmak, eşine iftirada bulunmak örnek verilebilir.

Yukarıda sayılan boşanma sebeplerine maruz kalan eşin bu sebeplerden boşanma hakkı boşanma sebebini öğrenmesinden (eylemlerin kendisine gerçekleştirilmesinden itibaren) 6 ay ve her halde sebebin doğumu üzerinden 5 yıl içerisinde dava açması gereklidir. Söz konusu süreler hak düşürücü süre olup hakim tarafından resen dikkat edilecektir. izmir boşanma avukatı izmir avukat

Eşin yukarıda sayılan boşanma sebeplerine maruz kalmasından sonra diğer eşi affetmesi halinde ise sonradan bu sebeplere dayanarak boşanmaya karar verilmesini isteme hakkı yoktur. izmir boşanma avukatı izmir avukatı

Maddi, Manevi Tazminat ve Nafaka

Hayata kast, pek kötü muamele ya da onur kırıcı davranışa maruz kalan, kişilik hakkı saldırıya uğrayan kusursuz veya daha az kusurlu eş kusurlu eşinden uygun bir maddi/manevi tazminat ve nafaka isteyebilir.

Kusursuzluk mutlak bir kusursuzluk değildir. Çünkü boşanma davasında taraflardan birinin hiç kusurunun bulunmaması nadiren rastlanılan durumlardandır. Burada önemli olan tazminat isteyen eşin herhangi bir kusurunun bulunup bulunmadığı değil boşanma sebebinde kusurunun bulunup bulunmadığıdır. izmir boşanma avukatı izmir avukat

Tazminatın miktarı hakim tarafından belirlenir. Tazminat miktarının uğranılan zararın tam karşılığı olması gibi bir zorunluluk yoktur. Hakim, tarafların mali ve sosyal durumlarını ve kusur derecelerini göz önünde bulundurarak tazminat miktarını belirler. Maddi ve manevi tazminatın mutlaka boşanma davası ile istenilmesi zorunlu değildir. Ayrı bir dava ile de talep edilebilir. izmir boşanma avukatı izmir avukat

Nafakayı ödeyecek olan eşin mali gücü nafaka miktarının belirlenmesinde önem arz etmektedir. Nafaka ödeme yükümlüsünün hiç ödeme gücü yoksa yoksulluk nafakasına karar verilemez. Yoksulluk nafakasının amacı talepte bulunanı yoksulluktan kurtarmaktır.

İzmir Boşanma Avukatı, İzmir’de nafaka davaları, boşanma davaları, velayet davaları ile ilgili konuların her alanında hizmet verilmektedir. Bu konuda danışma ve avukatlık hizmetleri için tarafımızla iletişime geçmeniz yeterlidir. Tarafımızca yüksek fiyatlar talep edilmemekte ve tarafların mağduriyetlerinin giderilmesi hedeflenmektedir. Dosyanız hangi aşamada olursa olsun tarafımızdan danışmanlık veya avukatlık hizmeti alabilirsiniz. olarak boşanma süreciniz için tarafımızla irtibata geçebilirsiniz.

İzmir ceza avukatı,İzmirde ceza avukatı, İzmir avukat, İzmir boşanma avukatı Mert Sezgin

TAKSİRLE YARALAMA SUÇU (TCK m.89)

Taksirle yaralama suçu Türk Ceza Kanunun 89. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; en iyi ceza avukatı

‘’(1)Taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. en iyi ceza avukatı

 (2) Taksirle yaralama fiili, mağdurun; a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına, b) Vücudunda kemik kırılmasına, c) Konuşmasında sürekli zorluğa, d) Yüzünde sabit ize, e) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma, f) Gebe bir kadının çocuğunun vaktinden önce doğmasına, Neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, yarısı oranında artırılır.

(3) Taksirle yaralama fiili, mağdurun; a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine, b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine, c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına, d) Yüzünün sürekli değişikliğine, e) Gebe bir kadının çocuğunun düşmesine, Neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, bir kat artırılır.

(4) Fiilin birden fazla kişinin yaralanmasına neden olması halinde, altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(5) Taksirle yaralama suçunun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır. Ancak, birinci fıkra kapsamına giren yaralama hariç, suçun bilinçli taksirle işlenmesi halinde şikâyet aranmaz.’’

Taksirle yaralamaya örnek verilecek olursa kişinin hayvanını başıboş bırakması neticesinde hayvanın bir bir kimseye saldırıp onu yaralaması durumunda taksirle yaralama suçu ortaya çıkar.

Taksirle yaralama suçu iş kazaları açısından da önemli bir yer teşkil etmektedir. 4857 sayılı İş Kanununun 77/1’e göre ‘’İşverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler.’’ Bu yükümlülüklerini yerine getirmeyen veya ihmal eden işverenler, işçilerin yaralanması neticesinde taksirle yaralama suçundan sorumlu tutulurlar. en iyi ceza avukatı

TAKSİRLE YARALAMADA TAZMİNAT SORUMLULUĞU

Taksirle yaralanmaya maruz kalan kişinin maddi ve manevi tazminat davası açma hakkı bulunmaktadır.

Trafik kazasında yaralanan kişi,  iş kazasında işverenin ihmali nedeniyle yaralanan kişilerin veya doktor uygulamasında yaralanan kişilerin tazminat hakları bulunmaktadır.

GÖREVLİ MAHKEME

Taksirle yaralama suçunda görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemesidir. en iyi ceza avukatı

ŞİKAYET, ZAMANAŞIMI VE UZLAŞTIRMA

Taksirle yaralama suçu şikayete tabi suçlardandır. Ancak suçun TCK M89/2-3-4 de düzenlenen nitelikli hallerinin bilinçli taksir halinde işlenmesi durumunda soruşturma ve kovuşturma şikayete tabi değildir.

Dava zamanaşımı 8 yıldır. Suç uzlaştırmaya tabi olup uzlaştırma prosedürü uygulanmadan yargılama yapılabilmesi mümkün değildir.

HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİYE BIRAKILMASI VE ERTELEME

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması; hakkında cezaya hükmedilen sanığın belirli şartlar altında ve bu şartlara uyması koşuluyla hükmolunan cezanın bir sonuç doğurmamasıdır. Bu suç tipinde kamu davası açıldıktan sonra yapılan yargılama sonucunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir. en iyi ceza avukatı

Erteleme; yapılan yargılama sonucunda belirlenen cezanın cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesi olarak tanımlanabilir. Bu suç tipinde de mahkemece verilen ceza ertelenebilmektedir.

İzmir’de Ceza Avukatı, İzmir Ceza Avukatı, İzmir’de en iyi Ceza Avukatı, araştırmalarının dikkatli yapılması gerekmektedir. Tarafımızca Ceza Hukukuna ilişkin davalar Asliye Ceza Mahkemesi ve Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davaların her alanında hizmet verilmektedir. Bu konuda danışma ve avukatlık hizmetleri için tarafımızla iletişime geçmeniz yeterlidir. Tarafımızca yüksek bedeller talep edilmemekte kişilerin mağduriyetlerinin en kolay yoldan giderilebilmesi hedeflenmektedir. İzmir de avukat ceza avukatı

İzmir Ceza Avukatı olarak dosyanız hangi aşamada olursa olsun tarafımızdan danışmanlık veya avukatlık hizmeti alabilirsiniz.

Koruma amaçlı özgürlüğün kısıtlanması, İzmir boşanma avukatıi, İzmir aile avukatı

KORUMA AMAÇLI ÖZGÜRLÜK KISITLAMASI (TMK m.432)

Kişinin koruma amaçlı olarak özgürlüğünün kısıtlanabilmesi için kanunda öngörülen şartların gerçekleşmesi gerekmektedir. İzmir en iyi boşanma avukatı

Türk Medeni Kanunu m.432’de koruma amaçlı özgürlüğün kısıtlanmasının koşulları düzenlenmiştir. Buna göre; ‘‘Akıl hastalığı, akıl zayıflığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, ağır tehlike arz eden bulaşıcı hastalık veya serserilik sebeplerinden biriyle toplum için tehlike oluşturan her ergin kişi, kişisel korunmasının başka şekilde sağlanamaması hâlinde, tedavisi, eğitimi veya ıslahı için elverişli bir kuruma yerleştirilir veya alıkonulabilir. Görevlerini yaparlarken bu sebeplerden birinin varlığını öğrenen kamu görevlileri, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorundadırlar. Bu konuda kişinin çevresine getirdiği külfet de göz önünde tutulur. İlgili kişi durumu elverir elvermez kurumdan çıkarılır.’’ İzmir en iyi boşanma avukatı

Düzenlemeye göre kişinin koruma amaçlı kısıtlanması için; özel koruma ihtiyacı, zayıflık durumu, zayıflık durumunun sürekliliği, toplum için tehlike oluşturma gibi şartların gerçekleşmesi gerekmektedir.

TMK m.432/1 de belirtilen şartların gerçekleşmesi halinde kişi tedavi, eğitim veya ıslah için elverişli bir kuruma yerleştirilebilir veya alıkonulabilir.

GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME

Yerleştirme veya alıkoymaya karar verme yetkisi ilgilinin yerleşim yeri veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde bulunduğu yer vesayet makamına aittir. Yerleştirme veya alıkoymaya karar veren vesayet makamı kurumdan çıkarmaya da yetkilidir.

Vesayet makamı Sulh Hukuk Mahkemesidir. Kişinin yerleşim yeri bir kimsenin sürekli oturmak niyetiyle kaldığı yerdir.

VESAYET MAKAMI KARARINA İTİRAZ

Kuruma yerleştirilen kişi veya yakınları verilen karara karşı kendilerine bildirilmesinden başlayarak on gün içinde denetim makamına itiraz edebilirler. Bu hak kurumdan çıkarılma isteminin reddi halinde de kullanılabilir. İtiraz süresi hak düşürücü süredir. İzmir en iyi boşanma avukatı

Koruma Amaçlı Özgürlüğün Kısıtlanması yargılaması basit yargılama usulüne tabidir. Gerektiğinde ilgili kişiye adli yardım sağlanır. Mahkemece karar verilmeden önce ilgili kişi dinlenmelidir.

İzmir’de nafaka davaları, boşanma davaları, velayet davaları ile ilgili konuların her alanında hizmet verilmektedir. Bu konuda danışma ve avukatlık hizmetleri için tarafımızla iletişime geçmeniz yeterlidir. Tarafımızca yüksek fiyatlar talep edilmemekte ve tarafların mağduriyetlerinin giderilmesi hedeflenmektedir. Dosyanız hangi aşamada olursa olsun tarafımızdan danışmanlık veya avukatlık hizmeti alabilirsiniz. mir en iyi boşanma avukatı

Yardım Nafakası Davası, en iyi boşanma avukatı, İzmir nafaka avukatı, İzmir boşanma avukatı, en iyi avukat, İzmir de tavsiye edilen avukat

YARDIM NAFAKASI DAVASI

Kişilerin birlikte yaşayıp yaşamadıklarına bakılmaksızın belli derecedeki kan hısımlarının birbirlerine yardım etme yükümlülüğü mevcuttur. Türk Medeni Kanununa göre üstsoy, altsoy  hısımlar ile kardeşler yardım nafakası ile yükümlüdürler.  Örneğin şartları gerçekleşmişse anneanne ve dede nafaka yükümlüsü olabileceği gibi torun da nafaka yükümlüsü olabilir. İzmir avukat boşanma avukatı

ŞARTLARI

Yardım nafakası talebinde bulunabilmek için yardım edilmediği takdirde yoksulluğa düşülecek olması gerekir. Kişi yaşaması ve geçimi için gerekli olanakları sağlayamaması halinde yoksulluğa düşmüş kabul edilir. Yani bakılacak şey kişinin geçinebilmesi için gerekli vasıtalara sahip olup olmadığıdır. Talepte bulunanın hısımlarından nafaka isteyebilmesi için paraya çevrilebilecek mal varlığı varsa ve bu mal varlığını satması kendisini zor bir duruma sokmayacaksa onu da tüketmiş olması gerekir.  Ancak örneğin bir tek evi olan kişinin o evi sattığında kalacağı bir yeri olmaması halinde kendisinden evini satması beklenemez. İzmir avukat boşanma avukatı

Nafaka isteyen kişinin bütün çabasına rağmen ihtiyaçlarını temin edememesi gerekir. Çalışma gücü olan bir kimse çalışmadığı için yoksulluğa düşmüşse yardım nafakası talebi uygun görülmeyecektir. İzmir avukat boşanma avukatı

NAFAKA YÜKÜMLÜLERİ

TMK m. 364’e göre nafaka yükümlülerden altsoy, üstsoy ile kardeşler arasında bir ayrım söz konusudur.

Nafaka yükümlüsünün altsoy veya üstsoy olması halinde; bu kişilerden nafaka istenilebilmesi için sadece ödeme güçlerinin bulunması yeterlidir. Bu kişiler nafaka ödemeleri halinde zor duruma düşmeyecekler ise ödeme güçlerinin olduğu kabul edilir. Ancak altsoy veya üstsoy nafaka ödemesi halinde gerek kendileri gerekse de eşi ve çocuklarının ihtiyaçlarını karşılamakta zor duruma düşecek ise nafaka ödeme yükümlülükleri ortadan kalkar.

Nafaka yükümlüsü kardeşler ise; nafakadan sorumlu olmaları refah içinde bulunmalarına bağlıdır. Yani kardeşlerde altsoy ve üstsoydakiler gibi ödeme gücünün bulunması yeterli görülmemiş ayrıca refah içinde olmaları da aranmıştır. Yargıtay’a göre ‘bir kimse geleceği için kaygı duymadan toplumun lüks saydığı ihtiyaçları karşılayabilecek durumdaysa refah içinde yaşıyor demektir’.

NAFAKA YÜKÜMLÜLÜK SIRASI

TMK m. 364 de belirtilen nafaka yükümlülerinin birden fazla olması halinde TMK m. 365 gereği belli bir sıra öngörülmüştür. Buna göre ‘’nafaka davası mirastaki sıra göz önünde tutularak açılır.’’ Aynı sırada birden fazla kişi varsa ödenecek nafaka tutarı ödeme güçleri oranında aralarında paylaştırılır.

NAFAKA MİKTARININ TESPİTİ

Nafaka miktarının üst sınırı o günün koşullarına göre nafaka talebinde bulunan kişinin geçinmesi zorunlu olan miktar kadardır. Nafaka miktarının alt sınırı ise nafaka yükümlüsünün mali durumu kadardır. Nafaka miktarı tespit edilirken ülkenin ekonomik durumu, geçim şartları, temel ihtiyaçlar, tarafların ihtiyaçları ve maddi durumları göz önünde bulundurulacaktır. Dolayısıyla hakim takdir yetkisini de kullanarak bu şartlar altında en uygun nafaka miktarını takdir edecektir. İzmir avukat boşanma avukatı

HACZEDİLEMEZLİK

Nafaka alacakları mahkeme kararına dayanıyor ise hiçbir şekilde haczedilemezler. Ancak sözleşmeye dayanıyor ise haczedilebilirler.

GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME

Yardım nafakası davalarında görevli mahkeme Aile Mahkemeleridir. Yetkili mahkeme ise taraflardan birinin yerleşim yeri mahkemesidir. İzmir avukat boşanma avukatı

İzmir’de nafaka davaları, boşanma davaları, velayet davaları ile ilgili konuların her alanında hizmet verilmektedir. Bu konuda danışma ve avukatlık hizmetleri için tarafımızla iletişime geçmeniz yeterlidir. Tarafımızca yüksek fiyatlar talep edilmemekte ve tarafların mağduriyetlerinin giderilmesi hedeflenmektedir. Dosyanız hangi aşamada olursa olsun tarafımızdan danışmanlık veya avukatlık hizmeti alabilirsiniz.

 

NAFAKA ARTIRIM DAVASI

Her geçen gün değişen ekonomik koşullar, artan enflasyon, nafaka alacaklısının maddi durumunda, yaşam şartları ve standartlarında yaşanan olumsuz değişmeler vb. durumlarda nafaka alacaklısı tarafından nafaka borçlusuna karşı açılan dava türüdür. İzmir avukat nafaka avukatı

Nafakanın arttırılması mümkün olduğu gibi şartların gerçekleşmesi halinde nafakanın azaltılması veya tamamen kaldırılması için dava açılabilmesi de mümkündür. İzmir avukat nafaka avukatı

Mahkemelerce hükmedilen nafaka bedelleri tarafların gelirleri, o günün ekonomik şartları gibi durumlara göre değişiklik göstermektedir. Bu nedenle mahkemelerce hükmedilen nafaka miktarları kesin hüküm niteliği taşımamaktadır. Hükmedilen nafaka miktarlarının günün enflasyon, ekonomik şartlar, alım gücünün azalması gibi nedenlerden yetersiz kalması veya nafaka alacaklısının ekonomik gelirinin azalması gibi durumlarda nafakanın arttırılması talep edilebilmektedir. İzmir avukat nafaka avukatı

Taraflar ister anlaşmalı olarak boşanmış ve nafaka miktarlarını kendileri belirlemiş olsun, isterlerse de çekişmeli olarak boşanıp nafaka miktarı hakim tarafından belirlenmiş olsun nafaka artırım davası açmalarında yasal bir engel bulunmamaktadır.

NAFAKA ARTIRIM DAVASI ŞARTLARI

Nafaka artırım davası sadece nafaka alacaklısı tarafından açılabilir. İzmir avukat nafaka avukatı

-Nafaka alacaklısının nafakanın ilk bağlandığı döneme göre ekonomik durumunda azalma ve kötüleşme olması gerekir. Nafaka borçlusunun da ekonomik durumunda iyileşme yaşanması nafakanın artırımı yönünde olumlu netice doğuracaktır.

– Nafaka miktarının enflasyon sebebiyle önemli miktarda değer kaybetmesi de artırım sebebidir. 

-Çocuk/çocuklar için iştirak nafakasına hükmedilmişse, nafaka miktarının günün ekonomik şartlarında çocuk/çocukların eğitim, sağlık, bakım ve beslenmeleri için yetersiz kalması gerekmektedir.

-Kişinin sağlık durumunun bozulması bu nedenle sağlık masraflarının ortaya çıkması nafaka artırım sebebi olarak kabul edilebilir. Çocuk için iştirak nafakasına hükmedilmiş ise çocuğun sağlık durumunun bozulması, tedavi masraflarının ortaya çıkması da artırım sebebidir. İzmir avukat nafaka avukatı

-Nafaka artırım davası basit yargılama usulüne tabidir. Bu nedenle dava dilekçesinde nafaka artırımını gerektiren sebeplerin detaylı ve hukuki bir dille açıklanması ve delillerle birlikte mahkemeye sunulması gerekir. Hak kaybına uğramamak ve olumlu netice almak için bu konuda bilgili ve deneyimli bir avukat ile birlikte çalışmak faydalı olacaktır. 

-Nafaka artırım davası açmak için kanunda bir süre öngörülmemiştir. Şartların gerçekleşmesi halinde her zaman dava açılabilmektedir.

-Nafaka artırım davası nisbi harca tabidir. Nafaka artımı istenilen meblağın dava dilekçesinde açıkça belirtilmesi ve harcının ödenmesi gerekir. Harca esas değer artırım istenen miktarın bir yıllık tutarı üzerinden belirlenir.

GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME

Nafaka artırım davasında görevli mahkeme Aile Mahkemeleridir.

Yetkili mahkeme TMK m.177 gereği nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesidir. 

İzmir’de nafaka davaları, boşanma davaları, velayet davaları ile ilgili konuların her alanında hizmet verilmektedir. Bu konuda danışma ve avukatlık hizmetleri için tarafımızla iletişime geçmeniz yeterlidir. Tarafımızca yüksek fiyatlar talep edilmemekte ve tarafların mağduriyetlerinin giderilmesi hedeflenmektedir. Dosyanız hangi aşamada olursa olsun tarafımızdan danışmanlık veya avukatlık hizmeti alabilirsiniz.

Güveni Kötüye Kullanma Suçu ve Cezası İzmir avukat İzmir ceza avukatı, en iyi ceza avukatı İzmir, İzmir de avukat, tavsiye edilen ceza avukat

GÜVENİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU VE CEZASI (TCK m.155)

Güveni Kötüye Kullanma Suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 155. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; İzmir de avukat ceza avukatı 

‘’Başkasına ait olup da, muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyedliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, zilyedliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunan veya bu devir olgusunu inkar eden kişi, şikayet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır. İzmir de avukat ceza avukatı 

 Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi halinde, bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.’’

Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Hırsızlık Suçundan Farkı İzmir de avukat ceza avukatı 

Güveni kötüye kullanma suçunda mağdur malın zilyetliğini faile vermektedir.  Hırsızlık suçunda ise fail mağdurun rızası dışında malın zilyedi olmaya çalışmakta ve sonradan zilyetliği elde etmektedir. Örneğin oto yıkamaya verilen aracın torpidosunda bulunan gözlüğün alınması hırsızlık teşkil eder, çünkü burada gözlüğün rızaya dayalı devri söz konusu değildir.

Güveni kötüye kullanma suçunda fail, geri verilmek üzere kendisine bırakılmış malı sanki kendisi malikmiş gibi kullanmaktadır. Bu suç temelde bir sözleşme ilişkisine dayanmaktadır. Bu konuda bir şekil şartı (yazılı veya sözlü) yoktur.

Güveni kötüye kullanma suçu beş farklı şekilde meydana gelmektedir. İzmir de avukat ceza avukatı 

1-) Zilyetliğin devir amacı dışında kullanılması

2-) Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma

3-) Meslek veya sanat nedeniyle güveni kötüye kullanma

4-) Ticaret sebebiyle güveni kötüye kullanma

5-) Başkasının mallarını yönetmek yetkisi çerçevesinde tevdi ve teslim edilen mallar ile ilgili güveni kötüye kullanma

Güveni kötüye kullanma suçunda; zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunma veya devir olgusunu inkar etme durumu söz konusudur. Zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunmak ile kastedilen o mal üzerinde malın sahibine verilen bazı yetkilerin kullanılmasıdır. Örneğin mağdurun faile zilyetliğini verdiği bir malı, failin malın sahibi gibi hareket ederek bir üçüncü bir kişiye satması. Devir olgusunu inkar etmek ise failin malın zilyetliğinin kendisine teslim edilmediğini ileri sürmesidir. Yine bu suçta failin kendisinin veya bir başkasının yararına tasarrufta bulunması gerekir.

Suçun Nitelikli Halleri

TCK .m155/2’ye göre ‘’Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi halinde, bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.’’

İlk nitelikli hal ; Suçun meslek, sanat, ticaret ve hizmet ilişkisinin kötüye kullanılması suretiyle işlenmiş olmasıdır. Burada mağdur tarafından malın zilyetliğinin devri meslek, sanat veya hizmet nedeniyle yapılmalıdır. Örneğin, tamir için telefonun telefon tamircisine bırakılması ancak telefon tamircisinin o telefonu reyonda bulunan diğer telefonlarının yanına koyarak satması.

Başkasının mallarını idare etme yetkisinin gereği tevdi ve teslim edilmiş nitelikli halinde ise vasilere ve vekillere teslim edilen malların kötüye kullanılması durumu söz konusudur.

Görevli Mahkeme

 Güveni Kötüye Kullanma Suçunda görevli Mahkeme Asliye Ceza Mahkemeleridir. İzmir de avukat ceza avukatı 

ŞİKAYET SÜRESİ, UZLAŞMA VE ZAMANAŞIMI

Güveni Kötüye Kullanma Suçunun basit hali şikayete tabidir. Şikayet süresi suçun işlendiğinin ve failin öğrenildiği tarihten itibaren 6 aydır. Suçun nitelikli halinin dava zamanaşımı süresi 15 yıldır. İzmir de avukat ceza avukatı 

Güveni kötüye kullanma suçu Uzlaşmaya tabi suçlardandır. Uzlaşma sağlanması halinde faile bu suçtan dolayı ceza verilemeyecektir.

HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİYE BIRAKILMASI, ERTELEME VE ADLİ PARA CEZASI

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması; hakkında cezaya hükmedilen sanığın belirli şartlar altında ve bu şartlara uyması koşuluyla hükmolunan cezanın bir sonuç doğurmamasıdır. Bu suç tipinde kamu davası açıldıktan sonra yapılan yargılama sonucunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir.

 Erteleme; yapılan yargılama sonucunda belirlenen cezanın cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesi olarak tanımlanabilir. Bu suç tipinde de mahkemece verilen ceza ertelenebilmektedir.

Adli para cezası; tek başına veya hapis cezası ile birlikte verilebilen ve ödenmediğinde hapis cezasına çevrilebilen bir yaptırım türüdür.  Güveni kötüye kullanma suçu nedeniyle hakim hapis cezasını adli para cezasına çevirebilir.

 İzmir’de Ceza Avukatı, İzmir Ceza Avukatı, İzmir’de en iyi Ceza Avukatı, araştırmalarının dikkatli yapılması gerekmektedir. Tarafımızca Ceza Hukukuna ilişkin davalar Asliye Ceza Mahkemesi ve Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davaların her alanında hizmet verilmektedir. Bu konuda danışma ve avukatlık hizmetleri için tarafımızla iletişime geçmeniz yeterlidir. Tarafımızca asla yüksek bedeller talep edilmemekte kişilerin mağduriyetlerinin en kolay yoldan giderilebilmesi hedeflenmektedir. İzmir de avukat ceza avukatı 

İzmir Ceza Avukatı olarak dosyanız hangi aşamada olursa olsun tarafımızdan danışmanlık veya avukatlık hizmeti alabilirsiniz.

Cumhurbaşkanına hakaret suçu ve cezası İzmir avukat en iyi ceza avukatı

CUMHURBAŞKANINA HAKARET SUÇU VE CEZASI (TCK m.299)

Cumhurbaşkanına hakaret suçu Türk Ceza Kanunu m. 125 de tanımlanan hakaret suçundan ayrı olarak özel madde ile düzenlenmiştir. Cumhurbaşkanına hakaret suçu Devletin Egemenlik Alametlerine ve Organların Saygınlığına Karşı Suçlar başlığı altında yer almaktadır. Burada korunması amaçlanan Cumhurbaşkanlığı makamının saygınlığıdır. İzmir avukat en iyi ceza avukatı

Suçun faili herkes olabilir. Suç sadece Cumhurbaşkanı’na hakaret edilmesi halinde gerçekleşir bu nedenle Cumhurbaşkanlığı andiçme ile başlayacağından seçim sırasında yapılan hakaret Cumhurbaşkanına hakaret suçunu oluşturmaz.

Madde gerekçesinde Cumhurbaşkanı’nın Devleti temsil etmesi ve Anayasa da belirtilen görev ve yetkileri göz önüne alınarak onun kişiliğine yöneltilen hareketin bir bakıma Devlet kuvvetleri aleyhine cürümlerden sayılması gerektiği düşüncesinden hareketle bu madde kaleme alınmış ve Cumhurbaşkanı’na karşı hakaret müstakil bir suç haline getirilmiştir.İzmir avukat en iyi ceza avukatı

CUMHURBAŞKANINA HAKARET SUÇUNUN CEZASI

TCK m.299’a göre ‘‘Cumhurbaşkanına hakaret eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

            (2) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/35 md.) Suçun alenen işlenmesi hâlinde, verilecek ceza altıda biri oranında artırılır.

             (3) Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır.’’

Hakaret suçu iki şekilde işlenebilir;İzmir avukat en iyi ceza avukatı

1-)Onur şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat etme suretiyle.

2-) Sövme suretiyle kişinin onur, şeref ve saygınlığını rencide edilmesi. Sözlü biçimde işlenebileceği gibi el kol hareketi vb. davranışlar ile de işlenebilir. 

Cumhurbaşkanına hakaret suçunun neredeyse tamamı Cumhurbaşkanının gıyabında işlenmektedir. Genel anlamda gıyapta hakaretin en az 3 kişi tarafından öğrenilmesi gerekir ancak Cumhurbaşkanına hakarette bir kişinin hakareti duyması yeterli olup 3 kişinin hakareti öğrenmesi şartı aranmamaktadır.

 SUÇUN NİTELİKLİ HALİ

Cumhurbaşkanına hakaret suçunun alenen işlenmesi halinde verilecek ceza altıda bir (1/6) oranında arttırılacaktır. Suçun alenen işlenmesinden kasıt belirsiz sayıda kişilerin hakaret olan sözü duymaları veya görmelerine olanak sağlanmasıdır. Örneğin twitter üzerinden hakaret edilmesi veya herkese açık bir alanda hakaret içerikli sözlerin söylenmesi vb.İzmir avukat en iyi ceza avukatı

GÖREVLİ MAHKEME

 Cumhurbaşkanına hakaret suçunda görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemesidir.

ŞİKAYET SÜRESİ, UZLAŞMA VE ZAMANAŞIMI

 Söz konusu suç uzlaşmaya tabi olan suçlardan değildir. Suç  şikayete tabi olan suçlardan da değildir. Suçun gerçekleştiğinin öğrenilmesi halinde Savcılık tarafından resen soruşturma başlatılır. Dava zamanaşımı süresi 8 yıldır bu süre geçtikten sonra soruşturma başlatılamaz.İzmir avukat en iyi ceza avukatı

 HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİYE BIRAKILMASI, ERTELEME VE ADLİ PARA CEZASI

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması; hakkında cezaya hükmedilen sanığın belirli şartlar altında ve bu şartlara uyması koşuluyla hükmolunan cezanın bir sonuç doğurmamasıdır. Bu suç tipinde kamu davası açıldıktan sonra yapılan yargılama sonucunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir. 

 Erteleme; yapılan yargılama sonucunda belirlenen cezanın cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesi olarak tanımlanabilir. Bu suç tipinde de mahkemece verilen ceza ertelenebilmektedir.

 Adli para cezası; tek başına veya hapis cezası ile birlikte verilebilen ve ödenmediğinde hapis cezasına çevrilebilen bir yaptırım türüdür. Hakaret suçu nedeniyle hakim hapis cezası yerine adli para cezası verebilir.

İzmir’de Ceza Avukatı, İzmir Ceza Avukatı, İzmir’de en iyi Ceza Avukatı, araştırmalarının dikkatli yapılması gerekmektedir. Tarafımızca Ceza Hukukuna ilişkin davalar Asliye Ceza Mahkemesi ve Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davaların her alanında hizmet verilmektedir. Bu konuda danışma ve avukatlık hizmetleri için tarafımızla iletişime geçmeniz yeterlidir. Tarafımızca asla yüksek bedeller talep edilmemekte kişilerin mağduriyetlerinin en kolay yoldan giderilebilmesi hedeflenmektedir.İzmir avukat en iyi ceza avukatı

İzmir Ceza Avukatı olarak dosyanız hangi aşamada olursa olsun tarafımızdan danışmanlık veya avukatlık hizmeti alabilirsiniz.

 

İzmir avukat, boşanma avukatı, İzmir boşanma avukatı Mert Sezgin

AYRILIK DAVASI

Eşler arasında boşanma sebeplerinden birinin gerçekleşmesi halinde, muhakkak boşanma davası açılması zorunlu değildir. Eşlerden birinin istemi halinde boşanma davası açılması yerine ayrılık davası açılabilmektedir. Şartların gerçekleşmesi halinde hakim eşler arasında ayrılığa karar verebilir. Ayrılık kararıyla eşlerin ortak yaşamına bir süre ara verilir. İzmir avukat, boşanma avukatı

Ayrılık davasında, boşanmaya neden olacak sebeplerin davayı açan eş tarafından ispat edilmesi halinde ayrılığa 1 yıldan 3 yıla kadar bir süre için karar verilebilir. Bu süre ayrılık kararının kesinleşmesiyle işlemeye başlar.

Hakim tarafından takdir edilen ayrılık süresi bitince ayrılık durumu kendiliğinden sona erer.  Ayrılık süresi bitmesine rağmen eşler arasında ortak hayat yeniden kurulamamışsa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir. Boşanmanın sonuçları düzenlenirken ilk davada ispatlanmış olan olaylar ve ayrılık süresinde ortaya çıkan durumlar göz önünde tutulur. İzmir avukat, boşanma avukatı

Ayrılık Davasının Şartları

Boşanma sebepleri olan; Evlilik birliğinin temelinden sarsılması, zina, terk, haysiyetsiz hayat sürme, akıl hastalığı gibi sebepler ayrılık kararı verilmesi için yeterlidir. Ancak ayrılığa karar verilebilmesi için bu ve buna benzer sebepler ispat edilebilmesi önemli olup sürecin avukat yardımıyla yürütülmesi olumlu sonuç alınabilmesi için önemlidir. İzmir avukat, boşanma avukatı

Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri kendiliğinden alır.

Görevli ve Yetkili Mahkeme İzmir avukat, boşanma avukatı

Ayrılık davalarında da boşanma davalarında olduğu gibi görevli mahkeme Aile Mahkemeleridir. Yetkili mahkeme ise eşlerin son 6 aydır birlikte yaşadıkları yer mahkemesi ile eşlerden birinin yerleşim yeri mahkemesidir. İzmir avukat, boşanma avukatı

Ayrılık Kararının Sonuçları  İzmir avukat, boşanma avukatı

Davada sadece tarafların ayrılığına karar verilmesi talep edilerek dava açılmış ise hakim boşanmaya karar veremez. Ancak boşanma talepli bir dava açılmış ise hakim takdir yetkisine göre boşanmaya veya ayrılığa karar verebilir.

-Ayrılık kararı ile birlikte eşler ayrı yerleşim yerlerinde yaşayabilirler. Eşler birbirlerine mirasçı olmaya devam ettikleri gibi birbirlerine olan sadakat yükümlülükleri de aynı şekilde devam etmektedir.

-Eşlerin müşterek çocukları bulunmakta ise hakim ayrılık kararı ile birlikte çocuk veya çocukların velayet durumları, şahsi ilişki tesisini de belirleyecektir. Ayrılık davası açan eş çocuk için nafaka talep edebilmektedir.

-Davayı açan eş maddi durumunun iyi olmaması, gelirinin bulunmaması veya gelirinin oldukça düşük olması hallerinde kendisi için ayrılık süresi boyunca nafakaya hükmedilmesini talep edebilmekte mahkemece de nafakaya hükmedilebilmektedir.

İzmir’de Aile Hukuku Avukatı, İzmir’de tavsiye edilebilecek Boşanma Avukatıİzmir’de en iyi Boşanma Avukatı araştırmalarının dikkatli yapılması gerekmektedir. Tarafımızca, Aile Hukuku’na ilişkin davalar, Boşanma Davaları ile Ayrılık Davaları’nın her alanında hizmet verilmektedir. Bu konuda danışma ve avukatlık hizmetleri için tarafımızla iletişime geçmeniz yeterlidir. Tarafımızca yüksek fiyatlar talep edilmemekte ve tarafların mağduriyetlerinin giderilmesi hedeflenmektedir. İzmir’de Boşanma Avukatı olarak dosyanız hangi aşamada olursa olsun tarafımızdan danışmanlık veya avukatlık hizmeti alabilirsiniz.

izmir boşanma avukatı izmir avukat en iyi boşanma avukatı

BOŞANMA AVUKATI İZMİR

Boşanma Avukatı halk dilinde daha çok boşanma davalarına giren, boşanma alanında uzmanlaşmış avukatlara denilmektedir. boşanma avukatı izmir avukat 

Boşanma davalarında kanunda belirlenmiş pek çok prosedür ve detay bulunmaktadır. Bu sürecin etkin bir şekilde yönetilmesi, davada alınacak sonuca doğrudan etki sağlayacağı için uzman bir avukat yardımı ile takip edilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde geri dönüşü mümkün olmayan hak kayıpları ile karşı karşıya kalınabilmektedir.

Boşanma avukatı; faaliyetlerinin büyük bir bölümünü Aile Hukuku alanında yoğunlaştırmış ve daha çok Aile Hukuku ile ilgili davalara bakan avukat olarak tanımlanmaktadır. Bireyler kimi zaman dava açarken veya davaya cevap verirken arzuhalcilere dilekçeler yazdırmakta ve o dilekçeleri mahkemelere sunmaktadırlar. Gerek kanunda belirtilen usullere uygun olmayan gerekse de esas ve içerik yönünden eksik olan dilekçeler nedeniyle davalar kimi zaman reddedilmekte veya istenilen sonuçlar alınamamaktadır.

Boşanma davası süreci, evli çiftler için oldukça zorlu ve yıpratıcı bir süreçtir. Boşanma sürecinde profesyonel hukuki yardım almak bu zorlu sürecin üstesinden gelmeyi kolaylaştırmaktadır. Özellikle çekişmeli boşanma davasının çok önemli hazırlık süreci bulunmaktadır. Yine dava süreci gerek usul gerekse de esas yönünden iyi ve etkin bir takip gerektirmektedir. Bu nedenle kişilerin Boşanma Davası için uzman avukat ile çalışmasını tavsiye ediyoruz. izmir boşanma avukatı izmir avukat en iyi boşanma avukatı

Boşanma davası açılırken Türk Medeni Kanunda belirtilen boşanma sebepleri doğru tespit edilmesi gerekir. Zira hakim tarafların dayandığı olaylar ve boşanma sebeplerine göre bir karara varacaktır. Bu hususta tarafların velayet, maddi tazminat, manevi tazminat, nafaka gibi talepleri açısından sürecin profesyonel bir şekilde yürütülmesi önemlidir.

Boşanma davası ile birlikte veya boşanma davası açıldıktan sonra, evlilik içerisinde edinilen mallar nedeniyle Mal Paylaşımı davası açılması da gerekebilmektedir. Bu davanın da taraflarca yürütülebilmesi pek mümkün değildir.

Uzman boşanma avukatı olmadan açılan boşanma davası veya mal paylaşımı davalarında yapılan hatalar geri dönüşü mümkün olmayan zararlara sebebiyet vermektedir. Geri dönüşü olmayan hatalar nedeniyle de yeniden dava açmak da mümkün olmamaktadır. Tarafların haklarının neler olduğu, maddi/manevi tazminat, nafaka vb. haklarını nasıl alacağı, profesyonel destek sağlayacak avukat yoluyla gerçekleşecektir. izmir boşanma avukatı izmir avukat en iyi boşanma avukatı

Boşanma davasında en önemli husus mahkemeye sunulacak delillerdir. Hangi delillerin yasaya uygun delil olduğu ve mahkemeye sunulması gereken delillerin tespiti oldukça önemlidir. Bu nedenle boşanma davalarında kanuna ve Yargıtay içtihatlarına vakıf olunması gerekmektedir.

Boşanma davası sonucunda tazminat ve/veya nafakaya hükmedilmesi halinde ödemeye yükümlü olan kişi ödemeleri gerçekleştirmeyebilir. Bu nedenle icra takibi başlatılması gerekecektir.

İzmir’de tavsiye edilebilecek Boşanma Avukatıİzmir’de en iyi Boşanma Avukatı araştırmalarının dikkatli yapılması gerekmektedir. Tarafımızca Boşanma Davalarının her alanında hizmet verilmektedir. Boşanma Avukatı tutmak zor bir süreç olmamakla birlikte danışma ve avukatlık hizmetleri için tarafımızla iletişime geçmeniz yeterlidir. Tarafımızca yüksek fiyatlar talep edilmemekte ve tarafların mağduriyetlerinin giderilmesi hedeflenmektedir. İzmir’de Boşanma Avukatı olarak dosyanız hangi aşamada olursa olsun tarafımızdan danışmanlık veya avukatlık hizmeti alabilirsiniz.

hakaret suçu ve cezası İzmir avukat İzmir ceza avukatı en iyi ceza avukatı

HAKARET SUÇU VE CEZASI (TCK M.125)

Hakaret suçu TCK m.125 de düzenlenmiştir. Buna göre; hakaret suçu ve cezası izmir avukat izmir ceza avukatı en iyi ceza avukatı

Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden (…) (1) veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.

            (2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.

            (3) Hakaret suçunun;

  1. a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,
  2. b) Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,
  3. c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle,

            İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.

             (4)Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.

             (5)Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır.’’ hakaret suçu ve cezası İzmir avukat İzmir ceza avukatı en iyi ceza avukatı

Hakaret Suçunda mağdurun belirli veya belirlenebilir bir kişi olması gerekir. İsmin açıkça belirtilmesi şart değildir ancak mağdurun kim olduğunun kullanılan sözlerden anlaşılması gerekir. Hakaret suçu iki şekilde işlenebilir;

1-) Mağdurun onur şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat etme suretiyle. Hakaretin bu nitelikte olup olmadığı Türk toplumunda geçerli örf ve adet kurallarına bakılarak tespit edilir. Örneğin Hasan, Mehmet’i dolandırdı denilmesi halinde bu isnat ispat edilebilirse hakaret suçu oluşmaz ancak daha önceden dolandırıcılıktan sabıkası bulunduğu için sen dolandırıcısın denilmesi hakaret suçunu oluşturur.

2-) Sövme suretiyle kişinin onur, şeref ve saygınlığını rencide edilmesi. Sözlü biçimde işlenebileceği gibi el kol hareketi vb. davranışlar ile de işlenebilir. ‘’Şerefsiz, salak, aptal vb.

’’Allah cezanı versin’’ vb. beddua içeren sözler sövme kapsamında değildir.

Kaba ve nezaket kurallarını aşan söz ve davranışlar da hakaret suçu teşkil etmez. Örn; ulan, kaybol, defol vb. söz ve davranışlar.

İddia ve savunma dokunulmazlığı kapsamında söylenen sözler de hakaret suçunu oluşturmaz.

HUZURDA HAKARET

Hakaretin herhangi bir aracı olmaksızın doğrudan doğruya mağdur tarafından öğrenilmesi halidir. Mağdur ile failin yüz yüze olması şart değildir. Dolayısıyla hakaretin cep telefonu, mail vb. iletişim yolları vasıtasıyla doğrudan mağdura iletilmesi de huzurda hakarettir.

GIYAPTA HAKARET

Gıyapta hakaretin söz konusu olabilmesi için mağdura yöneltilen hakareti en az üç kişinin öğrenmesi gerekir. Bu durumda fail ile söz konusu en az üç kişinin de yüz yüze olması gerekmez. Örneğin mağdurun yer almadığı bir whatsapp grubunda failin mağdura yönelik hakaretlerde bulunması ve whatsapp gurubunda bulunan en az üç kişinin bu hakaretleri görmesi halinde gıyapta hakaret oluşacaktır.

FİİLİN, MAĞDURU MUHATAP ALAN SESLİ, YAZILI VEYA GÖRÜNTÜLÜ BİR İLETİYLE İŞLENMESİ

TCK m.125/2’ye göre iletişim vasıtaları; sms, whatsapp, e-mail, telefon konuşmaları, instagram, facebook, twitter, linkedin vb. sosyal medya hesaplarından gerçekleştirilen mesajlaşmalar. İletişim vasıtası ile gerçekleştirilen hakarette de fail TCK m.125/1 gereği cezalandırılacaktır. hakaret suçu ve cezası İzmir avukat İzmir ceza avukatı en iyi ceza avukatı

BASİT HAKARET SUÇU

Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden  veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişiye üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası verilir.

Suçun basit şeklinde hakim hapis cezası yerine adli para cezası da verebilir, kanun koyucu bu husus da hakime takdir yetkisi tanımıştır.

HAKARET SUÇUNUN NİTELİKLİ HALLERİ

Hakaret suçunun aşağıdaki hallerden birini kapsaması halinde faile 1 yıl ile 2 yıl arasında hapis cezası verilir.

1-) Suçun kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenmesi

Suçun kamu görevlisinin görevinden dolayı işlenmesi yeterli olup görev sırasında işlenmesi koşulu aranmamaktadır.

 2-) Suçun dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı işlenmesi.

3-) Suçun kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle işlenmesi.

 -Hakaret suçunun aleni olarak işlenmesi halinde ceza 1/6 oranında arttırılır. Aleniyetten kasıt belirsiz sayıda kişilerin hakaret oluşturan sözü duymalarına olanak sağlanmasıdır. Örneğin bir kişiye twitter üzerinden hakaret edilmesi, herkese açık yerde hakaret içerikli sözlerin söylenmesi vb. (TCK m.125/4) 

SUÇUN HAKSIZ BİR FİİLE TEPKİ OLARAK İŞLENMESİ

TCK m.129/1’e göre ‘Hakaret suçunun haksız bir fiile tepki olarak işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.’

Suçun haksız fiile tepki olarak işlenmesi halinde özel bir haksız tahrik indirimi uygulanacaktır. Bu durum ceza da indirim yapılmasını veya cezanın tamamen kaldırılmasını sağlayabilmektedir. Bu halde haksız fiil ile hakaret suçu arasında neden sonuç ilişkisi olması gerekir.

TCK m.129/2’e göre ‘Bu suçun, kasten yaralama suçuna tepki olarak işlenmesi halinde, kişiye ceza verilmez.’ Örneğin saldırıya uğrayıp darp edilen kişinin hakarette bulunması. hakaret suçu ve cezası İzmir avukat İzmir ceza avukatı en iyi ceza avukatı

KARŞILIKLI HAKARET

TCK m.129/3’e göre ‘Hakaret suçunun karşılıklı olarak işlenmesi halinde, olayın mahiyetine göre, taraflardan her ikisi veya biri hakkında verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.’

TCK m.129/3’ün uygulanabilmesinin üç koşulu bulunmaktadır.

1-Karşılıklı olarak işlenen suçların hakaret suçu olması,

2-İlk hakaret suçunu işleyen kişinin haksız olarak hakaret de bulunmuş olması,

3-Hakaretin karşılıklı olması ve hakaretler arasında nedensellik bağı bulunması,

Hakaretin aynı anda yapılması şart olmamakla birlikte, hakaretin öğrenilmesinden itibaren ilk fırsat da karşılık verilmesi aranmaktadır.

SORUŞTURMA VE KOVUŞTURMA KOŞULU

TCK m.130’a göre; Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen hariç; hakaret suçunun soruşturulması ve kovuşturulması, mağdurun şikayetine bağlıdır. Mağdur, şikayet etmeden önce ölürse, veya suç ölmüş olan kişinin hatırasına karşı işlenmiş ise; ölenin ikinci dereceye kadar üstsoy ve altsoyu, eş veya kardeşleri tarafından şikayette bulunulabilir.’

ŞİKAYET, UZLAŞTIRMA

 Hakaret suçu kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenmesi hali dışında şikayete tabidir. Şikayet süresi 6 aydır. Dolayısıyla suçun kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenmesi hali uzlaşma kapsamında değildir. Diğer hallerde suç uzlaşma kapsamındadır.

HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİYE BIRAKILMASI (HAGB) , ERTELEME VE ADLİ PARA CEZASINA ÇEVİRME

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması; hakkında cezaya hükmedilen sanığın belirli şartlar altında ve bu şartlara uyması koşuluyla hükmolunan cezanın bir sonuç doğurmamasıdır. Bu suç tipinde kamu davası açıldıktan sonra yapılan yargılama sonucunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir. hakaret suçu ve cezası İzmir avukat İzmir ceza avukatı en iyi ceza avukatı

 Erteleme; yapılan yargılama sonucunda belirlenen cezanın cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesi olarak tanımlanabilir. Bu suç tipinde de mahkemece verilen ceza ertelenebilmektedir.

 Adli para cezası; tek başına veya hapis cezası ile birlikte verilebilen ve ödenmediğinde hapis cezasına çevrilebilen bir yaptırım türüdür. Hakaret suçu nedeniyle hakim hapis cezası yerine adli para cezası verebilir.

Olası mağduriyetlerin önüne geçmek için İzmir ceza avukatı, İzmir de ceza davasına bakan avukat olarak bizimle irtibata geçebilirsiniz.

Tehdit suçu ve cezası, İzmir ceza avukatı, İzmir avukat, Uzman ceza avukatı

TEHDİT SUÇU (TCK. M.106)

TEHDİT SUÇU NEDİR ?

TCK m.106/1’e göre ‘Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikayeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.’ (tehdit suçu nedir cezası nedir İzmir ceza avukatı İzmir avukat uzman ceza avukatı)

Tehdit suçu şantaj suçundan bir çok hususta ayrılmaktadır. Tehdit suçunun oluşması için failin; mağdura veya mağdurun yakını olan bir üçüncü kişiye bir saldırı gerçekleştireceği veya bir kötülük yapacağını bildirmesi gerekir. Bu suç tipinde fail mağdura gelecekte bir kötülük gerçekleştireceğini bildirmektedir. Dolayısıyla geçmişe dönük yapılan bildirimler tehdit suçunu oluşturmayacaktır. Örneğin ‘o dönemde benim hakkımda ileri geri konuştuğunu bilseydim seni döverdim’ söylemi tehdit suçunu oluşturmaz.

Tehdit suçunun meydana gelmesi için mağdura, gelecekte gerçekleştirileceği söylenen saldırının bizzat fail tarafından yapılacağının bildirilmesi şart değildir. Yani saldırının bir üçüncü kişi tarafından gerçekleştirileceğinin fail tarafından söylenmesi ile de tehdit suçu oluşur ancak bunun için saldırının gerçekleşmesi failin iradesine bağlı olmalıdır.

Tehdit genel kastla işlenebilen bir suçtur. Suçun gerçekleşmesi için mağdurun iç huzurunun bozulup bozulmaması veya korkup korkmamasına bakılmaz. Asıl olan failin söylediği sözlerin korkutma amacı taşıması ile bu sözlerin mağdurun iç huzurunu bozmaya, korku ve endişe yaratmaya elverişli bulunmasıdır. Failin zararı gerçekten gerçekleştirme niyetinde olup olmaması da önem taşımamaktadır.

Suç olası kast ile de işlenebilir. Bu durumda ceza da indirim yoluna gidilir.

Tehdit suçu sadece gerçek kişilere karşı işlenebilir. Anonim Şirket, Limited Şirket, Vakıf, Dernek gibi tüzel kişilere karşı tehdit suçu işlenemez. (tehdit suçu nedir cezası nedir İzmir ceza avukatı İzmir avukat uzman ceza avukatı)

NİTELİKLİ HALLERİ

TCM m. 106/2’ye göre  ‘Tehdidin;

  1. a) Silahla,
  2. b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,
  3. c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
  4. d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,

            İşlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.’

 SİLAHLA TEHDİT SUÇU

 Failin silahı mutlaka mağdura yönlendirilmesi gerekli olmayıp silahın korkutucu etkisinden yararlanmış olması yeterlidir. Örneğin failin belindeki silahı veya kesici aleti mağdura göstermesi de silahla tehdit suçunu oluşturur. Önemli olan silahın kullanmaya elverişli olup olmaması değil korkutucu etkisidir. Failin oyuncak tabancayı veya kuru sıkı tabancayı faile gerçek silah gibi göstererek doğrultması da silahla tehdit suçunu oluşturacaktır. (tehdit suçu nedir cezası nedir İzmir ceza avukatı İzmir avukat uzman ceza avukatı)

KİŞİNİN KENDİSİNİ TANINMAYACAK BİR HALE KOYMASI SURETİYLE, İMZASIZ MEKTUPLA VEYA ÖZEL İŞARETLERLE TEHDİT SUÇU

 Failin, suçu dış görünüş bakımından kim olduğunun bilinmemesini sağlayarak işlemesi gerekir. Örneğin; kar maskesi, saç, sakal, bıyık vb. kişinin tanınmasını önleyebilecek malzemeler kullanılarak suçun işlenmesi. Nitelikli halin uygulanması için failin kendisini tanınmayacak hale getirmesi yeterlidir. Fail kendisini tanınmayacak hale getirmesine rağmen tanınmış olması halinde de aynı nitelikli hal uygulanır. (tehdit suçu nedir cezası nedir İzmir ceza avukatı İzmir avukat uzman ceza avukatı)

Kanunda her ne kadar suçun imzasız mektup yoluyla işlenmesi hali nitelikli hal olarak sayılsa da bunun illa mektup olması gerekmez. Önemli olan yazı ile suçun işlenmesidir. Ancak Yargıtay cep telefonuna SMS yoluyla tehdit suçunun işlenmesini bu kapsamda değerlendirmemektedir. Mağdurun, failin kim olduğunu bilmemesi gerekir. Yazı imzasız olsa da kullanılan ifadelerden failin kim olduğu herhangi bir şekilde anlaşılabiliyorsa nitelikli hal uygulanmaz.

Suçun özel işaretlerle işlenmesi ise mağdurun duyduğu korkunun yoğunluğuna dayanmaktadır. Zarf içinde mermi gönderilmesi, mağdurun görebileceği yere çizilen ölüm işareti vb. durumlarda bu nitelikli hal uygulanır.

BİRDEN FAZLA KİŞİ İLE BİRLİKTE TEHDİT SUÇU

 Birden fazla sayıda kişinin hepsini birlikte mağdura karşı tehdit suçunu işlemesi gerekir. Dolayısıyla bir kişinin tehdit eyleminde bulunurken diğer kişilerin azmettirmesi veya yardım etmesi halinde nitelikli hal oluşmaz.

VAR OLAN VEYA VAR SAYILAN SUÇ ÖRGÜTLERİNİN OLUŞTURDUKLARI KORKUTUCU GÜÇTEN YARARLANILARAK TEHDİT SUÇU

 Nitelikli halin uygulanması için failin bu suç örgütünün üyesi olmasına gerek yoktur. Ancak failin bu örgüt ile bağlantısı olduğunu veya fail istediğinde bu örgüt üyelerinin harekete geçebileceğini bildirmesi veya bu hususta bir algı yaratması gerekmektedir. Fail aynı zamanda bir suç örgütünün üyesi ise faile ayrıca Suç işlemek amacıyla örgüt kurma veya suç örgütüne üye oma suçundan (TCK m.220) ceza verilecektir.

ŞİKAYET, ZAMANAŞIMI VE UZLAŞTIRMA

 Tehdit suçu sadece mağdurun malvarlığını zarara uğratacağından bahisle işlendiği takdirde şikayete tabidir. Mağdurun malvarlığı değerlerine yöneltilen tehdit suçunda şikayet süresi 6 aydır.

Tehdit suçunun mağdurun şahsının bir zarar uğratılacağından bahisle gerçekleştirilmesi şikayete tabi değildir. Dolayısıyla bu durumda savcılık resen soruşturma başlatacaktır. (tehdit suçu nedir cezası nedir İzmir ceza avukatı İzmir avukat uzman ceza avukatı)

Suçun dava zamanaşımı süresi 8 yıldır. Bu süre içerisinde soruşturma başlatılmadığı takdirde faile bir ceza verilemez.

TCK m.106/1 de düzenlenen basit tehdit suçu UZLAŞMAYA TABİ SUÇLARDANDIR. Bu suçun varlığı halinde dosyaya bir uzlaştırmacı atanacaktır.

HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİYE BIRAKILMASI (HAGB) , ERTELEME VE ADLİ PARA CEZASINA ÇEVİRME

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması; hakkında cezaya hükmedilen sanığın belirli şartlar altında ve bu şartlara uyması koşuluyla hükmolunan cezanın bir sonuç doğurmamasıdır. Bu suç tipinde kamu davası açıldıktan sonra yapılan yargılama sonucunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir.

Erteleme; yapılan yargılama sonucunda belirlenen cezanın cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesi olarak tanımlanabilir. Bu suç tipinde de mahkemece verilen ceza ertelenebilmektedir.

Adli para cezası; tek başına veya hapis cezası ile birlikte verilebilen ve ödenmediğinde hapis cezasına çevrilebilen bir yaptırım türüdür. Tehdit suçu nedeniyle hükmedilen hapis cezası adli para cezasına çevrilebilir.

Olası mağduriyetlerin önüne geçmek için İzmir ceza avukatı, İzmir de ceza davasına bakan avukat olarak olarak bizimle irtibata geçebilirsiniz.

Şantaj Suçu - Şantaj Suçunun Cezası - İzmir Ceza Avukatı

ŞANTAJ SUÇU VE CEZASI (TCK M.107)

ŞANTAJ SUÇU NEDİR ? 

Şantaj suçu Türk Ceza Kanunu m.107’de düzenlenmiştir. Buna göre; (şantaj suçu ve cezası, İzmir ceza avukat, İzmir avukat, en iyi ceza avukatı)

          ”Hakkı olan veya yükümlü olduğu bir şeyi yapacağından veya yapmayacağından bahisle, bir kimseyi kanuna aykırı veya yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya veya yapmamaya ya da haksız çıkar sağlamaya zorlayan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

           Kendisine veya başkasına yarar sağlamak maksadıyla bir kişinin şeref veya saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususların açıklanacağı veya isnat edileceği tehdidinde bulunulması halinde de birinci fıkraya göre cezaya hükmolunur.’’

Şantaj suçu kanunda iki farklı şekilde düzenlenmiştir. 

            1- Suçun ilk görünüş biçimi bir kimseyi kanuna aykırı veya yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya veya yapmamaya ya da haksız çıkar sağlamaya zorlamaktır. (şantaj suçu ve cezası, İzmir ceza avukat, İzmir avukat, en iyi ceza avukatı)

Bunun için de fail hakkı olan veya yükümlü olduğu bir şeyi yapacağını veya yapmayacağını söylemektedir. Bu hak ve yükümlülüğün de hukuk düzenlemesinden kaynaklanmış olması gerekmektedir. Dolayısıyla hukuk düzeni faile bir hak tanımamış veya bir yükümlülük yüklememiş olup fail bu yolla karşı tarafı inandırarak çıkar elde etmiş ise oluşan suç dolandırıcılık suçu olacaktır. Hırsızlık yapıldığını gören bir kişinin, kendisine belli bir miktarda para verilmezse polise ihbar edeceğini söylemesi, bir kimsenin çalıştığı yerde terfi almaması halinde şirket içinde dönen yolsuzlukları anlatacağını söylemesi şantaj suçuna örnek verilebilir.

Mağdurun yerine getirmesi istenen davranış kanunun onayladığı bir davranış ise veya kişinin haklı olan bir çıkarı elde etmek için hak ve yükümlülüğünü söylemesi şantaj suçunu oluşturmaz. Örneğin borcunun ödenmemesi halinde kişiyi dava edeceği veya icra takibi başlatacağının söylenmesi. (şantaj suçu ve cezası, İzmir ceza avukat, İzmir avukat, en iyi ceza avukatı)

Suçun tamamlanması için failin istediğinin yapılmış olması veya çıkar sağlanması şart değildir. Mağdurun belli bir davranışı gerçekleştirmeye ya da haksız çıkar sağlanmaya zorlanmış olması halinde suç tamamlanmış olur.

          2- Şantaj suçunun ikinci görünüş biçiminde fail kendisine veya bir başkasına yarar sağlamak için bir kişinin şeref ve saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususları açıklayacağı tehdidinde bulunmaktadır.

          Burada açıklanacak hususlar gerçek olabileceği gibi uydurma da olabilir. Açıklanacağı veya isnat edileceği söylenen şeyler mağdurun iradesini zorlamaya elverişli olmalıdır. Örneğin gizli çekilen cinsel ilişki görüntülerinin sızdırılması tehdidiyle mağdurdan para istenmesi.

ŞİKAYET SÜRESİ, ZAMANAŞIMI VE UZLAŞMA

Şantaj suçu şikayete tabi suçlardan değildir. Suçun işlendiği herhangi bir şekilde tespit edildiği takdirde savcılık tarafından soruşturma başlatılmalıdır. Dolayla bu suçta bir şikayet süresi de yoktur.

Suçun dava zamanaşımı süresi 8 yıldır. Suçun işlenmesinden itibaren 8 yıl geçtikten sonra dava zamanaşımı süresi dolacak ve suç ile ilgili soruşturma yapılamayacaktır. (şantaj suçu ve cezası, İzmir ceza avukat, İzmir avukat, en iyi ceza avukatı)

Şantaj suçu uzlaşma kapsamında da değildir. Bu nedenle soruşturmaya uzlaştırmacı  atanamaz.

TEHDİT SUÇU İLE ŞANTAJ SUÇU ARASINDAKİ FARKLAR

Şantaj suçu tehdit suçunun özel bir görünüş biçimidir. Tehdit suçunda ileride gerçekleştirileceği bildirilen bir haksız saldırı ile korkutma söz konusudur. Şantaj suçunda ise  zor durumda bulunan mağdurun bu durumu tehdit konusu yapılarak belli bir davranışa zorlanmakta veya ondan çıkar sağlanmaktadır. Şantaj suçunda fail hakkı veya yükümlü olduğu bir şeyi elinde koz olarak tutar ve mağduru belirli bir davranışa zorla iken Tehdit suçunda ileride gerçekleştirileceği bildirilen bir saldırı söz konusudur.

HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİYE BIRAKILMASI (HAGB) , ERTELEME VE ADLİ PARA CEZASINA ÇEVİRME 

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması; hakkında cezaya hükmedilen sanığın belirli şartlar altında ve bu şartlara uyması koşuluyla hükmolunan cezanın bir sonuç doğurmamasıdır. Bu suç tipinde kamu davası açıldıktan sonra yapılan yargılama sonucunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir.

Erteleme; yapılan yargılama sonucunda belirlenen cezanın cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesi olarak tanımlanabilir. Bu suç tipinde de mahkemece verilen ceza ertelenebilmektedir.

Adli para cezası; tek başına veya hapis cezası ile birlikte verilebilen ve ödenmediğinde hapis cezasına çevrilebilen bir yaptırım türüdür. Şantaj suçu nedeniyle hükmedilen hapis cezası adli para cezasına çevrilebilir.

Olası mağduriyetlerin önüne geçmek için İzmir ceza avukatı, İzmir de ceza davasına bakan avukat olarak olarak bizimle irtibata geçebilirsiniz. (şantaj suçu ve cezası, İzmir ceza avukat, İzmir avukat, en iyi ceza avukatı)

Nişanın bozulması sebebiyle tazminat davası - İzmir boşanma avukatı

NİŞAN BOZULMASI SEBEBİYLE TAZMİNAT DAVASI

NİŞANLANMANIN HUKUKİ NİTELİĞİ

Türk Medeni Kanunu m.118/1’e göre nişanlanma evlenme vaadidir. Nişanlanmanın kurucu unsurları karşılıklı evlenme vaadi ile bu vaat de bulunanların ayrı cinste olmalarıdır. Nişanlanmanın varlığı iki tarafın da evlenme vaadinde bulunması şartına bağlıdır. Evlenme vaadi taraflarca sözlü veya yazıyla yapılabilir. Dolayısıyla nişanlanmadan bahsedebilmek için nişanın tören, yüzük takma gibi bir şartı bulunmamaktadır. (nişan bozulması sebebiyle tazminat İzmir boşanma avukatı) avukatı

Tam ehliyetsizlerin yani ayırt etme gücüne sahip olmayan kişilerin yapacakları nişanlanma kesin olarak hükümsüzdür. Nişanlanmanın kişiye sıkı sıkıya bağlı olmasından kaynaklı olarak temsil ile yapılabilmesi de mümkün değildir. Ancak nişan sırasında ayırt etme gücüne sahip olmayan kişi nişan sonrası ayırt etme gücüne sahip halde olur ise ve nişanlanmayı da kabul ederse nişanlanma o andan itibaren geçerli hale gelir. nişan bozulması sebebiyle tazminat davası

18 yaşından küçükler ile mahkeme kararı ile kısıtlananlar ancak yasal temsilcilerinin rızası ile nişanlanabilirler.

Nişanlanmanın bir diğer şartı ise nişanlanmanın emredici hukuk kurallarına, ahlak ve adaba aykırı olmaması ve evlenmenin imkansız olmaması gerekir. Örneğin nişan yapılacak kişinin evli olmaması, bir başkası ile nişanlı olmaması, evlenmenin yasak olduğu kişilerden biri olmaması vb. (nişan bozulması sebebiyle tazminat İzmir boşanma avukatı) 

NİŞANLILIĞIN SONA ERMESİ NEDENİYLE TAZMİNAT DAVASI

Her nişan bozulmasında tarafların maddi veya manevi tazminat hakları bulunmamaktadır. Nişanlanma ile kimse evliliğe zorlanamayacağı gibi nişanlanma evlilik ile neticelenmeyebilir. Ancak nişanın haksız olarak bozulması bazı şartlarda maddi ve manevi tazminat ile sorumlu olmaya yol açabilmektedir. (nişan bozulması sebebiyle tazminat İzmir boşanma avukatı) 

NİŞANIN BOZULMASI SEBEBİYLE MADDİ TAZMİNAT

TMK m.120’ye göre ‘’ Nişanlılardan biri haklı bir sebep olmaksızın nişanı bozduğu veya nişan taraflardan birine yükletilebilen bir sebeple bozulduğu takdirde; kusuru olan taraf, diğerine dürüstlük kuralları çerçevesinde ve evlenme amacıyla yaptığı harcamalar ve katlandığı maddî fedakârlıklar karşılığında uygun bir tazminat vermekle yükümlüdür. Aynı kural nişan giderleri hakkında da uygulanır. Tazminat istemeye hakkı olan tarafın ana ve babası veya onlar gibi davranan kimseler de, aynı koşullar altında yaptıkları harcamalar için uygun bir tazminat isteyebilirler.’’

-Dolayısıyla nişanı haksız yere bozan ya da kusuru ile nişanın bozulmasına yol açan taraf tazminat ödemekle yükümlüdür. Örneğin, nişanlının başkaları ile flört etmesi, nişanlıya veya nişanlının ailesine hakaret etmesi, kumar alışkanlığı, alkol veya uyuşturucu bağımlılığı vb. (nişan bozulması sebebiyle tazminat İzmir boşanma avukatı) 

– Nişanın bozulmasına yol açan haklı sebep taraflardan hiç birinin kusuruna dayanmıyorsa nişanlılar birbirinden tazminat isteyemez. Nişanı hiçbir sebep olmaksızın bozan kişiden diğer taraf tazminat talep edebilir. İzmir boşanma avukatı

–  Tazminat talep etmeye hak kazanan taraf, evlenme amacıyla yaptığı masrafları; nişan töreni için kiralanan yerin bedeli, oturulacak ev için peşin ödenen kira bedeli, boya badana masrafları, ev eşyaları için yapılan masraflar vb. talep edebilecektir.

– Kusurlu olduğu ileri sürülen nişanlının anne ve babası ile onlar gibi davranan kimselerden nişanın bozulması sebebiyle maddi tazminat talep edilememektedir. Ancak nişanlının anne ve babası ile onlar gibi davranan kimseler kusurlu olan nişanlıdan yaptığı masraflar nedeniyle tazminat talep edebilmektedir.

– Hakim tazminat miktarını belirlerken takdir yetkisini kullanarak, tarafların nişanın bozulmasındaki rolünü, yapılan masrafın tazminat talebinde bulunan kişinin malvarlığı için arz ettiği değeri vb. hususları göz önünde tutarak karar verecektir.

NİŞANIN BOZULMASI SEBEBİYLE MANEVİ TAZMİNAT

Nişanın bozulması sebebiyle manevi tazminat talep edilebilmesi için;

-Nişanın taraflardan biri tarafından bozulması gerekir.  Ölüm, gaiplik, anlaşma hallerinde manevi tazminat istenemez.

– Tazminat isteyen tarafın kişilik hakkı zarara uğramış olması gerekir.

– Nişanı bozan kişini kusurlu olması diğer kişinin kusursuz veya daha az kusurlu olması gerekir.

Manevi tazminat kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan olduğu için tarafların anne ve babaları ile onlar gibi davranan kimseler tarafından istenemez. Sınırlı ehliyetsizlerin de davayı açmak için yasal temsilcilerinden izin almasına gerek yoktur.

ZAMANAŞIMI

TMK m.123 gereği ‘’Nişanlılığın sona ermesinden doğan dava hakları, sona ermenin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar’’.

GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME

Nişanın bozulmasından kaynaklı olarak açılacak maddi ve manevi tazminat davasında görevli mahkeme Aile Mahkemeleridir. Yetkili mahkeme ise genel yetki gereği davalının ikamet adresinin bulunduğu mahkemedir.

Nişanlanmanın bozulması sebebiyle tazminat davasının çok önemli hazırlık süreci bulunmaktadır. Yine dava süreci gerek usul gerekse de esas yönünden iyi ve etkin bir takip gerektirmektedir. Bu nedenle kişilerin Aile Hukuku alanında uzman avukat ile çalışmasını tavsiye ediyoruz.

İzmir Uzman Avukat, İzmir Boşanma Avukatıİzmir Boşanma Davasına Bakan Avukatlar, İzmir Aile Hukuku Avukatı, İzmir Nafaka Davası Avukatı olarak tarafımızla irtibata geçebilirsiniz.

velayetin değiştirilmesi, izmir avukat, izmir velayet avukatı, izmir boşanma avukatı

VELAYETİN DEĞİŞTİRİLMESİ DAVASI

Türk Medeni Kanunun 335. Maddesinde düzenlendiği üzere ergin olmayan çocuk, ana ve babasının velayeti altındadır. Yasal sebep olmadıkça velayet ana ve babadan alınamaz.

Evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velayeti birlikte kullanırlar. Ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hali gerçekleşmişse hâkim, velayeti eşlerden birine verebilir. Velayet, ana ve babadan birinin ölümü hâlinde sağ kalana, boşanmada ise çocuk kendisine bırakılan tarafa aittir. (TMK m.336)

Anne ve babanın evli olmaması halinde ise velayet anneye aittir. Anne küçük, kısıtlı veya ölmüş ya da velayet kendisinden alınmışsa hakim, çocuğun menfaatine göre, vasi atar veya velayeti babaya verir. (TMK m.337)

Velayetin değiştirilmesi davası; çocuğun velayeti kendisinde olmayan eşin, çocuğun velayetini almak için diğer eşe karşı açtığı dava türüdür. Bu dava ile birlikte çocuğun velayeti kendisinde olmayan eş velayetin kendisine verilmesini sağlayabilmektedir.

Velayetin değiştirilmesi davası ile birlikte, çocuğun eğitim, sağlık, beslenme gibi masraflarının karşılanması için iştirak nafakası verilmesi de talep edilebilmektedir.

Velayetin Değiştirilmesi Davası Hangi Şartlarda Açılabilir ?

Ana veya babanın başkasıyla evlenmesi, başka bir yere gitmesi veya ölmesi gibi yeni olguların zorunlu kılması hâlinde hâkim, re’sen veya ana ve babadan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alır. (TMK m.183)

Buna göre; çocuğun velayeti kendisine verilmemiş anne veya babanın ya da bir üçüncü kişinin yanında bırakılması, çocukla şahsi ilişkinin kurulmasının engellenmesi, çocuğun sağlık, güvenlik, eğitim vb. hususlarda kötü şartlar altında bırakılması, çocuğun velayeti kendisine verilen anne veya babanın yeniden evlenmesi, ölüm, çocuğun velayeti kendisine verilen anne veya babanın başka bir yere gitmesi gibi çocuğun menfaatini olumsuz olarak etkileyecek durumlar velayetin değiştirilme sebeplerindendir.

Velayetin Değiştirilmesi Davasında Çocuğun Görüşü 

Velayetin değiştirilmesi davasında 8 yaş ve üzerindeki çocukların dinlenmesi ve velayet konusundaki görüşü alınmak zorundadır. 8 yaş ve üzerindeki çocuklar dinlenmeden ve görüşü alınmadan mahkemece velayetin değiştirilmesine veya düzenlenmesine karar verilemez. Aksi halde Yargıtay tarafından benimsendiği üzere idrak yaşında olan çocuk dinlenilmeden verilen kararlar bozma nedeni sayılmaktadır. Yaşı küçük çocuklar mahkemede pedagog eşliğinde dinlenmelidir.

Çocuğun hangi ebeveyni yanında kalmak istediğini beyan etmesi tek başına çocuğun velayetinin o ebeveyne verilmesinde yeterli değildir. Hakim tüm hususları birlikte değerlendirerek çocuğun üstün yararı doğrultusunda karar verecektir.

Velayetin Değiştirilmesi Davasında Yargılama Usulü

Velayetin değiştirilmesi davası basit yargılama usulüne tabidir. Bu yargılama usulünde dilekçeler aşaması dava dilekçesi ile cevap dilekçesinden ibarettir. Dilekçeler aşamasının tamamlanmasından sonra hakim duruşma gününü tayin edecektir.

Görevli ve Yetkili Mahkeme

Velayetin değiştirilmesi davasında görevli mahkeme Aile Mahkemeleridir. Bu nedenle velayetin değiştirilmesi davasını açmak isteyen kişiler davayı Aile Mahkemelerinde açmalıdır.

Yetkili mahkeme ise çocuğun ikametgahının bulundu yer mahkemesi ile davalının yerleşim yeri Aile Mahkemesidir.

Velayetin Değiştirilmesi Davasının Sonuçları

Velayetin değiştirilmesi davası sonunda hakim davacı ebeveynin talebini kabul ederse çocuğun velayeti davacı ebeveyne verilir. Bununla birlikte velayeti kendisinden alınan ebeveyn ile çocuk arasında kişisel ilişki kurulmasına karar verilir.

Aynı zamanda çocuğun velayeti ile birlikte çocuğun eğitim, beslenme, sağlık gibi masraflarının karşılanması için velayeti kaybeden ebeveyn tarafından ekonomik gücü oranında iştirak nafakası ödenmesine hükmedilebilmektedir.

Velayetin değiştirilmesi davasının çok önemli hazırlık süreci bulunmaktadır. Yine dava süreci gerek usul gerekse de esas yönünden iyi ve etkin bir takip gerektirmektedir. Bu nedenle kişilerin Aile Hukuku alanında uzman avukat ile çalışmasını tavsiye ediyoruz.

İzmir velayet davası avukatı, İzmir Boşanma Avukatıİzmir Boşanma Davasına Bakan Avukatlarİzmir Aile Hukuku Avukatıİzmir Nafaka Davası Avukatı olarak tarafımızla irtibata geçebilirsiniz.

İzmir boşanma avukatı, en iyi boşanma avukatı İzmir,  İzmir boşanma davasına bakan avukatlar, İzmir aile hukuku avukatı, İzmir en iyi boşanma avukatı, İzmir nafaka avukatı, İzmir icra avukatı

BOŞANMA DAVASI NASIL AÇILIR ?

İzmir boşanma avukatı, en iyi boşanma avukatı İzmir,  İzmir boşanma davasına bakan avukatlar, İzmir aile hukuku avukatı, İzmir en iyi boşanma avukatı, İzmir nafaka avukatı, İzmir icra avukatı

Bu yazımızda boşanma sebepleri nelerdir, boşanma davası nasıl açılır, boşanma davasında görevli ve yetkili mahkeme neresidir, boşanma davası ne kadar sürer sorularına açıklık getireceğiz.

Boşanma; eşlerin kanunda öngörülen bir sebebe dayanarak açacakları dava sonucunda evlilik birliğine mahkeme kararı ile son verilmesidir. Boşanma davasının açılabilmesi için geçerli bir evlilik kurulmuş olup bu evliliğin dava sürecinde de devam ediyor olması gerekir.

Boşanma davası çekişmeli veya anlaşmalı olarak açılabilmektedir. Anlaşmalı boşanma davası tarafların boşanma ile boşanmanın sonuçları hususlarında tam bir mutabakata varılması halinde gerçekleşmektedir. Çekişmeli boşanma davası ise tarafların boşanma hususunda anlaşmaya varılamaması halinde açılan dava türüdür. 

Boşanma davasında görevli mahkeme Aile Mahkemeleridir.

Boşanma davasına bakmaya yetkili mahkeme ise; eşlerin son 6 aydan beri ikamet ettikleri yer aile mahkemesi, davacı tarafın yerleşim yeri aile mahkemesi veya davalı tarafın yerleşim yeri aile mahkemesidir. Eşler boşanma davasını bu mahkemelerden birinde açabilmektedir.

Boşanma Davası Ne Kadar Sürer ?

Anlaşmalı boşanma davası tek celsede sonuçlanmaktadır. Dava süresi ortalama olarak 1 ila 3 ay arasında değişmektedir.

Çekişmeli boşanma davası ise dava da dinletilecek tanık sayısı, tanıkların ikamet yerleri, tebligatın taraflara ve tanıklara ne zaman tebliğ edildiği, tanıkların duruşmaya ilk tebligatta gelip gelmemeleri, araştırma konusu yapılacak hususlar, kurumlara yazılan yazılara verilen cevap süreleri, kurumlardan istenilen belgelerin mahkemeye gönderilme süreleri vb. hususlara göre değişiklik göstermektedir. Dolayısıyla çekişmeli boşanma davası ortalama olarak 1,5 – 3 yıl arasında neticeye ulaşmaktadır.

Çekişmeli Boşanma Davasında Tarafların Duruşmaya Katılması Gerekir mi ?

Davada taraflar avukatları ile temsil ediliyorsa tarafların bizzat duruşmaya katılmaları gerekmemektedir. Avukatlar, tarafların haklarını taraflar olmaksızın savunacaklardır ancak avukat ile temsil edilmeyen taraflar hak kayıpları yaşamamak için duruşmalara katılmak zorundadır.

Belirtmek gerekir ki çekişmeli boşanma davası; nafaka, velayet, tazminat talepleri konusunda çekişmenin hat safhada olduğu dava türüdür. Boşanma davasında, tarafların delillerini iyi bir şekilde sunması, usul kurallarına zamanında, hatasız ve eksiksiz olarak uyması gerekmektedir. Bu nedenle çekişmeli boşanma davalarının avukat vasıtasıyla takip edilmesini tavsiye ediyoruz.

Boşanma Sebepleri

Zina

Hayata Kast, pek kötü muamele ya da onur kırıcı davranış

Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme

Terk

Akıl hastalığı

Evlilik birliğinin sarsılması

Zina Sebebiyle Boşanma Davası

Zina kusura dayalı, mutlak ve özel bir boşanma sebebidir. Zina, evlilik birliği devam ederken eşlerden birinin bir kişi ile isteyerek cinsi münasebette bulunması olarak tanımlanmaktadır.

Eşler Ayrılık kararı sonrası ayrı yaşıyor olsalar bile, eşin dışında bir kişi ile cinsi münasebette bulunması zina sayılmaktadır. Cinsi münasebet dışında başkasıyla flört etmek veya başka türlü yakın ilişki içerisinde olmak zina olarak kabul edilmemektedir. Buna rağmen ispat edilen çeşitli olaylar ve olgular bir zinanın bulunduğu hususunda hakime kanaat verdiği takdirde hakim, zinanın varlığı suçüstü tespit edilmemiş olsa bile boşanmaya karar verebilir.

Zina sebebiyle boşanma davasında kanunda öngörülmüş hak düşürücü süre bulunmaktadır. Buna göre dava hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Buna göre eş, diğer eşin zinasını beş yıl içinde ne zaman öğrenmişse, o andan itibaren altı ay içinde davayı açmak zorundadır. Beş yıl sonunda dava açma hakkı sona erer ve dava hakkı düşer ancak zinanın devam etmesi halinde her zina fiilinden itibaren süre en baştan işlemeye başlar. Zina fiilini affeden eşin, sonrasında aynı zina fiiline dayanarak dava açma hakkı yoktur.

Hayata Kast Pek Kötü Muamele ya da Onur Kırıcı Davranış Sebebiyle Boşanma Davası

 Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açılabilir.

Hayata kast, bir eşin diğerinin hayatına kast etmesi yani onu öldürme niyetini bazı fiillerle açıklamasıdır. Hayata kast, diğer eşi öldürmeye teşebbüs hali olabileceği gibi onu intihara teşvik ya da yardım etme şeklinde de olabilir. Hayata kastın her olayın şartlarına göre ayrı değerlendirilmesi gerekir.

Pek Kötü Muamele, diğer eşin vücut bütünlüğü ve sağlığına yönelik her türlü saldırı olarak kabul edilmektedir. Eşin diğer eşe şiddet uygulaması, aç bırakması, eziyet etmesi pek kötü muamele teşkil etmektedir.

Onur Kırıcı Davranış, eşlerden birinin diğer eşi küçük düşürmek, hakaret etmek veya onuruna saldırmak maksadıyla yapılan hareketlerdir.

Dava hakkı olan eş boşanma davasını öğrenmesinden itibaren altı ay ve her halde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmesiyle dava hakkı düşer. Affeden eşin dava hakkı bulunmamaktadır.

Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme Sebebiyle Boşanma Davası

Bu boşanma sebebi de kanunda özel boşanma sebebi olarak sayılmıştır.

Suç işleme her suç için değil, sadece küçük düşürücü suçlar için boşanma sebebi oluşturabilmektedir. Suçun küçük düşürücü olup olmadığı, toplumdaki anlayışa göre hakim tarafından takdir edilmektedir. Genellikle dolandırıcılık, hırsızlık, cinsel istismar gibi suçlar küçük düşürücü suç sayılmaktadır.

Haysiyetsiz hayat sürme, genellikle kumar bağımlılığı, ayyaşlık, hayat kadınlığı vb. olarak kabul edilmektedir. Eşlerden birinin sadece küçük düşürücü bir suç işlemesi ya da haysiyetsiz hayat sürmesi diğer eş için onunla birlikte yaşamayı çekilmez hale getirmemişse sırf bu hususlardan birinin varlığı boşanma sebebi oluşturmaz. Örneğin her ikisi de dolandırıcı veya alkolik olan eşler bu boşanma sebebine dayanamaz.

Bu boşanma sebebi her iki halde de herhangi bir hak düşürücü süreye bağlanmamıştır. İzmir boşanma avukatı, en iyi boşanma avukatı İzmir,  İzmir boşanma davasına bakan avukatlar, İzmir aile hukuku avukatı, İzmir en iyi boşanma avukatı, İzmir nafaka avukatı, İzmir icra avukatı

Terk Sebebiyle Boşanma Davası  

 Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği ya da haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hakim tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise, terk edilen eş boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.

Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hakim, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi halinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilan yoluyla yapılır. Ancak boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz.

Akıl Hastalığı Sebebiyle Boşanma Davası

 Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hale gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir.

Buradaki boşanma sebebine dayanabilmek için akıl hastalığının evlilik sırasında var olması gerekir. Hastalığın ne zaman başladığının önemi yoktur. Ancak eşlerden birinde evlenmeden önce evlenmeye engel olacak şekilde bir akıl hastalığı bulunmakta ise ve akıl hastalığı evlenmeden sonra da devam ediyorsa burada evlilik mutlak butlan sebebi ile sakattır. İzmir boşanma avukatı, en iyi boşanma avukatı İzmir,  İzmir boşanma davasına bakan avukatlar, İzmir aile hukuku avukatı, İzmir en iyi boşanma avukatı, İzmir nafaka avukatı, İzmir icra avukatı

Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması Sebebiyle Boşanma Davası

Yukarıda sayılan özel boşanma sebeplerinin aksine burada boşanma sebebi özel bir olguya dayanmamaktadır.

Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir. Bu hallerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.

Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu hâlde boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya hükmolunur. Bu hâlde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz.

Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir. İzmir boşanma avukatı, en iyi boşanma avukatı İzmir,  İzmir boşanma davasına bakan avukatlar, İzmir aile hukuku avukatı, İzmir en iyi boşanma avukatı, İzmir nafaka avukatı, İzmir icra avukatı

Boşanmanın Sonuçları

Boşanma kararı ile sadece evlilik sona ermemektedir. Boşanma davasının eşler yönünden kişisel, çocuklar yönünden ve mali olmak üzere bir takım sonuçları vardır.

Boşanma Kararının Eşler Yönünden Sonuçları

Boşanmış eşler yeniden evlenebilirler ancak kadının yeniden evlenebilmesi için üç yüz günlük bekleme süresinin geçmiş olması gerekir. Boşanan kadın doğum yapar ise bekleme süresi sona erer ya da kadın gebe olmadığını ispat eder veya eşler birbirleriyle tekrar evlenirlerse hakim bu süreyi kaldırır.

Eşlerin boşanması ile gündeme gelecek diğer konu mal rejiminin tasfiyesidir. Boşanma halinde eşlerin tabi olduğu mal rejimine göre tasfiyenin nasıl yapılacağı belirlenecektir.

Boşanma halinde kadın, evlenmeyle kazandığı kişisel durumunu korur ancak evlenmeden önceki soyadını yeniden alır.

Boşanma ile birlikte eşlerin birbirlerine miras hukukundan doğan herhangi bir hakları kalmaz.  Bundan sonra eşler birbirine bu sıfatla yasal mirasçı olamazlar. Yine eşlerin birbirleri lehine yapmış oldukları ölüme bağlı tasarruflar aksini belirlememiş iseler kendiliğinden hükümsüz olur.

Boşanma Kararının Çocuklar Yönünden Sonuçları

 Boşanma neticesinde çocukların velayeti hakim tarafından anne veya babadan birisine verilir. Bizim hukukumuzda ortak velayet söz konusu değildir. Velayetin kime verileceği konusunda hakime geniş bir takdir yetkisi verilmiştir. Hakim çocuğun velayetinin kime bırakılacağı konusunda karar verirken öncelikli olarak çocuğun üstün yararını düşünecektir.

Velayetin verilmesinde, çocuğun kimin yanında olursa daha iyi yetişmesi ve üstün yararı önemli olduğu için, eşlerin mali durumları veya eşlerin boşanmadaki kusurları önemli değildir. Hakim çocuğun hangi eş yanında daha iyi yetişeceği kanaatine varırsa çocuğun velayetini mali durumu iyi olmayan veya boşanmada kusurlu olan tarafa da verebilir.

 Boşanmanın Mali Sonuçları

 Boşanmanın mali sonuçları maddi tazminat, manevi tazminat ve nafakayı kapsamaktadır.

 Maddi Tazminat

Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir.

Kusursuzluk mutlak bir kusursuzluk değildir. Çünkü boşanma davasında taraflardan birinin hiç kusurunun bulunmaması nadiren rastlanılan durumlardandır. Burada önemli olan tazminat isteyen eşin herhangi bir kusurunun bulunup bulunmadığı değil boşanma sebebinde kusurunun bulunup bulunmadığıdır.

Tazminatın miktarı hakim tarafından belirlenir. Tazminat miktarının uğranılan zararın tam karşılığı olması gibi bir zorunluluk yoktur. Hakim tarafların mali ve sosyal durumlarını ve kusur derecelerini göz önünde bulundurarak tazminat miktarını belirler. İzmir boşanma avukatı, en iyi boşanma avukatı İzmir,  İzmir boşanma davasına bakan avukatlar, İzmir aile hukuku avukatı, İzmir en iyi boşanma avukatı, İzmir nafaka avukatı, İzmir icra avukatı

Maddi tazminatın mutlaka boşanma davası ile istenilmesi zorunlu değildir. Ayrı bir dava ile de talep edilebilir.

Manevi  Tazminat

Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun bir miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.

Manevi tazminat olarak paradan başka bir şeye karar verilemez. Tazminat miktarı hakim tarafından belirlenir.

Yoksulluk Nafakası

 Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında nafaka isteyebilir.

Nafakayı ödeyecek olan eşin mali gücü nafaka miktarının belirlenmesinde önem arz etmektedir. Nafaka ödeme yükümlüsünün hiç ödeme gücü yoksa yoksulluk nafakasına karar verilemez. Yoksulluk nafakasının amacı talepte bulunanı yoksulluktan kurtarmaktır.

Çekişmeli boşanma davasının çok önemli hazırlık süreci bulunmaktadır. Yine dava süreci gerek usul gerekse de esas yönünden iyi ve etkin bir takip gerektirmektedir. Bu nedenle kişilerin Boşanma Davası için uzman avukat ile çalışmasını tavsiye ediyoruz.

İzmir Boşanma Avukatı, İzmir Boşanma Davasına Bakan Avukatlar, İzmir Aile Hukuku Avukatı, İzmir Nafaka Davası Avukatı olarak boşanma süreciniz için tarafımızla irtibata geçebilirsiniz.

İzmir boşanma avukatı, en iyi boşanma avukatı İzmir,  İzmir boşanma davasına bakan avukatlar, İzmir aile hukuku avukatı, İzmir en iyi boşanma avukatı, İzmir nafaka avukatı, İzmir icra avukatı

CEZA AVUKATI KİMDİR ?

 

Mevzuatta Ceza Avukatı adında ayrı bir avukatlık olmamakla birlikte halk dilinde daha çok ceza davalarına giren avukatlara Ceza Avukatı veya Ağır Ceza Avukatı denilmektedir.

Ceza avukatı sanık yönünden doğrudan kişi özgürlüğünü sağlamayı hedef edinirken, mağdur yönünden ise mağdurun haklarını koruma vazifesi görür. Ceza avukatının yaptığı iş ve edindiği görevler diğer hukuk branşlarından oldukça farklılık göstermektedir.

Ceza avukatı; faaliyetlerinin büyük bir bölümünü Ceza Hukuku alanında yoğunlaştırmış ve daha çok Ceza Davalarına bakan avukat olarak tanımlanmaktadır. Ceza Avukatları hukukun en çekişmeli ve en sıkıntılı alanında faaliyet sunmaktadır. Bu nedenle Ağır Ceza Avukatı, Asliye Ceza Avukatı araştırmasının dikkatli yapılması gerekmektedir. Ceza Hukuku çok geniş bir alanı ve çok farklı prosedürleri barındıran bir uzmanlık alanıdır.

Bireyler sıklıkla Ceza Avukatı bulma konusunda geç kalmakta ve sonuçta ciddi hak kayıplarına uğrayabilmektedir. Ceza Yargılamasında, Ceza Avukatı ile çalışılması gereken en uygun zaman dosyanın ilk aşaması yani sanık veya mağdurun kollukta veya savcılıkta ifadesinin alınacağı aşamadır. Ceza davaları hiç bir zaman hafife alınmamalı geç kalmadan Ceza Avukatı ile çalışmaya başlamalıdır.

Kişiler kimi zaman aleyhine açılan Ceza Davalarını çok ciddiye almamakta Ceza Avukatı ile çalışma yolunu seçmemektedirler. Bu halde aslında ceza almaması gereken kişiler haklarını koruyamamakta ve özgürlüğü kısıtlayıcı cezalarla karşı karşıya kalabilmektedirler.

Ceza Avukatının öncelikle suça konu eylemin gerçekleştiği yerden seçilmesi kişilerin menfaati açısından önemlidir. Zira suça konu eylemin gerçekleştiği yerde bulunan Ceza Avukatı ile çalışılması dosyayı fiziki olarak inceleme ve delil toplama gibi hususlarda verim sağlayacaktır.

İzmir’de tavsiye edilebilecek Ceza Avukatı, İzmir’de en iyi Ceza Avukatı araştırmalarının dikkatli yapılması gerekmektedir. Tarafımızca Ceza Davalarının her alanında hizmet verilmektedir. Ceza Avukatı veya Ağır Ceza Avukatı tutmak zor bir süreç olmamakla birlikte danışma ve avukatlık hizmetleri Av. Mert Ali Rıza Sezgin ile iletişime geçmeniz yeterlidir.

Ceza Avukatı fiyatları; dava aşaması ve suç kategorisine göre değişiklikler göstermektedir. Tarafımızca çok fahiş fiyatlar talep edilmemekte ve tarafların mağduriyetlerinin giderilmesi hedeflenmektedir.

İzmir’de Ceza Avukatı, İzmir’de Ağır Ceza Avukatı, İzmir’de Asliye Ceza Avukatı olarak dosyanız hangi aşamada olursa olsun tarafımızdan danışmanlık veya avukatlık hizmeti alabilirsiniz.

Dolandırıcılık Suçu (TCK m.157-158)

İzmir Ceza Avukatı ve İzmir dolandırıcılık davalarına bakan avukat olarak bu yazımızda dolandırıcılık suçu ve cezası, nitelikli dolandırıcılık suçu ve cezası, etkin pişmanlık hükümleri konuları üzerinde duracağız.

Dolandırıcılık suçunda fail, bir kimseyi hileli davranışlarla aldatıp onun veya bir başkasının zararına olarak kendisinin veya üçüncü bir kişinin malvarlığına ilişkin bir yarar elde etmektedir.

Suçun maddi konusunu malvarlığına ilişkin değerler oluşturur. Bu malvarlığı değerleri, taşınır veya taşınmaz mal olabileceği gibi alacak hakkı da olabilir. Bu suç tipinde yapılacak savunma önem teşkil ettiğinden savunmanın Ceza Avukatı ile birlikte yapılması önem arz etmektedir.

Suçun Maddi Unsurları

-Failin hileli davranışlarda bulunması,

– Failin hileli davranışları sonucunda mağdurun aldatılmış olması,

– Mağdurun veya bir üçüncü kişinin zararına olarak failin kendisine veya bir üçüncü kişiye yarar sağlaması.

Hileli Davranış; bir başkasının üzerinde etki meydana getiren ve onu hataya düşürücü her türlü davranıştır. Bu şekilde gerçek gizlenmek veya farklı gösterilmek suretiyle kişinin iradesi sakatlanmakta, bu nedenle mağdur, rıza göstermeyeceği bir konuya rıza göstermekte veya yapmayacağı bir şeyi yapmaktadır. Ancak burada Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için hilenin belirli bir ağırlığa ulaşması ve ustaca sergilenerek mağdurun hileyi kontrol edebilme imkanına yer vermemesi gerekir. Aracın kilometre saatini düşürmek,  12 ayar altının üzerine 18 ayar altın yazmak hileli davranışlara örnek gösterilebilir.

Objektif olarak aldatma kabiliyetine sahip olan fakat mağdurun aldanmadığı hilenin varlığında teşebbüs hükümleri uygulanır.

Aldatma; bu suçun oluşabilmesi için failin hileli davranışlarla mağduru aldatmış olması gerekir. Aldatılan kişi fail tarafından ileri sürülen olguları gerçek sanmalı veya gerçeğe uygun olma olanağından hareket etmelidir. Hileli davranış ile mağdurun aldanması arasında neden sonuç ilişkisi bulunmalı, yani mağdurun içine düştüğü hatalı iradenin nedeni fail tarafından başvurulan hileli davranışlar olmalıdır.

Suçun Manevi Unsuru

Dolandırıcılık kasten işlenilebilen bir suçtur. Bu suçun manevi unsurunu genel kast oluşturur. Kastın hem hileli davranışa, hem bunun sonucunda mağdurun hataya düşürülmesine, hem de haksız yarar sağlamaya yönelik olması gerekir.

Dolandırıcılık Suçunun Nitelikli Halleri (TCK m.158)

1) Suçun Dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle işlenmesi; (m.158/1-a)

Burada failin karşı tarafın dini inanç ve duygularını istismar etmesi aranır. Yani dinin bir aldatma aracı olarak kullanılması gerekir.

Aldatma aracı olarak kullanılan ‘büyüyü bozma ya da cini çıkarma’ vb. hususların mağdurun algıladığı dini inanç ve duygulara yönelik olduğu, sanıkların etkisinde kalan mağdurun bu duygularının istismar edilerek irade özgürlüğünün baskı altına alınması sonucunda sanıklara altınlarını verdiği anlaşıldığından, sanıkların sabit kabul edilen eylemi dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle dolandırıcılık suçunu oluşturmaktadır.’ (Yargıtay Ceza Genel Kurulu 04.02.2014, 262/37)

2) Suçun, kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum ve zor şartlardan yararlanmak suretiyle işlenmesi; (m.158/1-b)

Bu halde mağdurun zor veya tehlikeli bir durum içinde bulunması gerekir. Örneğin arabası veya evi yanan, trafik kazası geçiren, hastalığı olan bir kişinin bu halinden yararlanılarak  dolandırılması.

3-) Suçun, kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle işlenmesi; (m.158/1-c)

Bu nitelikli halin gerçekleşmesinde mağdurun yaş küçüklüğü, akıl zayıflığı, sarhoşluğu vb. nedenlerle algılama yeteneğinin zayıflamış olması aranmaktadır.

4) Suçun kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi; (m.158/1-d)

Dolandırıcılık suçunun kamu kurum ve kuruluşlarının araç olarak kullanılması suretiyle gerçekleştirilmesi nitelikli halin gerçekleşmesi için yeterli olup ayrıca kamu kurum ve kuruluşlarının zarar görmüş olmasına gerek yoktur. Nitelikli halin gerçekleşmesi için bu kurum ve kuruluşların adının kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığı da (kurum ve kuruluşlara ait basılı kağıt, evrak, tanıtım kartı, kıyafetler vb.)kullanılmalıdır.

5) Suçun kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak işlenmesi; (m.158/1-e)

Dolandırıcılık suçunda zarar görenin kamu kurum ve kuruluşu olması halinde söz konusu olur. Burada dikkat edilmesi gereken husus hangi kurum ve kuruluşların kamusal nitelik taşıdığının belirlenmesidir. Hangi kurum veya kuruluşun kamusal nitelik taşıdığı o kurumun statüsünü düzenleyen mevzuata göre belirlenir. Kamu kurumu yararına çalışan hayır kurumları bu madde kapsamında değildir.

Bu nitelikli halin gerçekleşmesinde eylemin, kamu kurum ve kuruluşlarının mal varlığına zarar vermek amacıyla işlenmesi aranmaktadır. Örnek olarak; kişinin yalan beyanda bulunarak devletten burs alması, yapılmayan ilaç masraflarının Sgk dan tahsil edilmesi gösterilebilir.

‘22.10.1994 – 22.12.1994 tarihleri arasında düzenlenen 17 adet reçetede tahrifat yapılarak reçetelere fazladan ilaç eklendiği ve küpürlerin reçetelerin arkasına yapıştırıldığı sanığın bu durumu bilerek ilaçların bedeli olan 12.297,500 TL ‘yi mal müdürlüğünden tahsil ettiği anlaşılmakta olup, sanığın eylemi TCY’nin 504/7. Madde ve fıkrasında belirtilen zincirleme dolandırıcılık suçunu oluşturmaktadır.’ Yargıtay Ceza Genel Kurulu 03.07.2001 6-149/154)

6) Suçun bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi; (m.158/1-f)

Bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle dolandırıcılık bilgisayar, cep telefonu, tablet, internet, facebook, instagram, twitter vb. sosyal medya araçlarının kullanılarak gerçekleştirilmektedir. Örneğin alışveriş sitesi üzerinden satış ilanı koyup mağdurdan satış bedelini aldıktan sonra malın gönderilmemesi veya araç satış ilanı sitesi üzerinden satışa konulan araçta anlaşmaya varıldıktan sonra kaparo alınıp aracın satılmaması hali.  

Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığının kabul edilebilmesi için bankaların olağan faaliyetlerinden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya bankaların maddi varlıklarının suçta araç olarak kullanılarak 3. Kişilerin zararına haksız bir çıkar elde edilmesi gerekir. Dolayısıyla bankaların sadece ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu nitelikli hal uygulanamayacaktır. Ayrıca söz konusu bendin uygulanabilmesi için gerçek bir kişinin aldatılmış olması gerekir.

Başkasına ait banka kartının veya kredi kartının haksız olarak ele geçirilip para çekilmesi nitelikli dolandırıcılık suçunu değil TCK m.245 de düzenlenen Banka veya Kredi Kartının İzinsiz Kullanılması suçunu oluşturur.

‘Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak bir çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.’ (Yargıtay 15. C.D. 18.09.2013, 197/13544)

7)  Suçun basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi; (m.158/1-g)

Bu nitelikli halin uygulanmasında Yargıtay’a göre basın ve yayın araçlarının dolandırıcılık suçunun işlenmesinde özel bir kolaylık sağlamış olması gerekir. Failin, yarar sağlamak için gerçek olmayan bir durumu basın organında haber ya da reklam olarak yayınlatması ve bunu mağduru aldatmada kullanması halinde basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle dolandırıcılık suçu işlenmiş olacaktır.

8) Suçun tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında işlenmesi. (m.158/1-h)

9) Suçun serbest meslek sahibi kişiler tarafından, mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle işlenmesi. (m.158/1-i)

10) Suçun banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla işlenmesi. (m.158/1-j)

 Burada zarar gören banka veya diğer kredi kurumlarıdır. Krediyi alan kişinin kredi tahsis etmekle görevli olanlara yönelik bazı hileli davranışlarda bulunması halinde nitelikli hal gerçekleşmiş olur. Uygulamada sıkça sahte kıymet raporları, sahte nüfus cüzdanı, sahte ehliyet, gerçeğe aykırı bilanço düzenlenerek bu belgelerle kredi temini için bankalara başvurulduğu görülmektedir.

 11) Suçun sigorta bedelini almak maksadıyla işlenmesi, (m.158/1-k)

 Burada suçtan zarar gören sigorta şirketidir. Fail haksız olarak sigorta bedeli almak amacıyla bazı hileli davranışlara başvurmaktadır. Uygulamada sıkça karşılaşınlar arasında; trafik kazasında hasarın olduğundan fazla gösterilmesi, işyerinde yangın çıkartılarak sigortadan para alınması.

12) Suçun kişinin, kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle işlenmesi (m.158/1-l)

 13) Suçun kamu görevlileriyle ilişkisinin olduğundan, onlar nezdinde hatırı sayıldığından bahisle ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak işlenmesi, (m.158/2)

Dolandırıcılık Suçunun Cezası

 Basit Dolandırıcılık Suçunun Cezası;  

Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir. (TCK. m.157)

Nitelikli Dolandırıcılık Suçunun Cezası;

 TCK m. 158’e göre nitelikli dolandırıcılık suçunu işleyen ikşi temel olarak  üç yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezasına hükmolunur.

Ancak suçun;

-Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak,

-Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle,

-Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla,

-Sigorta bedelini almak maksadıyla,

-Kişinin, kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle,

-Kamu görevlileriyle ilişkisinin olduğundan, onlar nezdinde hatırı sayıldığından bahisle ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak,

İşlenmesi halinde nitelikli suçunun cezası alt sınırı 4 yıldan adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.

 Nitelikli dolandırıcılık ile basit dolandırıcılık suçlarının, üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında; suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde verilecek ceza bir kat artırılır. (TCK m.158/3)

 Daha Az Cezayı Gerektiren Hal

Dolandırıcılığın, bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla işlenmesi halinde, şikayet üzerine, altı aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur. (TCK m.159)

Dolandırıcılık Suçu Etkin Pişmanlık Ceza İndirimi (TCK m. 168)

 Dolandırıcılık suçunda etkin pişmanlık, failin işlediği suçtan pişmanlık duyarak suçun olumsuz etkilerini gidermek için yaptığı olumlu davranışlardır.

Suç tamamlandıktan sonra ve fakat bu nedenle hakkında kovuşturma başlamadan önce, failin, azmettirenin veya yardım edenin bizzat pişmanlık göstererek mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen gidermesi halinde, verilecek cezanın üçte ikisine kadarı indirilir. (TCK m.168/1)

Etkin pişmanlığın kovuşturma başladıktan sonra ve fakat hüküm verilmezden önce gösterilmesi halinde, verilecek cezanın yarısına kadarı indirilir. (TCK m.168/2)

Dolandırıcılık Suçunda Uzlaşma

Dolandırıcılık suçunda da basit dolandırıcılık suçu uzlaşmaya tabidir. Basit dolandırıcılık suçunda, uzlaşmacı tarafların uzlaşıp uzlaşamayacağını sormaktadır. Tarafların uzlaşması halinde dosya uzlaşma nedeniyle sona erecektir.

Olası mağduriyetlerin önüne geçmek için İzmir ceza avukatı, İzmir de ceza davasına bakan avukat olarak olarak bizimle irtibata geçebilirsiniz.

Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanma Suçu (TCK m.191)

İzmir ceza avukatı ve İzmir uyuşturucu davalarına bakan avukat olarak bu yazımızda uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanma suçu ve cezası hakkında bilgi verilmiştir.

Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanma suçu; uyuşturucu veya uyarıcı maddenin kullanma amacıyla satın alınması, kabul edilmesi, bulundurulması veya kullanılması hallerinde meydana gelir.

Suçun Maddi Unsuru

TCK m.191’de düzenlenen bu suçun  faili herkes olabilir. Bu nedenle özgü suçlardan değildir. Suçta cezalandırma konusu filler kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek, bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmaktır. Sayılan bu fiillerden herhangi birinin gerçekleştirilmesi suçun işlenmesi sonucunu doğuracaktır.

Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanma suçunun unsurlarından olan satın almak eylemi ile uyuşturucu madde ticareti suçunda düzenlenen satın almak eylemi kimi zaman karıştırılmaktadır. Uyuşturucu ticareti suçunda kanunda satın almak deyimi ile anlatılmak istenen; uyuşturucu veya uyarıcı maddenin kazanç maksadıyla bedeli ödenerek alınmasıdır. Ancak bu suç tipinde fail, uyuşturucu maddeyi ticaret maksadıyla değil kullanmak maksadıyla satın almaktadır.

Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanma Suçunun Cezası

Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (TCK m.191)

Suçun Nitelikli Hali

Suçun okul, yurt, hastane, kışla veya ibadethane gibi tedavi, eğitim, askeri ve sosyal amaçla toplu bulunulan bina ve tesisler ile bunların varsa çevre duvarı, tel örgü veya benzeri engel veya işaretlerle belirlenen sınırlarına iki yüz metreden yakın mesafe içindeki umumi veya umuma açık yerlerde işlenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında artırılır.(TCK m.191/10)

Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanma Suçunda Kamu Davasının Açılmasının Ertelenmesi ve Denetimli Serbestlik Süreci

Denetimli serbestlik  belirtilen koşullar ve süre içinde, denetim ve denetleme planı doğrultusunda şüpheli, sanık veya hükümlünün toplumla bütünleşmesi açısından ihtiyaç duyduğu her türlü hizmet, program ve kaynakların sağlandığı toplum temelli bir uygulamayı ifade etmektedir

Bu suçtan dolayı başlatılan soruşturmada ilk olarak şüpheli hakkında beş yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilir. Cumhuriyet savcısı bu durumda, şüpheliyi, erteleme süresi zarfında kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmadığı veya yasakları ihlal ettiği takdirde kendisi bakımından ortaya çıkabilecek sonuçlar konusunda uyarır.

Erteleme süresi zarfında şüpheli hakkında asgari bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanır. Bu süre Cumhuriyet savcısının kararı ile üçer aylık sürelerle en fazla bir yıl daha uzatılabilir. Hakkında denetimli serbestlik tedbiri verilen kişi, gerek görülmesi halinde denetimli serbestlik süresi içinde tedaviye tabi tutulabilir.

Denetimli Serbestlik Sürecinde Failin Yükümlülüklere Aykırı Davranması

Erteleme süresi zarfında; kişinin kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi, tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması hallerinde, hakkında kamu davası açılır.

Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması ihlal nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz.

Kamu davası açıldıktan sonra tekrar, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alındığı, kabul edildiği, bulundurulduğu ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanıldığı iddiasıyla soruşturma başlatılması halinde kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilemez.

Erteleme süresi içerisinde şüpheli yükümlülüklerine aykırı davranmadığı ve yasakları ihlal etmediği takdirde hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması, Erteleme ve Adli Para Cezası

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması; hakkında cezaya hükmedilen sanığın belirli şartlar altında ve bu şartlara uyması koşuluyla hükmolunan cezanın bir sonuç doğurmamasıdır. Bu suç tipinde kamu davası açıldıktan sonra yapılan yargılama sonucunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir.

Eğer sanık hakkında uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma suçundan dolayı kovuşturma başlatıldıysa ve yargılama aşamasında sanığın eyleminin uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanma suçu oluşturduğu tespit edildiyse yine sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilir.

Erteleme; yapılan yargılama sonucunda belirlenen cezanın cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesi olarak tanımlanabilir. Bu suç tipinde de mahkemece verilen ceza ertelenebilmektedir.

Adli para cezası; tek başına veya hapis cezası ile birlikte verilebilen ve ödenmediğinde hapis cezasına çevrilebilen bir yaptırım türüdür. Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanma suçunda verilecek ceza adli para cezasına çevrilememektedir.

Etkin Pişmanlık Sebebiyle Ceza İndirimi

Etkin Pişmanlık; kişinin bir suç işlemesi neticesinde pişman olarak, işlediği suçun olumsuz etkilerini gidermek maksadıyla, adaletin sağlanmasına yönelik olumlu davranışlarıyla katkı sağlayan kişiye uygulanan ceza hukuku şeklidir.

Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanma Suçunda Etkin Pişmanlık iki farklı şekilde düzenlenmiştir.

1-) Suçun İşlendiği resmi makamlarca haberdar olunmadan önce etkin pişmanlık;

Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi, resmi makamlar tarafından haber alınmadan önce, bu maddeyi kimden, nerede ve ne zaman temin ettiğini merciine haber vererek suçluların yakalanmalarını veya uyuşturucu veya uyarıcı maddenin ele geçirilmesini kolaylaştırırsa, hakkında cezaya hükmolunmaz.

2-) Suçun işlendiği resmi makamlarca haberdar olunduktan sonra etkin pişmanlık;

Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmaktan dolayı soruşturma başlatılmadan önce resmi makamlara veya sağlık kuruluşlarına başvurarak tedavi ettirilmesini isterse, cezaya hükmolunmaz.  Bu durumda kamu görevlileri ile sağlık mesleği mensuplarının 279 uncu ve 280 inci maddeler uyarınca suçu bildirme yükümlülüğü doğmaz.

Uyuşturucu Maddenin Kişisel Kullanım Sınırında Hsk Görüşü

Hakimler Savcılar Kurulunun 16-19 Mart tarihli hukuki müzakere tutanağında;

‘‘Yaygın uygulama kriterlerine göre, her ne kadar mahkemelerde yıllık 1 kg. Esrar bulundurmanın kişisel ihtiyaç miktarı olarak bilinse bile ; son zamanlarda uyuşturucu madde nakletme ve ticaret suçlarında ; daha küçük miktarlar taşınarak bu suç işlendiği için yıllık net 600-700 gram üzerindeki esrar maddesinin ; ticaret amacıyla bulundurma olarak Yargıtay’ca benimsediği gözlemlenmiştir.

Eroin ve kokain maddelerinde başka bir yan delil yoksa kişiden ele geçirilen ; 20 gram ve üzeri madde uyuşturucu madde içeren sentetik haplarda ise ;50 adet ve üzerinin kullanım amacıyla değil ticaret amacıyla bulundurulduğu yine Yargıtay’ca benimsendiği paylaşılmıştır.

Yapılan araştırmalarda esrar maddesinde günlük kullanım miktarının 2 gram, eroinde 150 miligram ; kokainde 60 miligram, haplarda 3-4 adet olduğu görülmüştür. Kişide yukarıda paylaşılan miktarlardan daha düşük ancak ; birden fazla çeşit uyuşturucu madde ele geçtiğinde de fiilin ticaret suçunu oluşturacağı değerlendirilmiştir. Örneğin, kişide 50 gram esrar, 2 gram eroin, 8 adet hap ele geçmişse ; bu durumda fiilin uyuşturucu madde ticareti suçunu oluşturduğuna ilişkin Yargıtay’ın kararları olduğu katılımcılar tarafından belirtilmiştir.’’

Görüleceği üzere verilen kararlarda suçun uyuşturucu ticareti mi yoksa uyuşturucu kullanma suçu mu olduğunun tespitinde sadece uyuşturucu maddenin yıllık kullanım miktarına bakılmamaktadır. Bu konuda verilen kararlarda Yargıtay’ın incelediği kriterler için Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde İmal ve Ticareti başlıklı yazımızı okuyabilirsiniz.

Kimi zaman sadece uyuşturucu kullanan kişiler hakkında Uyuşturucu Madde Ticareti suçlamasıyla dava açılabilmekte ve kişiler ciddi mağduriyetler yaşayabilmektedir. Bu nedenle İzmir ceza avukatı ve İzmir uyuşturucu davalarına bakan avukat olarak hukuki yardım almanız oluşabilecek ciddi mağduriyetlerin önüne geçebilecektir.

izmir ceza avukatı, en iyi ceza avukatı, izmir asliye ceza avukatı, izmir avukat

Ceza Hukuku Ve Ceza Davaları

Temel cezanın belirlenmesi, yargılamanın sona erdiğinin bildirilmesinden sonra suçun sübutunun açıklanması ile birlikte yapılan ilk işlemdir. İyi yapılmış muhakeme, iyi bir temel ceza belirlemesini sağlayacak ve temel cezanın belirlenmesinden sonra cezada yapılacak artırım ve indirimler, cezanın kişi yönünden somutlaşmasına hizmet edecektir.

Suçların gerçekleşme şekli birbirinden farklı olduğu gibi suç işleyenlerin özel durumları, sosyal ve psikolojik halleri de birbirinden farklıdır. Bu nedenle eylem ile yaptırım arasında denge kurulması, cezanın kişiselleştirilmesi açısından önemlidir. Bu dengenin kurulması somut olayın özelliklerine göre hâkime aittir.

Temel cezanın belirlenmesi şu başlıklara ayrılarak incelenebilir:

I- Ceza türünün belirlenmesi,

II- Kanunda belirlenen alt ve üst sınırlar arasında temel cezanın belirlenmesi,

III- Suçun olası kast veya bilinçli taksirle işlenmiş olması halinde buna uygun cezanın belirlenmesi,

IV- Suçun nitelikli hallerinin uygulanması,

V- Yukarıdaki belirlemelerden sonra, teşebbüs, iştirak, zincirleme suç, haksız tahrik, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı ve cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebeplere ilişkin hükümlerin uygulanması ile sonuç cezanın belirlenmesi. Cezada şahsi indirim yapılmasına gerektiren nedenlere, sağır ve dilsizlik, akrabalık TCK m. 167’de belirtilen yağma ve nitelikli yağma haricinde malvarlığına karşı suçların yasada belirtilen akrabalar arasında işlenmesi hali ile yalan tanıklık suçunun yine belli akrabalar arasında işlenmesi halindeki şahsi cezasızlık sebebine ilişkin TCK m. 273 örnek olarak gösterilebilir.

Kanunda konusu suç teşkil eden eylemin karşılığı ceza türünün belirlenmesi gerekir. Bazı hükümlerde, cezanın alt ve üst sınırlarından birisinin gösterilmediği gibi seçimlik olarak hapis veya para cezasının belirlendiği ya da hem hapis hem de para cezasının belirlenebildiği görülebilmektedir.

Türk Ceza Kanunu m. 50/1 fıkrasına göre: “Kısa süreli hapis cezası, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre; a) Adlî para cezasına, b) Mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hâle getirme veya tazmin suretiyle, tamamen giderilmesine, c) En az iki yıl süreyle, bir meslek veya sanat edinmeyi sağlamak amacıyla, gerektiğinde barınma imkânı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etmeye, d) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanmaya, e) Sağladığı hak ve yetkiler kötüye kullanılmak suretiyle veya gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranılarak suç işlenmiş olması durumunda; mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, ilgili ehliyet ve ruhsat belgelerinin geri alınmasına, belli bir meslek ve sanatı yapmaktan yasaklanmaya, f) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle ve gönüllü olmak koşuluyla kamuya yararlı bir işte çalıştırılmaya, Çevrilebilir.” Türk Ceza Kanunu m. 49/2 fıkrasına göre, hükmedilen bir yıl veya daha az süreli hapis cezası kısa süreli hapis cezasıdır. 6217 sayılı Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun m. 26 ile 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’a ek Geçici m. 2 gereğince üç bin Türk Lirası dâhil adli para cezasına mahkûmiyet hükümlerine karşı temyiz yoluna başvurulması mümkün değildir. Ceza muhakemesinin mümkün olan en kısa sürede sonuçlanması, ceza yaptırımı ile ceza siyasetinin amaçlarına ulaşılabilmesi nedenleriyle somut olayda seçenek yaptırım olarak adli para cezasının seçilmesi mümkündür. Seçenek yaptırımlar konusunda temel cezanın belirlenmesinde diğer sınırlayıcı hüküm TCK m. 50/2 fıkrasıdır. Bu halde de, suç tanımından hapis cezası ile adli para cezasının seçenek olarak öngörüldüğü hallerde hapis cezasına hükmedildiği takdirde, bu ceza artık adli para cezasına çevrilemeyecektir. Seçenek yaptırımların belirlenmesinde de orantılılık ilkesi dikkate alınmalıdır.

KİŞİYİ HÜRRİYETİNDEN YOKSUN KILMA SUÇU (TCK m.109)

 

BOŞANMA DAVASINDA MADDİ TAZMİNAT (TMK M.174/1)

Boşanma davasının mali sonuçları maddi tazminat, manevi tazminat ve nafakadır. Boşanma davasında maddi tazminat TMK 174/1 de düzenlenmiştir. Buna göre; “Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir.”

Düzenlemeye göre boşanma davasında maddi tazminat talep edilebilmesi için bazı şartlar öngörülmüştür.

1-) Maddi tazminat talebinde bulunan eşin boşanma da hiç kusurunun bulunmaması ya da diğer eşten daha az kusurunun bulunması gerekir. Boşanma davasında taraflardan birinin tamamen kusursuz olması pek mümkün olmayacağı için dikkat edilecek husus tazminat isteyen eşin, herhangi bir kusurunun bulunup bulunmadığı değil, boşanma sebebinde kusurunun bulunup bulunmadığıdır. Tazminat talep eden eşin boşanma sebebinde kusuru olması halinde kusur oranının diğer eşten daha az olup olmadığına bakılacaktır.  

2-) Davalı tarafın kusurlu olması gerekir. Boşanmaya kendi kusuru ile sebep olan eş diğer eşten tazminat isteyemez.

3-) Davacının mevcut ya da beklenen bir menfaatinin zedelenmesi gerekir. Mevcut ya da beklenen bir menfaatten kastedilmek istenilen temin edilmesi gereken bir zarardır. Boşanma dışında ortaya çıkan bir zarar boşanma sebebine dayalı maddi tazminat olarak tazmin edilemez. Buna dayalı ancak haksız fiil sebebine dayanılarak tazminat talep edilebilir.

Beklenen menfaatin zedelenmesi, boşanma anında henüz gerçekleşmemiş ancak evlilik devam etseydi ileride gerçekleşmesi beklenen menfaatlerdir. Boşanma yüzünden kaybedilen miras hakları ile sigortadan doğan haklar bu menfaatlere örnek olarak gösterilebilir.

MADDİ TAZMİNAT MİKTARI NASIL HESAPLANIR?

Boşanma da maddi tazminat miktarının uğranılan zararın tam karşılığı olması gibi bir zorunluluk yoktur. Hakim boşanma da her iki tarafın da kusur durumu ve derecesine, tarafların ekonomik ve sosyal durumlarına, paranın alım gücüne, tazminat talep eden eşin evlilik sürecindeki hayat standardı ile boşanmadan sonraki muhtemel hayat standardına ve hakkaniyet ilkesine göre maddi tazminat miktarını hesaplayacaktır.

Boşanma davalarında görevli mahkeme Aile Mahkemeleridir. Aile Mahkemesi bulunmaması halinde Asliye Hukuk Mahkemeleridir. Dolayısıyla boşanmada maddi tazminat talepleri Aile Mahkemesi’ne yapılmalıdır.

Maddi tazminat talebinde bulunmak için bu alanda uzman boşanma avukatı ile çalışmanızı tavsiye ediyoruz.

 

BOŞANMA DAVASINDA MANEVİ TAZMİNAT

Boşanma davasında manevi tazminat hususu 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenmiştir. TMK m.174/2’ye göre ‘Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.’ Düzenlemeye göre boşanma ile manevi tazminata hükmedilebilmesi için bazı şartların gerçekleşmesi gerekmektedir.

1-Manevi tazminata hükmedilebilmesi için evlilik birliği boşanma ile sona ermiş olmalıdır.

2- Davalının kusurlu olması gerekir. Burada bahsedilen kusur, davacının kusursuz olup sadece davalının kusurlu olması değil, davacının davalıya oranla daha az kusurlu olmasıdır. Bu durumda davacı tazminat talep edebilecektir.

3-Davacının kişilik hakkının zedelenmesi/ihlal edilmesi gerekir. Manevi tazminat talebinde bulunan eşin kişilik hakkı, diğer eşin davranışları nedeniyle saldırıya uğramış olmalıdır.  Kanunda, kişilik hakkının çok ağır bir şekilde zedelenmesi aranmasa da zedelenmenin, manevi tazminatı haklı gösterecek derecede olması gerekir.

4- Manevi tazminat talebi boşanmadan ve boşanmaya sebep olan olaylardan kaynaklanmalıdır.

Boşanmaya sebep olan her davranış eşin kişilik hakkına saldırı anlamına gelmemektedir. Kişilik hakkına saldırı olarak; aşağılayıcı söz ve davranışlar, hakaretler, tehditler örnek olarak gösterilebilir.

Gerek çekişmeli boşanma davasında gerekse de anlaşmalı boşanma davasında manevi tazminat talep edilebilmektedir. Anlaşmalı boşanma davasında manevi tazminatın miktarı, tarafların ortak kararı ile belirlenirken çekişmeli boşanma davasında manevi tazminat, talep miktarını geçmemek üzere hakim tarafından belirlenir.

Normal şartlarda tazminat davası açan kişinin talep ettiği tazminat miktarına göre nispi harç ödemesi gerekmektedir. Ancak boşanma davasında hem manevi tazminat hem de manevi tazminat talebinde nispi harç ödenmesi gerekmemektedir.

MANEVİ TAZMİNAT MİKTARI NASIL HESAPLANIR?

-Kişilik hakkı zedelenen eşin ve kişilik hakkına saldırıda bulunan eşin sosyal ve ekonomik durumu,

-Boşanma da her iki tarafın da kusur durumu ve derecesi,

-Kişilik hakkına yapılan saldırı fiilinin ağırlığı ve kişinin ruhsal dengesinde yarattığı bozulma,

Hakim bu hususların her birini yaşanan olaylara göre ayrı ayrı değerlendirerek sebepsiz zenginleşme hükümleri doğrultusunda uygun göreceği manevi tazminat miktarını belirlemektedir.

Manevi tazminat talebinde bulunmak için bu alanda uzman boşanma avukatı ile çalışmanızı tavsiye ediyoruz.

TRAFİK GÜVENLİĞİNİ TEHLİKEYE SOKMA (TCK M.179)

Trafik Güvenliğini Tehlikeye Sokma Suçu Türk Ceza Kanunu’nun 179. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;  

(1)‘Kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşımının güven içinde akışını sağlamak için konulmuş her türlü işareti değiştirerek, kullanılamaz hale getirerek, konuldukları yerden kaldırarak, yanlış işaretler vererek, geçiş, varış, kalkış veya iniş yolları üzerine bir şey koyarak ya da teknik işletim sistemine müdahale ederek, başkalarının hayatı, sağlığı veya malvarlığı bakımından bir tehlikeye neden olan kişiye bir yıldan altı yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşım araçlarını kişilerin hayat, sağlık veya malvarlığı açısından tehlikeli olabilecek şekilde sevk ve idare eden kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle ya da başka bir nedenle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek halde olmasına rağmen araç kullanan kişi yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.’

Trafik Güvenliğini Taksirle Tehlikeye Sokma suçu ise TCK m.180 de düzenlenmiştir. Buna göre; ‘Deniz, hava veya demiryolu ulaşımında, kişilerin hayatı, sağlığı veya malvarlığı bakımından bir tehlikeye taksirle neden olan kimseye üç aydan üç yıla kadar hapis cezası verilir.’

Karayoları Trafik Kanununa göre 1.00 promilin üzerinde alkollü bir şekilde araç kullanan kişiler trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan cezalandırılır.

0.50 promil üzerinde hususi araç süren ve trafik kazasına sebebiyet veren kişi trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan cezalandırılır.

0.20 promil üzerinde alkollü ticari araç süren ve trafik kazasına sebebiyet veren kişi trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan cezalandırılır.

Trafik güvenliğini kasten tehlikeye sokma suçunun oluşması için aşağıdaki şartların gerçekleşmesi gerekir;

Trafiğin güvenliğini sağlayan işaretlerin değiştirilmesi, kaldırılması, kullanılmaz hale getirilmesi suretiyle başkalarının hayatı, sağlığı veya malvarlığı bakımından bir tehlikeye neden olunması,

İnsanların hayat, sağlık veya malvarlığı açısından tehlikeli olabilecek şekilde araç kullanılması,

Alkol etkisi ile aracın emniyetli bir şekilde sevk ve idare edilememesi,

Uyuşturucu madde etkisi ile aracın emniyetli bir şekilde sevk ve idare edilememesi,

SORUŞTURMA VE YARGILAMA USULÜ

Soruşturma neticesinde savcılık tarafından 5 yıl süre ile kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilebilir.

Kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilmez ise seri muhakeme usulü uygulanabilir. Genellikle bu suç tipinde seri yargılama usulü uygulanmaktadır. Seri yargılama usulü şüphelinin müdafii huzurunda bu yargılama usulünü kabul etmesi şartıyla, savcılığın suçun cezasına yarı oranında indirim uygulamak suretiyle belirlediği yaptırımın mahkeme tarafından denetlenerek hüküm kurulması sureti ile vücut bulan yargılama usulüdür.

Seri yargılama usulü uygulamadığı takdirde duruma göre basit yargılama usulü de uygulanabilmektedir.

ŞİKAYET SÜRESİ, UZLAŞTIRMA, HAGB, ERTELEME

Bu suç tipi şikayete tabi suçlardan değildir. Bu nedenle herhangi bir şikayet süresi ön görülmemiştir. Aynı şekilde uzlaştırma kapsamında bir suç tipi değildir. Koşulların oluşması halinde HAGB ve Erteleme uygulanabilir.

İŞKENCE SUÇU (TCK M.94)

İşkence suçu; kamu görevlisi ya da kamu görevlisi olmayıp suçun işlenişine iştirak eden kişilerce gerçekleştirilebilen suç tipidir. Bu şekilde Eziyet suçundan farklılık göstermektedir. İşkence suçu kamu görevlisi tarafından sistematik bir şekilde insan onuruyla bağdaşmayan, insanın bedensel veya ruhsal acı çekmesi, aşağılanması vb. davranışların gerçekleştirilmesi ile meydana gelir. işkence suçu ceza avukatı

 İşkence suçu Türk Ceza Kanunu’nun 94. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;  ‘Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında üç yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.  Suçun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı beş yıldan az olamaz.           (2) Suçun;

a) Çocuğa, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye ya da gebe kadına karşı,

b) Avukata veya diğer kamu görevlisine karşı görevi dolayısıyla,

İşlenmesi halinde, sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(3) Fiilin cinsel yönden taciz şeklinde gerçekleşmesi halinde, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(4) Bu suçun işlenişine iştirak eden diğer kişiler de kamu görevlisi gibi cezalandırılır.

(5) Bu suçun ihmali davranışla işlenmesi halinde, verilecek cezada bu nedenle indirim yapılmaz.

(6) Bu suçtan dolayı zamanaşımı işlemez.

Dolayısıyla işkence suçunun oluşması için;

-Fiil kamu görevlisi tarafından gerçekleştirilmelidir,

-Fiil sistematik ve belli süreyi kapsayacak şekilde gerçekleşmelidir, ani olan ve tek seferlik gerçekleşen eylemler Yargıtay tarafından işkence suçu olarak kabul edilmemektedir.

-Fiil insan onuruyla bağdaşmayan, insanın bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak şekilde işlenirse işkence suçu meydana gelmiş olur.

            Suçun çocuğa, kendisini savunamayacak bir kişiye, gebe bir kadına, Avukata ya da başka bir kamu görevlisine karşı işlenmesi halinde hapis cezası sekiz yıldan on beş yıla kadar uygulanmaktadır.

            Suçun sivil vatandaş tarafından gerçekleştirilememesinin tek istisnası bulunmaktadır. Suçun işlenişine iştirak eden, yardım eden kişiler de bu suçtan, kamu görevlisi gibi cezalandırılır.

HAGB, ERTELEME VE ADLİ PARA CEZASI

İşkence suçunda verilen hapis cezasının Ertelenmesi veya Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması mümkün değildir. İşkence suçu nedeniyle hükmedilen para cezaları adli para cezasına çevrilemez.

ZAMANAŞIMI, ŞİKAYET VE UZLAŞMA

İşkence suçunda zamanaşımı süresi söz konusu değildir. Kanunda özel düzenlemeden dolayı İşkence suçu hiçbir zaman zamanaşımına uğramaz. Suç şikayete tabi suçlardan değildir bu nedenle soruşturulması ve kovuşturulması resen yapılır. Suç uzlaşmaya tabi suçlar arasında yer almamaktadır.

Hukuki destek almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

ANLAŞMALI BOŞANMA DAVASI

Anlaşmalı boşanma davası 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 166/3. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu hâlde boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya hükmolunur. Bu hâlde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz.’’

Bu durumda genel ve mutlak bir boşanma sebebi mevcuttur. Kanuni düzenleme uyarınca tüm şartların gerçekleştiğini tespit eden hakim boşamaya karar verecektir. Kanun; eşlerin boşanma hususunda anlaşmış olmalarını, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını ve bu durumun ortak hayatın devamının beklenemez hale getirdiğini kabul etmektedir.

Anlaşmalı Boşanmanın Şartları

-Tarafların evliliği en az bir yıl sürmüş olmalıdır; bu düzenleme ile tarafların birbirlerini iyice tanımadan boşanmaları engellenmek istenmiştir.

-Boşanmak için eşler birlikte başvurmalıdır ya da bir eş diğerinin davasını kabul etmelidir.

– Hakimin bizzat taraflar dinlemesi gerekmektedir. Yani anlaşmalı boşanmaya karar veren taraflar duruşma tarihinde bizzat mahkemede hazır bulunmalıdırlar. Taraflar avukat ile temsil edilseler de kendileri de duruşmada hazır bulunmak zorundadır. Ancak çekişmeli boşanma davasında böyle bir durum söz konusu değildir. Hakim tarafları dinleyerek iradelerini serbestçe açıklayıp açıklamadıklarına, herhangi bir baskı altında olup olmadıklarına bakar.

-Tarafların protokol ile yapmış oldukları anlaşmanın hakim tarafından uygun bulunması gerekir. Hakim tarafların yaptığı anlaşmayı uygun bulmazsa, tarafların ve çocukların menfaatini göz önünde bulundurarak gerekli olan değişiklikleri yapar. Taraflar bu değişiklikleri kabul ederse anlaşmalı boşanma kabul edilir aksi takdirde hakim davanın reddine karar verir.

Anlaşmalı boşanma davası çekişmeli boşanma davasına göre çok daha hızlı ve çok daha pratik boşanma yoludur. Anlaşmalı boşanma davası tek celsede sona ermektedir. Anlaşmalı boşanma davası için protokol hazırlanması, davanın açılması, takibi ve sonuçlandırılması için boşanma avukatı olarak tarafımızla iletişime geçebilirsiniz.

FİİLİ AYRILIK NEDENİYLE BOŞANMA DAVASI (yeni düzenleme sonrası)

 

Fiili ayrılık nedeniyle boşanma davası 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun m.166/4 ’de düzenlenmiştir. Buna göre;

‘Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak bir yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.’

Düzenlemeye göre fiili ayrılık sebebiyle boşanmaya karar verilebilmesi için;

1-) Herhangi bir boşanma sebebine dayalı olarak açılmış bir boşanma davası olması gerekmektedir, bu boşanma davası çekişmeli olabileceği gibi anlaşmalı boşanma davası da olabilir.

2-) Açılmış boşanma davasının reddine karar verilmesi gerekir. Boşanma davasının reddi kararı boşanma sebeplerinin gerçekleşmemesi nedeniyle verilebileceği gibi davadan feragat ya da başkaca sebebe dayalı olarak da verilebilir.

3-) Boşanma davasının reddi kararının kesinleşmiş olması ve kesinleştiği tarihten başlayarak bir yıl süre geçmesi gerekir. Bu bir yıl süre boyunca her ne sebeple olursa olsun taraflar arasındaki ortak hayatın kurulamamış olması, yani tarafların barışarak evlilik hayatını sürdürmemiş olmaları gerekmektedir.

Tarafların boşanma davası açmamaları ancak yıllarca ayrı olarak yaşamaları fiili ayrılık sebebiyle boşanma davasının konusu olamaz. Zira açılmış ve reddedilerek kesinleşmiş bir boşanma davası olması elzemdir.

Önceki reddedilen boşanma davasının kimin tarafından açıldığının hiçbir önemi bulunmamaktadır. Yani reddedilen boşanma davasında davacı olan taraf, fiili ayrılık nedeniyle boşanma davasında davalı olabilir.

Mahkemece boşanma davasının reddine karar verilmesi kararın kesinleştiği anlamına gelmemektedir. Kararın istinaf veya temyiz edilme süreci kesinleşmesini engellemekte olup burada geçen süreler bir yıllık süre içerisinde sayılamaz. Kararın kesinleşme tarihi mahkeme tarafından düzenlenen kesinleşme şerhinde belirtilmektedir.

Eşler arasında birden fazla reddedilmiş boşanma davası varsa ortak hayatın tekrar kurulamamış olması şartıyla bir yıllık süre ilk olarak reddedilen boşanma davasından itibaren işlediği kabul edilir. Ayrıca sonraki reddedilen boşanma davası da süreçte ortak hayatın tekrar kurulamadığına delili olarak işaret eder.

GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME

Fiili ayrılık nedeniyle boşanma davasında Görevli mahkeme Aile Mahkemeleridir. Yetkili mahkeme ise tarafların son 6 aydır birlikte yaşadığı yer mahkemesi veya taraflardan birinin yerleşim yeri mahkemesidir.

İNTİHARA YÖNLENDİRME SUÇU (TCK m.84)

kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu, İzmir ceza avukatı, İzmir avukat

KİŞİLERİN HUZUR VE SÜKUNUNU BOZMA SUÇU (TCK m.123)

ISRARLI TAKİP SUÇU (TCK m.123/A)

Israrlı Takip suçu Türk Ceza Kanunun 123/A maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;

‘Israrlı bir şekilde; fıziken takip etmek ya da haberleşme ve iletişim araçlarını, bilişim sistemlerini veya üçüncü kişileri kullanarak temas kurmaya çalışmak suretiyle bir kimse üzerinde ciddi bir huzursuzluk oluşmasına ya da kendisinin veya yakınlarından birinin güvenliğinden endişe duymasına neden olan faile altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verilir.

Suçun;

a) Çocuğa ya da ayrılık kararı verilen veya boşandığı eşe karşı işlenmesi,

b) Mağdurun okulunu, iş yerini, konutunu değiştirmesine ya da okulunu veya işini bırakmasına neden olması,

c) Hakkında uzaklaştırma ya da konuta, okula veya iş yerine yaklaşmama tedbirine karar verilen fail tarafından işlenmesi hâlinde faile bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

(3) Bu maddede düzenlenen suçun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır.’

Bu suçun oluşması için bir kişiyi ısrarlı bir şekilde takip etme ve çeşitli yollarla temas kurmaya çalışma eyleminin gerçekleştirilmesi, bu eylemin karşı taraf üzerinde ciddi bir huzursuzluk ya da güvenliğinden endişe duymasına sebebiyet verecek şekilde gerçekleştirilmesi gerekir. Dolayısıyla temas kurmaya çalışılmaması veya eylemin ciddi bir huzursuzluk ya da endişe yaratmaması halinde söz konusu suç oluşmayacaktır. Yaratılan huzursuzluğun ciddi olup olmadığı her somut olaya göre irdelenecektir. Örneğin eski sevgilisi veya eski eşinin kapısının önünde birden fazla kere uzunca bekleyip, eski eşi veya eski sevgilisi geldiğinde onunla kapıda tartışması sonucunda ciddi bir huzursuzluk oluşması söz konusudur.

Temas kurmaya çalışmak bir kişi ile iletişime geçebilmek için eylemde bulunmayı ifade etmektedir. Temas kurma fiziki olarak yapılabileceği gibi iletişim araçları ve internet ile de yapılabilmektedir.

Kanuni düzenlemeye göre ısrarın oluştuğunun tespiti açısından en önemli kriter mağdurun rahatsızlığını faile bildirmesine rağmen failin rahatsız edici davranışlarına devam edip etmediğidir. Mağdur uyarmasına rağmen fail rahatsız edici davranışlarına devam ediyorsa ısrarlı takip suçu gerçekleşmiş olur. Bu suç tipinde TCK m. 43 zincirleme suç hükümlerinin uygulanarak cezada artırım yapılması mümkün değildir.

ŞİKAYET SÜRESİ VE UZLAŞTIRMA

Israrlı takip suçu şikayete tabi suçlardandır. Soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi mağdurun şikayetine bağlıdır. Mağdur fail ve fiili öğrenmesinden itibaren 6 ay içinde şikayette bulunmalıdır. Bu suç uzlaşma prosedürü uygulanmasını gerektiren suçlardan değildir. İzmir ceza avukatı – Ceza davası

Göçmen kaçakçılığı suçu tk m.79, İzmir Ceza avukatı, İzmir en iyi avukat

GÖÇMEN KAÇAKÇILIĞI SUÇU (TCK m.79)

Şikayet, Uzlaşma ve Zamanaşımı Süresi

Adli Para Cezasına Çevirme, Erteleme veya Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması

hakaret suçu ve cezası, tehdit suçu, Cumhurbaşkanına hakaret suçu

TAKSİRLE YARALAMA

Taksirle yaralama suçu yaralanmanın gerçekleşmesiyle tamamlanan bir suç olup, meydana gelen neticenin ağırlığı önemli değildir. Taksirle yaralamanın icrai ya da ihmali bir davranışla işlenmesi mümkündür. Taksirle yaralama en çok trafik kazaları ve iş yerinde gerçekleşen iş kazaları ile karşımıza çıkmaktadır. İzmir ceza avukatı İzmir boşanma avukatı

İş kazaları açısından, işverenin işçilerine gerekli eğitimleri vererek iş güvenliği kurallarını öğretme, kurallara uyulmasını sağlama ve bunun denetimini yapma sorumluluğu vardır. Ancak işçi, işin yapılması için izlemesi gereken prosedürün ve kendisine verilen talimatların dışına çıkmışsa işverenin sorumluluğu ortadan kalkar.

Taksirle Yaralama Cezası

Taksirle yaralama suçu Türk Ceza Kanunu’nun 89. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre ‘Taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.’

– TCK m.89/2 de ise cezanın ağırlaştırılmasını gereken nitelikli haller düzenlenmiştir. Buna göre 89/2 deki durumlardan birinin veya bir kaçının gerçekleşmesi halinde taksirle yaralama üzerinden verilen ceza yarısı oranında arttırılacaktır. Buna göre

‘Taksirle yaralama fiili, mağdurun;

a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,

b) Vücudunda kemik kırılmasına,

c) Konuşmasında sürekli zorluğa,

d) Yüzünde sabit ize,

e) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,

f) Gebe bir kadının çocuğunun vaktinden önce doğmasına,

Neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, yarısı oranında artırılır.’

– TCK m.89/3 de ise daha ağır cezayı gerektiren nitelikli haller düzenlenmiştir. Buna göre 89/3 deki durumlardan birinin veya bir kaçının gerçekleşmesi halinde taksirle yaralama üzerinden verilen ceza bir katı oranında arttırılacaktır. Buna göre;

‘Taksirle yaralama fiili, mağdurun;

a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,

b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,

c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,

d) Yüzünün sürekli değişikliğine,

e) Gebe bir kadının çocuğunun düşmesine,

Neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, bir kat artırılır.’

Failin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı hareket etmesi neticesinde birden fazla kişinin yaralanması halinde altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

ŞİKAYET, SÜRESİ VE UZLAŞTIRMA

Taksirle yaralama suçunun soruşturması ve kovuşturması şikayete bağlıdır. Şikayet süresi suçun işlenmesinden ve failin öğrenilmesinden itibaren 6 aydır.

Suç bilinçli taksirle işlenmiş ise suçun sadece TCK m.89 kapsamında basit hali şikayete tabi olup nitelikli halleri şikayete tabi değildir.

Taksirle yaralama suçu uzlaştırmaya tabidir. Uzlaştırma prosedürü uygulandıktan sonra taraflar uzlaşırsa soruşturma aşamasında dava açılmasına yer olmadığına, ceza davası aşamasında ise ceza verilmesine yer olmadığına karar verilir. izmir ceza avukatı, boşanma davası

BOŞANMA DAVASI HAKKINNDA GENEL BİLGİLER

ORTAK HAYATIN YENİDEN KURULAMAMASI NEDENİYLE BOŞANMA DAVASI (TMK m.166/4)

Ortak hayatın yeniden kurulamaması nedeniyle boşanma 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 166/4 maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre ‘Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.’ İzmir boşanma avukat

Ortak Hayatın Yeniden Kurulamaması Nedeniyle Boşanma Davasının Şartları

1-) Daha önce herhangi bir boşanma sebebine dayanılarak açılan davanın reddedilmiş olması gerekir.

Davanın hangi eş tarafından ve hangi boşanma sebebine dayanılarak açıldığının önemi yoktur. Daha önceden açılmış ve reddedilmiş bir boşanma davası yoksa taraflar çok uzun süredir ayrı yaşıyor olsa dahi bu boşanma sebebine dayanarak boşanmaya karar verilemez.

2-) Boşanma davasının reddi kararının üzerinden üç yıl geçmiş ve bu süre içerisinde her ne sebeple olursa olsun ortak hayat kurulamamış olmalıdır.

Üç yıllık süre boşanma davasının karar tarihinden değil kesinleşme tarihinden itibaren başlamaktadır. Üç yıl içerisinde eşlerin zaman zaman bir araya gelmeleri ortak hayatın kurulduğu anlamına gelmemektedir. Fakat eşlerin bu süre içerisinde kısa süreli bile olsa aynı ev içerisinde karı koca olarak birlikte yaşaması halinde bu boşanma sebebine dayanılabilmesi mümkün değildir. Üç yıllık sürenin kesintisiz olarak devam etmesi gerekir.

İzmir boşanma avukat

Eşlerin belli bir dönemde ortak hayatı kurmuş olmaları, sonradan yeniden ayrılsalar dahi TMK m.166/4’e göre boşanma kararı verilmesinin önüne geçmektedir. Boşanma davasının reddinin kesinleşmesinden itibaren üç yıl içinde tarafların, evlilik birliğini yeniden kuramamalarına rağmen üç yıl geçtikten sonra tarafların tekrar barışması ve sonra ayrılarak dava açması davanın reddini gerektirir. Dolayısıyla boşanma davası üç yıldan sonra açılacak dahi olsa evlilik birlikteliğinin kurulamamış olmasının kesintisiz olarak devam etmesi ve dava açılırken de devam ediyor olması gerekir. Ancak dava açıldıktan sonra evlilik birlikteliğinin kurulması boşanma kararı verilmesine engel değildir.

İzmir boşanma avukat

3-) Eşlerden birinin boşanma davası açmış olması gerekir.

Yeni davayı eşlerden herhangi biri açabilir. Önceden davayı açan eşin yeni boşanma davasını açması zorunlu olmadığı gibi önceki davada boşanma hususlarında kusurlu veya kusursuz olmak önemli değildir. Boşanmaya neden olan olayların sorumlusu olan eş, daha önce açtığı boşanma davası reddedildikten sonra, yine kendisi evlilik birlikteliğini kurmaktan kaçınmış olsa bile üç yıllık süre dolduktan sonra yeni boşanma davası açarsa hakim boşanmaya karar vermek zorundadır.

Ortak hayatın yeniden kurulamaması nedeniyle boşanma genel ve mutlak boşanma sebebidir. Burada hakim kimin kusurlu olup olmadığına bakmaksızın ve kusur değerlendirmesi yapmaksızın şartların oluşup oluşmadığına bakacak ve şartların oluşması hallinde boşanmaya karar verecektir.

GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME

Görevli mahkeme Aile Mahkemeleridir. Yetkili mahkeme ise tarafların son 6 aydır birlikte yaşadığı yer mahkemesi veya taraflardan birinin yerleşim yeri mahkemesidir.

İzmir boşanma avukat

Av. Mert Ali Rıza Sezgin suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçu İzmir ceza avukatı

SUÇ EŞYASINI SATIN ALMA VEYA KABUL ETME SUÇU (TCK M.165)

Suç eşyasını satın alma veya kabul etme suçu Türk Ceza Kanunu’nun 165. Maddesinde düzenlemiştir. Buna göre;

‘Bir suçun işlenmesiyle elde edilen eşyayı veya diğer malvarlığı değerini, bu suçun işlenmesine iştirak etmeksizin, satan, devreden, satın alan veya kabul eden kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.’

Suçun konusunu oluşturan şey mal varlığı değeri yani ekonomik ve parasal değere sahip her şeyi kapsar. Burada bir suç işlenmesiyle elde edilmiş mal varlığı değerinin olması gerekir. Suçun oluşması için önceden bir suç işlenmiş olması, failin önceden işlenen suça iştirak etmemiş olması, satma, devretme satın alma veya kabul etme seçimlik hareketlerinin gerçekleştirilmesi gerekir.

Satma; bir edim karşılığı eşyanın veya mal varlığı değerinin mülkiyetini bir başka kişiye geçirmeyi ifade eder. Satın alma; bir edim karşılığı eşyanın mülkiyetini elde etmeyi ifade eder. Devretme; satın alma dışında herhangi bir yolla belirli bir süre için veya süresiz olarak eşya veya mal varlığı değerini aktarmayı ifade eder. Kabul etme ise; satın alma dışında herhangi bir yolla belirli bir süre için veya süresiz olarak eşya veya mal varlığı üzerinde fiili egemenlik kurma anlamına gelir.

Suçun oluşması için kişinin söz konusu eşya veya mal varlığı değerinin suç eşyası olduğunu bilerek satması, devretmesi, satın alması veya kabul etmesi gerekir. Aksi halde kişi bu durumu bilmeksizin hareket eder ise kastın yokluğundan suç oluşmaz. Satın alınan malın değeri olağan piyasa değerinden orantısız şekilde düşük ise bu durumda kastın olduğu kabul edilmektedir.

Satın alınan veya kabul edilen eşyanın bir suçtan elde edildiğinin sonradan öğrenilmesi halinde de bu suç oluşmaz. Ancak kişinin satın alma veya kabul etme suretiyle aldığı eşyayı suç işlenmek suretiyle elde edildiğini öğrendiği an vakit kaybetmeksizin yetkili makamlara bildirmesi gerekir Aksi halde kişi Türk Ceza Kanunu’nun 166. Maddesi gereği bilgi vermeme nedeniyle cezalandırılır. TCK m. 166’ya göre ‘Bir hukuki ilişkiye dayalı olarak elde ettiği eşyanın, esasında suç işlemek suretiyle veya suç işlemek dolayısıyla elde edildiğini öğrenmesine rağmen, suçu takibe yetkili makamlara vakit geçirmeksizin bildirimde bulunmayan kişi, altı aya kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.’

GÖREVLİ MAHKEME

Suç eşyasını satın alma veya kabul etme suçunda görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemesidir.

ŞİKAYET, ZAMANAŞIMI VE UZLAŞTIRMA

Suç eşyasını satın alma veya kabul etme suçunda soruşturma ve kovuşturma şikayete tabi değildir dolayısıyla resen soruşturulur. Suç uzlaştırmaya tabi olup uzlaştırma prosedürü uygulanmadan yargılama yapılabilmesi mümkün değildir. Dava zamanaşımı süresi 8 yıldır.

ADLİ PARA CEZASI, HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİYE BIRAKILMASI VE ERTELEME

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması; hakkında cezaya hükmedilen sanığın belirli şartlar altında ve bu şartlara uyması koşuluyla hükmolunan cezanın bir sonuç doğurmamasıdır. Bu suç tipinde kamu davası açıldıktan sonra yapılan yargılama sonucunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir. 

Verilen hapis cezasının 1 yılın altında olması halinde hapis cezası adli para cezasına çevrilebilir.

Erteleme; yapılan yargılama sonucunda belirlenen cezanın cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesi olarak tanımlanabilir. Bu suç tipinde de mahkemece verilen ceza ertelenebilmektedir.

Akıl hastalığı nedeniyle boşanma davası, izmir boşanma avukatı, av. mert sezgin

AKIL HASTALIĞI NEDENİYLE BOŞANMA DAVASI (TMK M. 165)

4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 165. Maddesinde Akıl Hastalığı özel bir boşanma davası sebebi olarak sayılmıştır. Buna göre;

 ‘Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hâle gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmî sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir.’

Akıl hastalığının boşanma sebebi sayılabilmesi için;

1-) Akıl hastalığının evlilik sırasında, boşanma davasının açıldığı zaman var olması,

2-) Akıl hastalığının iyileşme imkanının olmadığının resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmiş olması,

3-) Akıl hastalığı sebebiyle diğer eş için ortak hayatın çekilmez hale gelmesi gerekmektedir.

Eşte bulunan akıl hastalığının ne zaman başladığının önemi yoktur, önemli olan söz konusu hastalığın dava açıldığı sırada olup olmadığıdır.

Evlenmeye engel olacak derecede akıl hastalığının evlenmeden önce söz konusu olması  ve evlendikten sonra da devam etmesi halinde bu durum aynı zamanda evliliğin geçersizliği konusunu da gündeme getirecektir. Bu halde Tmk. m.145 mutlak butlandan bahsedilebilir.

Tmk. m.145 de mutlak butlan sebepleri belirtilmiştir. Buna göre;

‘Aşağıdaki hâllerde evlenme mutlak butlanla batıldır:

1. Eşlerden birinin evlenme sırasında evli bulunması,

2. Eşlerden birinin evlenme sırasında sürekli bir sebeple ayırt etme gücünden yoksun bulunması,

3. Eşlerden birinde evlenmeye engel olacak derecede akıl hastalığı bulunması,

4. Eşler arasında evlenmeye engel olacak derecede hısımlığın bulunma’

Görüleceği üzere evlenme sırasında eşlerden birinde evlenmeye engel olacak derecede akıl hastalığı bulunması halinde evliliğin kesin olarak hükümsüz olduğu belirtilmiştir.

DAVA VE ŞİKAYET SÜRESİ

Eşte bulunan akıl hastalığının devam etmesi halinde dava her zaman açılabilmektedir. Kanunda bu konuda herhangi bir zamanaşımı süresi veya hak düşürücü süre öngörülmemiştir. Ancak hastalığın iyileşebilecek nitelikte olması halinde akıl hastalığı sebebine dayanılarak boşanma davası açılamaz. Bu halde boşanmanın genel sebepleri olan evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayanılarak dava açılması gerekecektir. Davayı açmaya hakkı olan kişi akıl hastası olmayan eştir.

BOŞANMA DAVASINDA GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME

Boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davdan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir. Görevli mahkeme ise Aile Mahkemeleridir.

İzmir boşanma avukatı olarak tarafımızla iletişime geçebilirsiniz.

HABERLEŞMENİN GİZLİLİĞİNİ İHLAL SUÇU (TCK M.132)

Haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 132. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;

‘Kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu gizlilik ihlali haberleşme içeriklerinin kaydı suretiyle gerçekleşirse, verilecek ceza bir kat artırılır.

Kişiler arasındaki haberleşme içeriklerini hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Kendisiyle yapılan haberleşmelerin içeriğini diğer tarafın rızası olmaksızın hukuka aykırı olarak alenen ifşa eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.’

Kanuni düzenleme ile haberleşmeye katılan kişilerin onayı olmadıkça söz konusu haberleşmelerinin üçüncü kişilerle paylaşılmasının önüne geçmek hedeflenmiştir. Gizliliği ihlal niteliğinde herhangi bir davranışın gerçekleştirilmesiyle birlikte bu suç tamamlanır.

Kişiler arasında herhangi bir araç kullanılmadan gerçekleştirilen haberleşme bu suçun değil, özel yaşamın gizliliğini ihlal ya da kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçunun konusunu oluşturur.

TCK m. 137’ye göre suçun kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetkiyi kötüye kullanmak veya belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi suçun nitelikli halini oluşturur.

Haberleşmenin gizliliğini ihlal, haberleşmeye katılan kişilerin iradesine aykırı olarak haberleşme içeriğinin görülmesi, duyulması ya da dinlenmesi ile gerçekleştirilebilir. Haberleşme içeriğini öğrenen kişi aynı zamanda bunu başkalarına da ifşa etmiş ise TCK M.132/2 kapsamında daha ağır cezaya çarptırılır.

HUKUKA AYKIRILIK UNSURU

Hakkın kullanılması bu suçta hukuka aykırılığı ortadan kaldırmaktadır. Örneğin anne veya babanın küçük çocuklarını korumak maksadıyla çocuklarına yabancı bir kişiden gelen mesajı okumaları bu suçu oluşturmaz.

ŞİKAYET VE UZLAŞTIRMA

Haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu suçu şikayete tabidir. Şikayet olmadan soruşturma ve kovuşturma yapılamaz. Şikayet süresi fiilin ve failin öğrenildiği tarihten itibaren 6 aydır. 6 aylık süre hak düşürücü süre olup resen dikkate alınması gerekmektedir.

Bu suç uzlaşmaya tabi suçlar arasındadır. Uzlaşma sağlanamaması halinde soruşturma ve kovuşturmaya devam edilebilir.

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu, İzmir en iyi ceza avukatı

KİŞİLER ARASINDAKİ KONUŞMALARIN DİNLENMESİ VE KAYDA ALINMASI SUÇU (TCK M.133)

ceza davası avukatı

Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 133. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;

ceza davası avukatı

‘Kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları, taraflardan herhangi birinin rızası olmaksızın bir aletle dinleyen veya bunları bir ses alma cihazı ile kaydeden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Katıldığı aleni olmayan bir söyleşiyi, diğer konuşanların rızası olmadan ses alma cihazı ile kayda alan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.

 Kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaların kaydedilmesi suretiyle elde edilen verileri hukuka aykırı olarak ifşa eden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve dört bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.’

Konuşmaların değil de görüntünün kayda alınması halinde Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu oluşmaktadır.

Kanunda aleni olmayan konuşma ile anlatılmak istenen genele yönelik olmayan ve sınırlı bir çevre dışına çıkmayan konuşmalardır. Araya bir haberleşme aracı girmeksizin iki ya da daha fazla kişi arasında yapılan konuşmaların bir aletle dinlenmesi, kayda alınması veya ifşa edilmesi halinde bu suçun unsurları oluşur.

Eşlerin de bu suçu birbirlerine karşı işlemesi mümkündür. Ancak Yargıtay sadakatinden kuşkulandığı eşinin birlikte yaşadıkları konuta ses kayıt cihazı yerleştiren kişinin fiilini hukuka uygun saymıştır.

ceza davası avukatı

HUKUKA AYKIRILIK UNSURU

Cmk. M.140’da öngörülen koşullar çerçevesinde teknik izleme tedbiri bu suçta hukuka aykırılığı ortadan kaldırmaktadır.

Yargıtay’a göre, ‘ancak kişinin bir kanıt elde etme olanağının bulunmadığı ve yetkili makamlara başvuru imkanının olmadığı ani gelişen durumlarda, örneğin kendisine karşı gerçekleşen (cinsel saldırı, hakaret, tehdit, iftira, şantaj gibi) bir suç söz konusu olduğunda ya da kendisine veya aile birliğine yönelen, onurunu zedeleyen, haksız bir saldırıyı önlemek için kaybolma olasılığı bulunan kanıtların kaybolmasını engelleyip, yetkili makamlara sunarak güvence altına almak amacıyla, saldırıyı gerçekleştiren tarafın bilgisi ve rızası dışında konuşma ve haberleşme içeriklerini veya özel hayata ilişkin ses ve görüntülerini dinleme, izleme ya da kaydetme eylemlerinin hukuka aykırı olduğunu kabul etmek mümkün değildir.’

ceza davası avukatı

ŞİKAYET VE UZLAŞTIRMA

Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçu şikayete tabidir. Şikayet olmadan soruşturma ve kovuşturma yapılamaz. Şikayet süresi fiilin ve failin öğrenildiği tarihten itibaren 6 aydır. 6 aylık süre hak düşürücü süre olup resen dikkate alınması gerekmektedir.

Bu suç uzlaşmaya tabi suçlar arasındadır. Uzlaşma sağlanamaması halinde soruşturma ve kovuşturmaya devam edilebilir.

Olası mağduriyetlerin önüne geçmek için İzmir ceza avukatı, İzmir de ceza davasına bakan avukat olarak olarak bizimle irtibata geçebilirsiniz.

Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde İmal ve Ticareti (TCK m.188)

 

İzmir ceza avukatı ve İzmir uyuşturucu davalarına bakan avukat olarak bu yazımızda uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu ve cezası hakkında bilgi verilmiştir.

Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu Türk Ceza Kanununun 188. Maddesinde düzenlenmiştir. Düzenlemede uyuşturucu veya uyarıcı maddenin imal, ithal veya ihracında uygulanacak ceza ile uyuşturucu veya uyarıcı maddenin ülke içerisinde satışı, satışa arzı, sevki, nakli, temini, satın alınması, kabul edilmesi veya bulundurulmasına verilecek cezalar farklı olarak düzenlenmiştir.

Buna göre uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak imal, ithal veya ihraç eden kişi, yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis ve ikibin günden yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılmakta iken, (TCK m.188)

Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden, bulunduran kişi, on yıldan az olmamak üzere hapis ve bin günden yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılmaktadır. (TCK m.188/3) Ancak uyuşturucu veya uyarıcı madde verilen veya satılan kişinin çocuk olması hâlinde, veren veya satan kişiye verilecek hapis cezasının on beş yıldan az olamayacaktır.

Uyuşturucu veya uyarıcı etki doğurmamakla birlikte, uyuşturucu veya uyarıcı madde üretiminde kullanılan ve ithal veya imali resmi makamların iznine bağlı olan maddeyi ülkeye ithal eden, imal eden, satan, satın alan, sevk eden, nakleden, depolayan veya ihraç eden kişi, sekiz  yıldan az olmamak üzere hapis ve bin günden yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılmaktadır. (TCK m.188/7)

Suçun Maddi Unsuru;

Uyuşturucu madde ticaretinin faili herkes olabilir. Bu nedenle özgü suçlardan değildir. Suçta cezalandırma konusu fiiller uyuşturucu maddenin imal, ithal veya ihracı ile ülke içerisinde satışı, satışa arzı, sevki, nakli, temini, satın alınması, kabul edilmesi veya bulundurulmasıdır. Sayılan bu fiillerden herhangi birinin gerçekleştirilmesi suçun işlenmesi sonucunu doğuracaktır.

Suçun unsurlarından olan satın almak eylemi ile uyuşturucu madde kullanımı suçu kimi zaman karıştırılmaktadır. Ancak kanunda satın almak deyimi ile anlatılmak istenen; uyuşturucu veya uyarıcı maddenin kazanç maksadıyla bedeli ödenerek alınmasıdır. Burada fail, uyuşturucu maddeyi şahsi kullanımı için değil ticaret maksadıyla ve genelde üzerine kar koyarak satmak maksadıyla satın  almaktadır.

Nitelikli Halleri;

Uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin eroin, kokain, morfin, sentetik kannabinoid ve türevleri veya bazmorfin olması,

Suçun okul, yurt, hastane, kışla veya ibadethane gibi tedavi, eğitim, askerî ve sosyal amaçla toplu bulunulan bina ve tesisler ile bunların varsa çevre duvarı, tel örgü veya benzeri engel veya işaretlerle belirlenen sınırlarına iki yüz metreden yakın mesafe içindeki umumi veya umuma açık yerlerde işlenmesi,

Suçun, üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi, hallerinde verilecek ceza yarı oranında arttırılır.

Suçun, suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde verilecek ceza bir kat arttırılır.

Yine TCK m.188’de tanımlanan suçların tabip, diş tabibi, eczacı, kimyager, veteriner, sağlık memuru, laborant, ebe, hemşire, diş teknisyeni, hastabakıcı, sağlık hizmeti veren, kimyacılıkla veya ecza ticareti ile iştigal eden kişi tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

Temel Cezada İndirim Sebepleri;

Üretimi resmi makamların iznine veya satışı yetkili tabip tarafından düzenlenen reçeteye bağlı olan ve uyuşturucu veya uyarıcı madde etkisi doğuran her türlü madde açısından ise uygulanacak temel ceza,  yarısına kadar indirilebilir. Burada kanun koyucu tarafından hakime takdir yetkisi tanınmıştır.

Uyuşturucu Madde Ticaretinde Etkin Pişmanlık Sebebiyle Ceza İndirimi

Etkin Pişmanlık; kişinin bir suç işlemesi neticesinde pişman olarak, işlediği suçun olumsuz etkilerini gidermek maksadıyla, adaletin sağlanmasına yönelik olumlu davranışlarıyla katkı sağlayan kişiye uygulanan ceza hukuku şeklidir.

Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde İmal ve Ticareti Suçunda Etkin Pişmanlık iki farklı şekilde düzenlenmiştir.

1-) Suçun İşlendiği resmi makamlarca haberdar olunmadan önce etkin pişmanlık;

Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçlarına iştirak etmiş olan kişi, resmi makamlar tarafından haber alınmadan önce, diğer suç ortaklarını ve uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin saklandığı veya imal edildiği yerleri merciine haber verirse, verilen bilginin suç ortaklarının yakalanmasını veya uyuşturucu veya uyarıcı maddenin ele geçirilmesini sağlaması halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.

2-) Suçun işlendiği resmi makamlarca haberdar olunduktan sonra etkin pişmanlık;

Bu suçlar haber alındıktan sonra gönüllü olarak, suçun meydana çıkmasına ve fail veya diğer suç ortaklarının yakalanmasına hizmet ve yardım eden kişi hakkında verilecek ceza, yardımın niteliğine göre dörtte birden yarısına kadarı indirilir.

TCK’nın 192/3. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin fail lehine uygulanabilmesi için öncelikle, ;

-TCK’nın 188. maddesinde sınırlı sayıda ve seçimlik hareketli olarak belirtilen uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçlarından en az birinin fail tarafından işlenmiş olması gereklidir.

-Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçunun işlendiğinden resmi makamların haberdar olması gereklidir.

-Failin suçun meydana çıkmasına ve fail veya diğer suç ortaklarının yakalanmasına hizmet ve yardım edecek aktif bir davranışta bulunması gerekir.

-Failin verdiği bilgiler doğru, yapılan hizmet ve yardım sonuca etkili olmalıdır

-Yardım ve hizmetin etkin pişmanlıktan faydalanacak kişi tarafından bizzat ve gönüllü olarak yapılması gerekir.

-Failin hizmet ve yardım olarak nitelendirilebilecek aktif davranışını en geç hüküm kurulmadan önce gerçekleştirmesi gerekir.

Uyuşturucu Ticareti Suçunun Belirlenmesinde Yargıtay’ın Tutumu

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 06/03/2012 tarih ve 387-75 E/K ve yine 15.06.2004 tarih ve 107-136 E/K sayılı kararlarında uyuşturucu madde bulundurmanın, kullanma amacına yönelik olduğunun belirlenmesinde dikkate alınması gereken kriterler şu şekilde sayılmıştır;

1-Failin bulundurduğu uyuşturucu maddeyi başkasına satma, devir veya tedarik etmek hususunda herhangi bir davranış içine girdiğinin tespit edilememesi gerekir.

2-Kişisel kullanım için uyuşturucu madde bulunduran kimse, bunu her zaman kolaylıkla erişebileceği bir yerde, örneğin genellikle evinde veya işyerinde bulundurmaktadır. Uyuşturucunun çok sayıda özenli olarak hazırlanmış küçük paketçikler halinde olması, her paketçiğin içine hassas biçimde yapılan tartım sonucu aynı miktarda uyuşturucu maddenin konulması, uyuşturucu maddenin ele geçirildiği yerde veya yakınında, hassas terazi ve paketlemede kullanılan ambalaj malzemelerinin bulunması kullanım dışında bir amaçla bulundurulduğu hususunda önemli bir belirtidir.

3-Kişisel kullanım için kabul edilebilecek miktar, kişinin fiziksel ve ruhsal yapısı ile uyuşturucu veya uyarıcı maddenin niteliğine, cinsine ve kalitesine göre değişiklik göstermekle birlikte, Adli Tıp Kurumunun mütalaalarında esrar kullananların her defasında 1-1,5 gram olmak üzere günde üç kez esrar tüketebildikleri bildirilmektedir. Esrar kullanma alışkanlığı olanların bunları göz önüne alarak, birkaç aylık ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda esrar maddesini ihtiyaten yanlarında veya ulaşabilecekleri bir yerde bulundurabildikleri de adli dosyalara yansıyan bilinen bir husustur. Buna göre, esrar kullanan faillerin olağan sayılan bu süre içinde kişisel gereksinimlerinin üzerinde esrar maddesi bulundurmaları halinde, bulundurmanın kişisel kullanım amacına yönelik olmadığı kabul edilmelidir.

Yargıtay 20. CD’nin 06/12/2017 tarih ve 2017/4166 E2017/6864 K. sayılı kararında ise;

Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma suçunun oluşumunda, madde miktarının kural olarak bir önemi yoktur. 0,1 gr uyuşturucu veya uyarıcı madde, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturabileceği gibi ticari amaçla bulundurma suçunu da oluşturabilir. Kısaca madde miktarı bulundurma amacının belirlenmesinde yardımcı olabilir ancak tek bir ölçüt olamaz.

Uyuşturucu veya uyarıcı maddenin kişisel kullanıma yetecek miktarda olması halinde başkaca delil yoksa amacın kullanmak için bulundurma olduğu kabul edilebilirse de maddi gerçeğin ortaya çıkarılması amacına yönelik olarak miktar ölçütü dışında somut olayın özelliklerine göre de değerlendirme yapılmalıdır. Bu değerlendirmede miktar dışında;

1-Sanığın hareketleri (müşteri arama, pazarlık yapma, numune gösterme ve benzeri)

2- Uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin ele geçiriliş ve bulundurma şekli ile çeşitlilik, (çok sayıda küçük miktarlı poşetçikler, madde bulaşıklı hassas terazi; esrar, eroin, kokain, MDMA, sentetik kannabinoid gibi maddelerin bir arada bulundurulması)

3- Uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin bulunduğu yer, zaman ve belirlenecek zaman dilimi içinde sanık tarafından kullanılabilecek madde miktarı,

4- Sanığın uyuşturucu madde kullanıp kullanmadığı,

5-Sanığın sosyal ve ekonomik durumu, geçimini ne ile sağladığı, geliri gibi olgular değerlendirilmelidir.

Açıklanan kriterler doğrultusunda yapılan değerlendirme neticesinde, şayet failin uyuşturucu madde ticareti yaptığı her türlü şüpheden uzak bir kanaatle sabit görülemiyorsa şüpheden sanık yararlanır ilkesi uyarınca failin kullanmak maksadıyla uyuşturucu madde bulundurduğunun kabulü gerekecektir.

Kimi zaman uyuşturucu madde kullanma suçu, mahkemelerce uyuşturucu ticareti suçu olarak nitelendirilebilmektedir. Olası mağduriyetlerin önüne geçebilmek için  İzmir ceza avukatı ve İzmir uyuşturucu davalarına bakan avukat olarak bizimle irtibata geçebilirsiniz

Aile Hukuku Ve Boşanma Davaları

[bt_highlight][/bt_highlight]Kanun koyucu, MK. md. 174’de, boşanma sonucunda maddi ve manevi zarara uğrayan tarafın, belirli koşullar altında, karşı taraftan tazminat talep edebileceğini hükme bağlamıştır. MK. md. 174/I göre, “mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir tazminat isteyebilir’’. Boşanma sonucunda mevcut veya beklenen menfaatleri zarar gören davacı tarafın, karşı taraftan maddi tazminat talebinde bulunabilmesi için, her şeyden önce, davalı tarafın kusurlu olması zorunludur. Örneğin, boşanma davasının sebebi akıl hastalığı ise, akıl hastası olan taraftan, davacı tarafın maddi tazminat talep etmesi hukuken mümkün değildir.

Boşanan taraflardan kusursuz veya az kusurlu olan davacı tarafın, davalı taraftan maddi tazminat talebinde bulunabilmesi için, ayrıca boşanmadan dolayı mevcut bir menfaatinin yada beklenen bir menfaatinin zarar görmüş (zedelenmiş) olması zorunludur. Mevcut menfaatlerden maksat, boşanan tarafın evlilik birliği devam etseydi, bundan elde etmeye devam edeceği maddi menfaatlerdir.

Hakim, boşanma sonucunda maddi tazminata karar verirken, maddi tazminat talep eden tarafın ileri sürmüş olduğu her vakıayı ayrı olarak özenle değerlendirmeye tabi tutmalıdır. Zira, talep edilen maddi tazminata ilişkin olarak ileri sürülen her sebep, boşanmanın neticesinde ortaya çıkan maddi zararın uygun bir sebebi olmayabilir.

Medeni Kanun madde 178’ de, “evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zaman aşımına uğrar’’ demekle, boşanma sonucunda ortaya çıkan maddi tazminata ilişkin talebin hem boşanma davasıyla hem de boşanma davası kesinleştikten sonra bir yıl içinde kullanılabileceğini dolaylı olsa da ifade etmiş olmaktadır.

Hakim, maddi zarar miktarının hesaplanmasında, özellikle, hakkaniyeti, tarafların kusurlarının yoğunluğunu, eğitim seviyeleri, yaşlarını, sosyal durumlarını, tekrar bir evlilik yapıp yapamayacaklarını ve tazminat miktarının her hangi bir sebepsiz zenginleşmeye sebebiyet verip vermediğini, özenle dikkate almalıdır. Ancak, hakim, kanun koyucunun kendine tanımış olduğu taktir yetkisini kullanarak ve mevcut delilleri değerlendirerek, her zaman, talep edilen maddi tazminat miktarından daha az bir tazminat miktarına hükmedebilir.

Boşanan tarafların da, maddi tazminatın ödenme şeklini aralarında kararlaştırmaları her zaman mümkündür. Ancak, tarafların bu konuda yapmış olduğu anlaşmanın ayrıca hakim tarafından da onaylanması yasal bir zorunluluktur.

Kanun koyucu, Medeni Kanun’da, boşanmada maddi tazminatla beraber manevi tazminatı da düzenlemiştir. Zira, boşanma durumunda, boşanan tarafların sadece mevcut veya gelecekteki maddi menfaatleri değil, aynı zamanda, kişilik hakları da zarar görebilir. Davacının kişilik haklarına zarar verdiğini iddia ettiği ve boşanmaya da sebep olan karşı tarafın kusurlu davranışı, manevi zararın uygun bir sonucu olmalıdır. Kişilik hakkında meydana gelen eksilmenin hesaplanması, işin mahiyeti gereği, maddi zararların hesaplanmasına nazaran genellikle daha zordur. Nitekim, bu düşüncelerden hareket eden kanun koyucu da, MK. md. 174/II‘ de‚ ‘‘boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir‘‘ diyerek, bu konuda hakime geniş bir taktir yetkisi tanımıştır.

Invitation!

Lorem ipsum dolor sit amet, consectetuer adipiscing elit. Aenean commodo ligula eget dolor. Aenean massa. Cum sociis natoque penatibus et magnis dis parturient montes, nascetur ridiculus mus. Donec quam felis, ultricies nec, pellentesque eu, pretium quis, sem. Nulla consequat massa quis enim.

Donec pede justo, fringilla vel, aliquet nec, vulputate eget, arcu. In enim justo, rhoncus ut, imperdiet a, venenatis vitae, justo. Nullam dictum felis eu pede mollis pretium. Integer tincidunt. Cras dapibus.

Vivamus elementum semper nisi. Aenean vulputate eleifend tellus. Aenean leo ligula, porttitor eu, consequat vitae, eleifend ac, enim. Aliquam lorem ante, dapibus in, viverra quis, feugiat a, tellus.

Donec pede justo, fringilla vel, aliquet nec, vulputate eget, arcu. In enim justo, rhoncus ut, imperdiet a, venenatis vitae, justo. Nullam dictum felis eu pede mollis pretium. Integer tincidunt. Cras dapibus. Vivamus elementum semper nisi. Aenean vulputate eleifend tellus. Aenean leo ligula, porttitor eu, consequat vitae, eleifend ac, enim. Aliquam lorem ante, dapibus in, viverra quis, feugiat a, tellus.

İş Hukuku Ve İş Davaları

İş Hukukunun Tanımı

İş hukukunun tanımı, toplumda bireylerin iş ilişkilerini düzenleyen uyulması zorunlu kuralların bütünüdür. İş hukukunun toplumsal yaşam içinde düzenlediği ilişkiler iş ilişkileridir. Ancak iş hukukunun tanımı tüm iş ilişkilerini düzenlemez.

İş hukukunun düzenlediği iş ilişkilerinin özellikleri şunlardır:

  • İş hukukunun tanımı kuralları ile düzenlenen bir iş ilişkisinin, iş sözleşmesine(hizmet akdine) dayalı olması gerekir. Bu iş sözleşmesinin tarafları işçi ve işverendir.
  • İş sözleşmesinin tarafları arasındaki hukuki ilişki; işveren adına ve hesabına iş görmesine yol açarak, işçiyi işverene bağımlı kılar. Öğretide tabiiyet olarak ifade edilen bu bağımlılık teknik, ekonomik ve hukuki bağımlılık olarak karşımıza çıkar.
  1. İşçinin; işverene işin yapılması ile yürütüm biçimi ve koşulları yönünden bağlı olması teknik,
  2. iş görmesi karşılığında düzenli ve sürekli bir gelir elde etmesi ekonomik,
  3. işverenin gözetimi ve yönetimi altında iş görmesi ise, hukuki yönden işverene olan bağımlılığını ifade eder.
  • Bu nedenle kendi adına ve hesabına bağımsız olarak çalışan esnaf, sanatkarlar ve serbest meslek sahipleri ile iş sözleşmesi dışında istisna(eser)akdi, vekalet akdi gibi konusu yine insan emeği olan başka sözleşme türlerine bağlı olarak çalışan müteahhitler ve iş sahipleri ya da vekiller ile müvekkilleri arasındaki iş ilişkileri bu hukuk dalının düzenleme alanı dışında kalır.
  • Statü hukukuna bağlı olarak çalışanların iş ilişkileri iş hukukunun dışında kalır. Bu nedenle memurların(kamu görevlilerinin) iş ilişkileri idare hukuku tarafından düzenlenir.

Gayrimenkul Hukuku Ve Tapu Davaları

Gayrimenkul Hukuku, çalışma alanında;  taşınmaz mallara ilişkin, tapu kaydına ve mülkiyet hakkına dayalı tapu iptal, tescil, elatmanın önlenmesi, yıkım (kal) istemli davalar ile bu davalarla birlikte açılan haksız işgal tazminatı (ecrimisil) istemli davalar, izaleyi- şuyu (ortaklığın giderilmesi) davaları, şufa (önalım) davaları, el atmanın önlenmesi davaları, muvazaa nedeniyle tapu iptal ve tescil davaları bakımından hukuki yardım ve hizmet vermekteyiz. İzmir Gayrimenkul davaları ve diğer davalar için çalışma alanları sayfamızdan bilgi edinebilirsiniz.